Karen Hughes, ABD Başkanı George Bush'un imaj danışmanı. Bu göreve ilk atandığında hakkında yazdığım yazıyı hatırlıyorum: “İslam dünyasının ABD'ye bakışının 'saldırı', 'savaş', 'yağma' ve 'düşman' kavramlarıyla ifade edilir oluşundan bu yana akıntıya kürek çekiyor ve kendi elleriyle besledikleri 'düşmanlığı dostluğa dönüştürme oyunu' oynuyor” demiştim.

“Karikatür krizini bahane ederek öfkeyi Avrupa'ya yönlendiren Hughes, 'Birbirimizi iyi anlamaktan, Müslüman dostlardan, demokrasiden, ifade özgürlüğünden' dem vururken aynı zamanda 'kölelikle savaştığımız gibi terörle de savaşmamız gerektiği'nden söz ediyor. Biz o terörden kastın ne olduğunu biliyoruz. O terörün çoğu zaman Müslümanlar, İslam, petrol, kültür ve medeniyet olduğunu da biliyoruz” demiştim.

Ve şöyle bitirmiştim:

“Hangi imajı düzelteceksiniz? Hangi dostluktan söz ediyorsunuz? Salonların dışına çıkın, gerçek dünyaya bakın, insanların bu dünyayı nasıl gördüğüne dikkat edin. O zaman ne yapmanız gerektiğin göreceksiniz. Öyle süslü cümlelerin bu coğrafyada bir karşılığı yok artık.”

Hughes yılmamış. Uzun süren sessizliği döneminde önemli projeler geliştirmiş. Bilinen, hemen her ülkenin uyguladığı, ABD'nin yıllardır uygulayageldiği kamuoyu çalışmalarında radikal adımlar atmış. Bugüne kadar uygulananlar başarılı olmamış ki, aha köklü bir proje uygulamaya konulmuş ve hedef kitle değiştirilmiş. Haber sitesi dunyabulteni'nde yayınlanan söz konusu çalışmanın ayrıntıları şöyle:

ABD Dışişleri Bakanlığı, 8 ila 14 yaş arası Müslüman çocuklarının fikirlerini şekillendirmek amacıyla ilk kez bir dizi yaz kampı ve zenginleştirilmiş program başlattı. Geleneksel değişim programları için çok küçük oldukları iddiasıyla sürekli ihmal edilen 14 yaş altı çocuklara ABD'nin ulaşması gerektiği tezinden hareket eden Hughes, bu fikrini test etmek için bu yaz 14 Müslüman ilkedeki elçiliklerden, belirtilen yaş gruplarını kapsayan bir pilot program uygulamasını istedi.

Yüzlerce aile organizasyonu ve 6 bin genci kapsayan program için 1 milyon dolar harcandı. Katılımcıların 2 binden fazlasını Türkiye'den gelen kızlar oluşturdu. Hughes, Müslüman dünyasındaki çocuklara “Dostluk Kampları” adı altında yaz kampları uygulanması düşünüyordu. Ama eleştirmenlerin “bu kampların yurtdışında, tekrardan eğitim ve hatta Guantanamo'daki gibi alıkoyma kampları gibi düşünülebileceğini” söylemelerinden sonra, isim “Gençlik Zenginleştirme Programları” olarak değiştirildi. Bu yılki yaz kampı projesi için Kongreden 8,5 milyon dolar alındı. Bu kadarla sınırlı değil:

“Küçükleri eğitme” projesi çerçevesinde bugüne kadar 7 milyon kitap dağıtıldı. Dışişleri ve Scholastic Vakfı ortaklığı ile yürütülen kampanya çerçevesinde Arap Kütüphanem (My Arabic Library) adlı bir organizasyon oluşturuldu. Dışişleri'ne bağlı Ortadoğu Ortaklık Teşvikçileri (MEPI) tarafından finanse edilen bu organizasyon çerçevesinde mesela; Ürdün'de 2,9 milyon, Lübnan'da 1,5 milyon, Fas'ta 2 milyon kitap dağıtılmış. Hughes'un, “gençleri etkileme” projesi için ciddi bir atılım…

Daha önce de gazetecilere yönelik bir “imaj operasyonu” başlatılmış, bunun için milyonlarca dolar ayrılmıştı. Stratejik Etki Ofisi'nin “enformatik manipülasyon”unun Dışişleri versiyonu olan çalışma çerçevesinde, yine Hughes'un sorumluluğunda gazetecilere yönelik bir kampanyaydı bu. Edward R. Murrow Journalism Programı adı verilen proje ile Türkiye dahil bölgeden 100 gazeteci Amerika'ya götürüldü.

Mesele harcanan milyonlar değil. Çünkü, “imaj konusu” para ile düzeltilebilecek bir durum değil. ABD'nin temel politikaları değişmedikçe, harcanan paralar, uygulanan programlar, en başarılı kamuoyu çalışmaları başarısız olacaktır. Siz, milyarlarca dolar harcasanız da, önümüzdeki aylarda bölgede ortaya çıkacak küçük bir haksızlık, bütün çalışmaları ve devasa kaynakları boşa çıkaracaktır.

Batı'nın en “akil” adamlarından Bernard Lewis; “Batı Müslümanları 200 yıl boyunca hakimiyeti altında tuttu. Birinci Dünya Savaşı sonunda Batı'nın hakimiyeti tam anlamıyla gerçekleşmişti. Son büyük İslam İmparatorluğu olan Osmanlı, emperyalist güçler arasında paylaşılmıştı. İran'daki ve Afganistan'daki diğer İslam devletleri yıkıldılar. Türkiye bağımsızlığına kavuştu, ama sekuler ve anti-İslam bir rejim meydana getirdi. Soğuk Savaş döneminde Müslümanlar zayıftı. Onlara sadece güçler arasında oynamak kaldı. Şimdi ise, Müslümanlar 200 yıl sonra ilk defa kendi kaderleri hakkında karar verebilecekler” diyor.

Bu kaynaklar, basit imaj operasyonu olmaktan ziyade, 200 yıl sonra gelen karar aşamasına müdahale, bu kader tayinini yönlendirme çabası olmasın!

Her halde bu konuda en dikkatle izleyeceğimiz ülke, Türkiye olacaktır. Çünkü, bütün coğrafya için “karar”ın zamanı ve niteliği büyük oranda Türkiye tarafından belirlenecektir.

 

Kaynak: Yeni Şafak