Gidenin arkasından gözyaşı dökülmez, ama giden her altı ayda bir yeniden geldiğine göre, 24 ordu mensubunun re'sen emekli edildiği son toplantısının arkasından da olsa Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmakta yine de yarar var.

Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK), anlaşılabilir sebeplerle, iç disiplinine olağanüstü önem veren bir kurum. Kılı kırk yararak bünyesine katıyor mensuplarını, emekli olana kadar da hizmet içi ve dışı davranışlarını göz altında bulunduruyor. Yasalarla çizilmiş görev anlayışına ters düşen, disipline aykırı davranan olduğunda, TSK, o tür mensuplarını gözünü kırpmadan kapının önüne koyuveriyor.

Bir önceki YAŞ'ta tek bir mensubuyla bile yolunu ayırmamıştı TSK, bu kez tam 24 subayı re'sen emekliye sevketti.

Hiç kuşkunuz olmasın; TSK'nın bunu yapmaya yasal olarak hakkı bulunuyor.

Sorun TSK'nın uygunsuz davranan mensuplarıyla ilişkisini koparması değil; her kurumdan daha fazla ordunun 'disiplin' hassasiyeti göstermesi doğaldır. Sorun, ilişki koparmanın YAŞ toplantılarında yapılmasından ve YAŞ'ta alınan kararların da anayasayla yargı denetimi dışında bırakılmasından kaynaklanıyor. Son kararla TSK ile ilişkileri kesilen 24 subay, daha önce kendileriyle aynı kaderi paylaşan yüzlerce başka subay gibi, Türk hukukuna başvurarak hak aramaktan mahrum kalacaklar...

YAŞ'la re'sen emekliye sevkedilen subayların haklarını yargıya başvurarak hukukî yoldan arayamamaları, yalnızca aile fertleri ve kendilerini tanıyanlar üzerinde onlarla ilgili şaibeler duyulmasına yol açmakla kalmıyor, bu yöntemin kötüye kullanımına da kapı aralıyor. Haklarında yazılan raporların, re'sen emekli edilenlerin pek çoğunun sonradan iddia ettiği gibi, meslekî çekememezlik, rekabet veya ast-üst ilişkilerinde karşılaşılabilen diğer sorunların sonucu 'olumsuz' kaleme alınmadığından kim, nasıl emin olabilir?

TSK hangi sebeple olursa olsun mensuplarıyla elbette ilişkisini koparabilir; keşke bunu yaparken ilişki kestiklerine hukukî hak arama yollarını kapatma derdine düşmese...

"Keşke" ile başlayan bir cümle daha kurmamı mazur görün: "Keşke YAŞ'ın sivil üyeleri olan başbakan ve milli savunma bakanı da, ilişki kesme kararına, her seferinde 'muhalefet şerhi' koyma âdetinden vazgeçse..."

Abdullah Gül'ün başbakan olarak katıldığı ilk YAŞ toplantısından beri bu âdet sürüyor. Sürüyor da ne oluyor? Askerler, sivillerin koyduğu muhalefet şerhine rağmen, istedikleri silâh arkadaşlarının orduyla ilişiğini kesebiliyor. Konulan şerh bir işe yarasaydı herhalde aynı rutin altı yıl sürmezdi.

Sivillerin böyle bir ortamda yapması gereken, işe yaramayan şerhler yazmak değil, soruna kimseyi mağdur etmeden hemen herkesi tatmin edecek bir çözüm üretmektir. Başbakan ve milli savunma bakanı, YAŞ'a sevk edilmesi düşünülen dosyaların önceden kendilerine gönderilmesini sağlayıp gerçekten disiplin suçu işlediklerine kani olduklarının ilişkilerinin kesilmesini onaylayabilir sözgelimi. Ya da, süreçten yine de tatmin olmuyorlarsa, Meclis'i ikna ederek Anayasa'nın 125. maddesini elden geçirip YAŞ kararlarını yargı denetimi içine alabilir hükümet...

Ne yaparlarsa yapsınlar, ama YAŞ'ta muhalefet şerhi uygulamasından yol yakınken vazgeçsinler...

Kaynak: Yeni Şafak