Şehid cenazeleri üzerine gelişen gerilim öylesine kötü bir gerilim ki, gerçekten kimin neye oynadığına akıl erdirmek kolay değil.

Denklem şöyle kurulmuş:

Şehid cenazeleri gelecek...

Biraz CHP, daha çok MHP, onları protesto edelim derken siyaset yapacaklar, hükümet yıpranacak, oy kaybedecek, ve bu iki parti ciğeri yanmış insanlardan oy alacaklar...

Bu arada Ak Parti de, bir kişinin daha hayatını kaybetmesinden derin endişe duyacak. Muhtemelen onun endişesi de, şehidlere üzülmenin yanında, gene siyasi kaygılarla oy kaybetmekten kaynaklanacak.

Yani her ikisinde de insani boyut arka planlara düşecek.

Yani daha çok şehid, CHP ve MHP için daha çok oy anlamına gelecek, aksine daha çok şehid, Ak Parti için daha çok oy kaybı demek olacak.

Partiler bunun böyle olmasını arzu ediyorlar mı, sanmam, düşünmem, hatta şehidlere onların çda üzülmemelerini akla getirmem, ama şu an kurulan denklemin zaruri sonucu bu.

Ben özellikle Baykal ve Bahçeli'yi dinlerken, şehidler için acı duymaktan daha çok, bu işin onlara dehşetli bir nutuk malzemesi verdiği hissine kapılıyorum. Üzüntü ifade ederken rol yapıyor, AKP'yi suçlarken kendileri oluyorlar gibi geliyor bana. Gerçekten bu çok kötü bir şey.

Mesela CHP ve MHP'nin şu an gelen şehidlerin şehid olmaması için ne yapacağını veya bu şehadetlerde hükümetin payının ne olduğunu düşünmeniz istenmiyor.

Şehid gelsin, onlar hükümete vursunlar...

Bugün seçimlere henüz 25 gün var.

25 gün süreyle şehid cenazesi mi gelmeli, CHP ve MHP'nin seçim stratejisinin başarılı olması için?

Nasıl bir soru bu?

Ya şehidler gelmezse CHP – MHP'nin seçim temposu nasıl sürdürülecek?

Ya PKK ateş kes uygularsa...

-O zaman deriz ki PKK AKP'yi rahatlatmak için ateşkese gitti.

Öyleyse PKK ateşe devam etsin. Mayın patlatmalar, karakol basmalar ve şehidler...

Ya Amerika, seçimler öncesinde PKKZ liderlerinden bir – ikisini Türkiye'ye teslim ederse.

-O da Amerika'nın AKP'ye seçim armağanı oldu, deriz.

Öyleyse PKK liderleri, seçim sonuna kadar Kuzey Irak'ta cinayet kurgulamaya devam etsin.

Washington'da, Hudson Enstitüsü'nde yapılan toplantıda ne denmiş?

-Amerika Kuzey Irak'a yönelik bir Türk harekatına göz yumsun mu yummasın mı?

Orada Askeri Ataşemiz Tuğg. Bertan Nogaylaroğlu varmış, orada TSK'ya ait stratejik araştırmalar ve Etüd Merkezi (SAREM)'nin Direktörü Tuğg. Süha Tanyeri varmış... “Türkiye'de darbe ihtimali yüzde 50 -50 kehaneti”ni seslendiren Enstitü'nün Türkiye masası şefi Zeyno Baran varmış. Talabani'nin oğlu varmış ve Amerikalı ekipler varmış.

Denmiş ki:

-Böyle bir şey AKP'nin işine yarar, Amerika taraf tutmuş olur. Öyleyse seçimler öncesinde bir askeri müdahale yapılmamalı

Mantığa bakın.

-AKP'nin işine yarar, PKK'ya vurulmasın.

AKP Kuzey Irak harekatına karar vermedi suçlu, AKP Kuzey Irak harekatına karar verdi, seçim yatırımı yaptı.

Şehid kimin umurunda?

Varsa seçim yoksa seçim...

Beyoğlu'nda bir bomba patlatılsa, 50 kişi ölse... Bomba PKK'nın üstüne atılsa... Ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu öldürülse, cinayet PKK'nın üstüne atılsa... Bunlar gerekçe gösterilerek Kuzey Irak'a girse...

Senaryo, bunları peşpeşe kurgulanabilir bir şey olarak görüyor. Yani PKK adına eylemler yapılabilir ve bunlar PKK'nın üzerine atılabilir. Sırf bir bir askeri harekata gerekçe hazırlamak ve kamuoyunu oluşturmak için...

Bunları okuyunca, Doğu – Güneydoğu'da, sivil kadrolara bölge gerçeğini anlatabilmek için askerler tarafından patlatılan bombaları (Emekli Albay Atilla Tokat'ın anlattığı) düşünmemek mümkün olmuyor.

Cumhuriyet mitingleri...

Şehid cenazelerine eklemlenen gösteriler...

Kuvayı Milliyeci oluşumlar...

Emekli asker kombinezonları...

E - muhtıralar....

Çöplükte bulunan taarruz tipi el bombaları...

Birbirinden garip olaylar...

Soru:

Türkiye nereye sürükleniyor?

Hükümet neye ne kadar hakim?

Askeri hiyerarşinin en tepesi, emekli asker kombinezonlarıyla ne kadar ilgili?

Ve medya...

İşin sırrını ne zaman çözecek de, demokratik zeminin ortadan kalkmaması için nasıl bir tavır koyacak?

Yoksa medya mensupları olarak hep birden dolduruşa gelmeye ve kullanılmaya hazır mıyız? 27 Mayıs'tan 27 Nisan'a uzanan süreçte medya rolü andıçlanmaya, akredite olmaya, kullanılmaya hazır bir roldür ne yazık ki...

Demokrasinin en önemli ayağı, özgür medya, Türkiye'de negatif rollere taliptir.

Şu anda da sağlıklı tavra henüz ulaşabilmiş gözükmüyor.

 

 

Yasal Uyarı: Dünya Bülteni haber portalında yayımlanan yazarlarımıza ait makaleleri, site yönetiminin izni olmadan kopyalamak veya yeniden yayınlamak yasaktır.