Suriye Birleşik Arap Emirlikleri'yle İran arasında arabuluculuk yapmayı öneriyor. Mısır Fetih'le Hamas arasında arabuluculuk yapıyor. Suudi Arabistan Suriye'yle arasındaki buzları kırıyor ve diğer yandan da Suriye'yle Mısır arasında arabuluculuk yapıyor. Son olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Tahran'la Washington arasında arabuluculuk önerdi. Fakat bu sonuncusu diğerlerinden daha önemli ve diğer bütün kapıları açacak anahtarı teşkil ediyor. Fakat bu ancak farklı planların asgari bir anlaşmaya varma noktasında başarılı olmasıyla mümkün.
Görüldüğü üzere, en başta kendisini imparatorluğun savaş eğilimine yeniden teslim etmeden önce birçok dosyayı çözmek isteyen yeni ABD başkanı olmak üzere, hiçbir taraf şu anda bir patlama istemiyor. Buna kanıtsa, Abdullah Gül'ün Tahran ziyaretinin ve arabuluculuk ilanının, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Cilinton'ın ülkesinin İran'ın nükleer dosyasını tehlikeli görmediğine dair açıklamalarıyla aynı zamana denk gelmesi. Clinton ayrıca CNN Türk televizyonuna, Washington'ın Türkiye'den destek istediği maddelerin başında İran'ın geldiği yönünde açıklamada bulunmuştu. Amerikalı ve İngiliz yetkililerin Suriye ve Hizbullah'la görüşmeleri de bu atmosferin bir parçası.
Türkiye ABD'deki yeni dönemden yararlanılması çağrısı yaptı. Ayrıca geçmiş dönemlerde, özellikle de Gazze'ye yönelik saldırı sırasında, kendisini arabuluculuk rolüne ehil kılan bir siyaset izledi.
Türkiye ve İran uluslararası ilişkilerde tehdit, işbirliği ve arabuluculuğa kapıları açık bırakmak için bölgesel toplantıların önemini iyi biliyorlar. Her ikisi de kendilerine birçok yönde dolaylı olarak geniş imkanlar veren birçok kurumun üyesi. Gül'ün Tahran'daki zirvesine katıldığı Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), 1985'te Türkiye, İran ve Pakistan tarafından kurulmuştu. Örgüt 1992'de Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan'ı da içine alarak genişlemişti.
Türkiye ayrıca NATO'ya da üye. Bu durum Ankara'ya İranlı yetkilerle NATO liderlerini buluşturan tek NATO ülkesi olması açısından eşsiz bir bağlantı noktası oluşturma imkânı veriyor.
Araplar yine geride kaldı
Bütün bu uzlaşı hareketlerinin Arap dünyasının sorunları üzerindeki etkilerini sorguladığımız zaman, bu zeki diplomatik oyunda Arapların epey kısır kaldıklarını gözlemliyoruz. Yani Araplar birkaç örgüte bölünmüş durumda. Oysa coğrafi konumları ve doğal kaynakları kendilerine üç kıtaya katılma ehliyeti veriyor. Fakat daha da kötüsü, İslam Konferansı Örgütü, Afrika Birliği ve hatta Akdeniz Birliği ve OPEC'teki varlıklarını iyi kullanamıyorlar.
İyi kullanmak sadece bir role soyunmak değil, bu rolü ümmetin çıkarları ve sorunları için işleve koymak anlamına gelir. Acaba hali hazırdaki atmosfer bu kısır döngüyü idrak etmek için bir ders ve fırsat olacak mı? Yoksa ilelebet kendi dışındaki mercilerin halkı olarak mı kalacağız?
(Ürdün gazetesi Düstur, 16 Mart 2009)
Kaynak: Radikal