Emmanuel Bonsu Foster, Ganalı. Ailesiyle birlikte İtalya'ya yerleştiklerinde 13 yaşındaydı. Şimdi 22 yaşında olan Foster, Eylül ayında güneşli bir öğlen vakti Parma'da bir parkta oturmuş, oraya yakın bir yerde olan teknik enstitütede ders saatinin gelmesini bekliyordu. Birdenbire, kim olduklarını bilmediği yedi adam belirdi ve onu yere yatırdılar. Sivil kıyafetler giyinmiş polislerdi. Tekme tokat vurmaya başladılar, bindirdikleri araçta vurmaya devam ettiler; karakolda üstünü soyup arama yaptılar ve "maymun", "zenci" diyerek alay ettiler Ebu Garip tarzında yere çökmüş "suçlu" fotoğrafları çektiler ve nihayet altı saat sonra serbest bıraktılar. Sol gözü kanıyordu. Polislerin üstüne "Zenci Emmanuel" diye karaladıkları bir zarf taşıyordu ve içinde kişisel eşyaları vardı. Foster uyuşturucu satıcısına benzemiyordu ne de olsa. Sadece siyahiydi.

Bu katolik ülke bir zamanlar İtalya'nın brava gente, iyi insanlar, hoşgörülü olmakla övünürdü. Artık değil. Sağcıların geçen Nisan ayında yapılan seçimlerde öfkeli bir vurguyla "güvenlik" üzerinde durması (buradaki güvenlik şöyle okunmalı: İtalyanları göçmenlerden ve Kıptilerden koruma) polisin gecikmeden harekete geçeceği bir mesaj gönderdi. Treviso belediye başkanı yardımcısı olan Kuzey Ligi'nin ırkçı, yabancı düşmanı Giancarlo Gentilini'nin belirlediği şekliyle müslüman göçmenler "kendi câmilerinin duvarına işemeliler." Reform Bakanı Umberto Bossi, İtalyanların burada "Bingo Bongolar" görmek istemediklerini söylediğinde üçüncü Berlusconi hükümetinin ırkçılığı resmileşmişti.

Daha sonra Başbakan Slvio Berlusconi'nin, 6 Kasım'da Moskovada Dmitri Medvedev'le birlikte olduğu bir basın toplantısı sırasında kendisini tutamayıp bar şakasını yapmasında çok da şaşılacak bir şey yok. Yeni seçilmiş Barack Obama hakkında alaylı bir şekilde "genç, yakışıklı ve pek de bronzlaşmış" demişti. İtalyan basınının yazdığı doğruysa, Berlusconi'nin Obama'ya telefonla olağan kutlama mesajını iletebilmesi için günlerce sabırlı diplomasi gerekmiş.

Bugünlerde İtalya'da Berlusconi'nin bir âsi olduğunu düşünenlerle Obama'nın zaferini – bir yorumcunun ifadesiyle- "beyazların artık varsayılan kip olmadığı" şeklinde okuyanlar arasında uçurum var. Yüzlerce İtalyan Berlusconi'nin gündelik lakayt ırkçılığına karşı "benim adıma değil" mesajı postalıyorlar web'de. Göçün çeşitli faydaları hakkında ikna edici savlar dile getiren demografi uzmanı Massimo Livi-Bacci, Obama'nın çok kültürlü niteliğinin İtalya için iyi olacağını gözlemlemiş; "bütünleşmenin, farklı sosyal ve etnik grupların harmanlanmasının" yol açtığı bu evrime ihtiyacı var İtalya'nın.

La Stampa'da yazan Barbara Spinelli "Atlantik'ten gelen şok dalgaları" pek çok şeyi değiştirecek diyor, "sadece siyasette değil alışkanlıklar ve kamu dilinde de değişiklikler yaratacak." Yabancı düşmanlığının "Spinoza'nın acılı tutkularının" yaratığı olduğunu ekliyor: "Kırgınlığın, geleceği hükümsüz sayan korkunun, ümitvâr olma ve hatta arzu duyma acizliğinin...Obama zaferi sadece Amerika için iyi değil ve sadece Obama siyahi olduğu için iyi değil... her medeniyeti durgunlaştıran ve çürüten statizi tutup sarstığı için."

Jean-Léonard Touadi adında bir Afro-İtalyan parlamentoda ve İtalyan siyaset sınıfında yabancı bir ülkede doğmuş İtalyanların sayısı bir avuç; İtalya, nüfusun yüzde 6.7'si kadar olan ve bu ülkede yaşayıp çalışan 4 milyonluk yabancılara temsil mücadelesi veriyor yine de. Bu yabancıların arasında Puglia'nın domates tarlalarında çalışan işçiler var; fiili serflik içerisinde çalışıyorlar ve bazen sonsuza dek ortadan kayboluyorlar. Napoli'nin kuzeyindeki Castel Volturno'da Camorra haydutları tarafından altı Afrikalı kurşunlanarak öldürüldü ve siyahilere uyuşturucu ticaretinde kendilerine yer olmadığı uyarısını verildi. İşini kaybeden yasal göçmeni ânında yasadışı göçmen statüsüne dönüştüren Bossi-Fini göç yasasının (Kuzey Ligi'nin başkanı Bissi ve Faşizm sonrası Ulusal İttifakın Gianfranco Fini'sinin isimlerinden mülhem) hayatlarını belirsiz bir sürece ittiği insanlar derhal ülkeden ihraç edilme veya gölge işçi olarak sömürülmeye mahkumlar. Şimdi de hükümet göçmenlerin çocukları için ayrı okullar açmayı tasarlıyor ki onlar da gölge İtalyanlar olabilsinler. Kuzey Ligi, yeni açılan câmilere karşı gürlediğinde müslüman göçmenlerin lehinde konuşan tek otorite Milan Kardinali Dionigi Tettamanzi oldu; ve derhal "komünist" olmakla suçlandı.

Göçmenlerin siyasette sesleri çok çıkmıyor ama İtalya'da yabancı ülkede doğmuş nüfuzlu bir entelektüeller grubu ve toplumsal şahsiyetler mevcut. Bunların arasında Clash of Civilizations Over an Elevator in Piazza Vittorio yazarı, Cezayir doğumlu Amara Lakhous, Bulgaristan doğumlu aktör-oyun yazarı Moni Ovadia var. Sonra, 2008 yılında Hıristiyanlığa geçen Mısır doğumlu mülhid Magdi Cristiano Allam var; Corriere della Sera'nın editoryal yazılar yazan muhafazakar gazetecisi; Protagonists for Christian Europe adlı siyasi bir parti kurdu. Parti isminin de telkin ettiği üzere, Müslüman olarak doğup büyüyen Allam, çok kültürcülüğe ve radikal İslama karşı haçlı mücadelesi veriyor şimdi ve Avrupa'nın Hıristiyan köklerine iman ediyor.

Enrico Brizzi, L'inattesa piega degli eventi (Olayların Beklenmedi Seyri) adlı nükteli, neşeli romanında bugünün sağcılarının kuru, antika ve gaddarca tepki içeren tutumunu parlak bir şekilde özetliyor (1960'ların İtalyası.., Faşist hükümet, Afrika kolonileri ve müttefikleriyle barış antlaşması yapan iyice yaşlanmış Mussolini. İtalya toprakları bunak bir diktatörün elinde, Habeşistan'ın alt sınıfında Faşist karşıtı ayaklanma hazırlıkları yapılıyor...).

Tarihçi Angelo Del Boca'nın sabırlı çalışması olmasa İtalyanlar geçmişte Afrikalılara yaptıkları vahşi muamele hakkında çok az şey bileceklerdi. Del Boca'nın 2005'de yayınlanan Italiani, brava gente?adlı eseri kitle katliamlarını – binlerce cesedin bulunduğu mezarlar açıldı – kimyasal silah kullanımını ve İtalyan ordusunun Habeşistan ve Libya'daki sert direnişi bastırmak için 1930'larda işlediği diğer vahşetleri belgeliyor. Almanların Nazizm hakkında veya Amerikalıların kölelik hakkında kendilerine sorduklarına benzer zor soruları soran yok İtalyada.

Bu suçlar kollektif bilinçaltında varlığını sürdürüyor olabilir belkide. "Bingo Bongolara" karşı düşünmeden yapılan ırkçılığı, Faşist "Faccetta Nera" (Küçük Siyah Surat) adlı şarkının hâlâ toplumda tutuluyor olmasını açıklamanın bir yolu bu en azından. Ancak şuna hayret edebilirsiniz: Berlusconi hükümeti, Barack Obama'nın Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanı olduğu bir dünyada, ırkçı politikalar izleyecek bir G-8 ülkesinin dışlanmış / parya ulusa dönme tehlikesiyle karşı karşıya olacağını görmez mi?

Emmanuel Bonsu Foster, gözünü kurtarmak için ameliyat olmalı. Pek çok ölüm tehditleri aldı ve bir psikoloğa görünüyor; bir işe yerleşmeye veya öğrenimine devam etmeye gücü yetmiyor. Abdulselam Guibre'yi düşününce, hiç değilse o hayatta. İtalya vatandaşlığına geçen Guibre, Burkina Faso'da dünyaya geldi ve Eylül ayında, 19 yaşında Milan'da öldü. Seyyar sokak barı işleten baba ve oğlu, bir paket bisküvi çaldığı için onu vurarak öldürdüler. Cinayetin, ırkçılıkla bir ilgisi olmadığında ne de ısrar ettiler.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı