ABD istilasının beşinci yılında işgalin ne şekilde bitebileceğine bir bakış. 

Muhabir Peter Grier, Irak savaşının nasıl biteceği ile ilgili olası senaryoları değerlendiriyor. 

Irak savaşının beşinci yılında ilerleme yavaş oluyor fakat şiddet azalıyor. Savaşın etkileri ile ilgili üç bölümlük bir seri, bu gün olası savaş sonunun nasıl olabileceğine bir bakışla başlıyor.  

Irak savaşı şöyle bitebilir: 

• Iraklı Şiiler, Sünniler ve Kürtler kaygılı bir şekilde tek devlet çatısı altında gücü ve zenginliği paylaşırlar. Mezhepçi şiddet, el-Kaide ile bağlantılandırılan terörizmin yanı sıra zayıflatıldı ama yok edilemedi. Bütün bunlara bakıldığında 30,000'den 50,000'e kadar asker yıllarca belki de on yıllarca Irak'ta konuşlandırılabilir.  

• Irak, 2006'nın mezhepçi şiddetine ikinci kez dönüşün eşlik etmesiyle bölünür.  

Irak'ın işgalinden beş yıl sonra bu senaryolar; ABD'nin şu an hedef olarak seçebileceği en kötü ve en iyi senaryolar olabilir. Ortaya çıkacak sonuç için önemli olan şey; ABD'nin bedeli ağır ve uzun süren çatışmayla ne kadar uzun süre uğraşacağı olabilir.  

ABD'nin bakış açısından Irak savaşı, bir başkan açıkça bitiş noktası ilan ettiğinde bitebilir. Bir Iraklı için bundan çok daha uzun sürebilir. Monitor'un, ABD'dekilerin yanı sıra bölgedeki uzmanlarla yaptığı bir uzmanlar değerlendirmesinde bazı analistler, Irak bu gün için jeopolitik bir değişimin macera döngüsünün ortasında hatta başlangıcında olabilir diyorlar. Uzmanlar, delil olarak 1990'ların ortalarında yaşadığı savaşların jeopolitik artçı şoklarını hala yaşayan Balkanlara bakın diyorlar.  

ABD'nin Irak'a daha fazla asker göndermesinin savunan Brookings Enstitüsü'nün bir dış ilişkiler uzmanı Michael O'Hanlon, "bunu anlaması gelecek olan başkanın bütün başkanlık dönemini alacaktır" diyor.  

Bush yönetiminin 2003 vizyonunun—Saddam'dan kurtulmuş bir Irak'ın demokrasinin barışçıl bir bölgesi, Ortadoğu'nun Almanya'sı ve ABD için stratejik bir güç kaynağı olacağı şeklindeki görüşün—aşırı iyimser olduğu uzun süre önce kanıtlandı. Bu vizyon yerini; Irak'ın kırılgan bir devlet, stratejik zayıflığın bir kaynağı ve ilerde ABD kaynaklarını çekebilecek bir bataklık olduğu bilgisi aldı.  

Temel bir noktada, ABD'nin Irak istilası bütünüyle başarılı oldu: bu nokta da Saddam Hüseyin'i devirmesi oldu. Bu başarı, istilanın onun meşhur kitle imha silahlarını ortaya çıkaramadığı ve Saddam'ın devrilmesinin kastedilmemiş sonuçlarının çok fazla olduğu göz önüne alındığında bir zamanlar düşünüldüğü kadar bu gün fazla önemsenmiyor. 

Fakat Saddam'ın komşularının pek çoğu onu bir istikrarsızlık kaynağı olarak görüyordu. En azından ABD'nin bölgedeki bir müttefiki onun gitmesine minnettardır.  

Tel Aviv Üniversitesi'nin Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde önemli bir araştırmacı ve eski İsrail Silahlı Kuvvetleri Stratejik Planlama Birimi'nin başkanı olan Shlomo Brom, "Irak'ın her türlüsü Saddam'ın yönetimindeki Irak'tan iyidir çünkü Saddam'ın yönetimindeki Irak, İsrail'i tehdit etme kabiliyetine sahipti" diyor.  

Bununla birlikte, düşmanlıkları başlatmadan önce ABD tarafından yapılan yanlış değerlendirmelerin en büyüğü; Saddam'ın pençesinden kurtulduğunda Irak toplumunun nasıl tepki vereceğini öngörmede yaptığı hataydı. Radikallerin zorlamasıyla Irak toplumu etnik ve mezhepçi gruplara bölündü. Toplum, bir Jefferson demokrasisi bulabilecekleri günü bekleyen birkaç Iraklıyı dışına attı. 

Brom, "Irak istilasının en önemli dersi; toplumu istediğiniz gibi şekillendiremezsiniz oldu" diyor.  

Mezhepçi kavga devam edecektir 

Bu gün, birbirlerini kırıp geçirmelerinden dolayı her iki tarafta perişan durumdadır. En iyi şartlar altında bile Sünnilerin, Şiilerin ve Kürtlerin gelecek yıllarda politik ve ekonomik nüfuz için mücadele etmeleri kaçınılmaz gibi görünüyor.  

Bu mezhepçi ve etnik gruplaşmalardaki farklı hizipler de nüfuz için mücadele edeceklerdir. İhtilaflı mücadelenin tabiatı ne olacaktır: seçimler mi, bombalar mı? 

Şubat ayında verdiği bir brifingde Strateji ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde askeri bir uzman olan Anthony Cordesman, "Iraklılar anlaşmayacaklar, çok fazla şiddet var… Soru; onların yeni bir anlaşmalar serisine karar verip vermeyecekleridir" dedi.  

Dünyanın dört bir yanındaki analistlere göre, ABD bu noktada Irak'taki mücadelesinde artık büyük zaferler kazanmaya çalışmayacaktır. Sadece yenilgiden kurtulmaya çalışacaktır.  

Bunun çoğu, farklı grupların temel ulusal kimlik sorularına yönelik yaklaşımlarına bağlıdır. Fakat bu kadar zaman sonra bile ABD gerçekten; Kürtlerin kendi devletini isteyip istemediğini, Şiilerin merkezi hükümete Sünnilerin katılımına izin verip vermeyeceklerine ve Irak'ın eski yönetici sınıfı olan Sünnilerin ülkeyi yeniden fethetme hayallerini gerçekten kurup kurmadıklarını bilmiyor olabilir.  

Irak'ın geleceği ile ilgili yapılan bir Ocak seminerinde Brookings Enstitüsü'nden Martin Indyk, "biz, bütün bu aktörlerin hesaplarının ne olduğu ile ilgili iyi bir algılamaya sahip değiliz" dedi.  

En can alıcı bilinmeyen: mezhepçi şiddette hâlihazırda yaşanan düşüş gerçek bir eğilim mi yoksa Sünniler ve Şiiler yeniden silahlanıp zamanlarının gelmesini mi bekliyorlar? 

Biraz iyi olan şey; birilerinin öngördüğü gibi ülkenin fiziksel olarak üç farklı kantona bölünmemiş olmasıdır. En azından şimdilik bölünmemiş durumdadır. 

O'Hanlon, hâlihazırdaki durumun "yarı bölünme" olduğunu söylüyor. O'Hanlon, karışık grupların bulunduğu mahallelerde olabilecek ihtimal dâhilindeki etnik temizlemenin yarısı ile ilgili tahminde bulunuyor.  

Bu gün Bağdat mahalleleri millerce uzunluklardaki duvarlar ve savunma bariyerleri ile birbirinden ayrılmıştır.  

O'Hanlon, "eğer yeterince muktedir bir Irak güvenlik gücüne, ikili bir seçim yapısına ve daha fazla ekonomik gelişmeye sahip olursanız bu bariyerleri yıkmak için bir şans olabilir" diyor.  

Fakat elde edeceğiniz sadece bir şanstır ve küçük bir şanstır, diyor O'Hanlon. En kötü ihtimal, 2006'daki şiddet seviyesinin ikinci kez geri gelmesidir. Böylesi bir geriye dönüş durumunda "bazı noktalarda kökten bir etnik temizliği görebilirsiniz" diyor.  

ABD bataklığa saplanmışken İran yükseliyor 

İran, Irak'ın hâlihazırdaki durumundan kazanmaya hazır bir devlet gibi görünüyor. Irak'ın en geniş komşusu ve Şii Müslüman bir devlet olarak, şu anki Şii ağırlıklı Irak hükümeti ile yakın bağlara sahiptir. İran'ın, kendisiyle 20. yy. sonlarının en sert savaşlarından birini yaptığı Saddam ve onun Sünnilerin önderliğindeki rejimi yok oldu. 

Bu, İran'ın, Irak'ın zayıf ve istikrarsız kalmasını istediği anlamına gelmez. İranlı analistler aksine Tahran'ın, istikrarlı ve demokratik bir Irak'la çalışmak için iyi bir nedene sahip olduklarını söylüyorlar.  

Tahran'daki muhafazakâr Risalet gazetesinin politik editörü Amir Mohebian, "önümüzdeki beş yılda Irak; Amerikan askerlerinin olmadığı, Şii bir hükümete sahip, birleşik ama İran'la iyi ilişkilere sahip ve daha güvenli olmalıdır" diyor.  

Şu anda radikal Vahhabi Sünnilerin, Sünni isyancıların Sünni bir devlet oluşturmalarına yardım etmelerini engellediği için ABD'nin Irak'taki varlığı İran'ın çıkarınadır diyor. Fakat bu, Tahran'ın ABD güçlerine kolaylık göstereceği anlamına gelmiyor diye eklemede bulunuyor. Pek çok ABD yetkilisi, İran'ı ABD karşıtı direniş gruplarının bir kısmına ölümcül silahlar vermekle suçluyor.  

ABD, Irak'ta batağa saplanmış ve bölgede İsrail yanlısı politikalarından dolayı çalışamaz durumdayken İran'ın stratejik amacı; Tahran'ın yükselişlerinden birini gerçekleştirmektir.  

Mohebian, "şu an için Irak'taki ABD, İran için daha iyidir ama Amerika emniyette ve muzaffer olmamalıdır" diyor.  

Türkiye Irak'ın bölünmesinden endişe ediyor 

Aynı zamanda Irak'ın kuzeyi için Türkiye, birleşik bir Irak'ı kendi çıkarlarına uygun görüyor.  

Eğer Irak, farklı parçalara bölünürse Türkiye'nin kendi tez canlı Kürt azınlığı, daha büyük bir Kürdistan'da kuzey Irak'ın Kürtleri ile birleşmek için harekete geçebilirler. Bu Ankara'nın en kötü ihtimali olacaktır.  

Öte yandan, orduya yakın olduğu düşünülen Ankara merkezli bir tink-tank kuruluşu olan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin başkanı olan eski bir ABD Türk büyükelçisi Faruk Loğoğlu, "Türkiye'nin bakış açısına göre en iyi senaryo, Irak'ın bölgesel bütünlüğü olacaktır. Aynısı Irak'ın hâlihazırdaki sınırları için de geçerlidir" diyor.  

Irak, dikkate değer bir güç ve otoritenin Bağdat dışında olduğu federal bir sistemi kabul edecek gibi görünüyor. Irak Kürtleri, PKK mensuplarına yardım veya koruma sağlamadığı sürece Türkiye, buna itiraz etmiyor.

Türk analistler, hâlihazırda Türkiye ve kuzey Irak arasında pek fazla ekonomik etkileşimin olduğunu vurguluyorlar.  

İngilizce yayınlanan bir Türk gazetesi olan Today's Zaman, savunma meseleleri ile ilgili yazan yazarı Lale Sarıibrahimoğlu, "istikrarlı bir Irak Türkiye için fırsatlar yaratacaktır" diyor. "Türkiye, Irak petrol ve doğalgaz kaynakları için bir geçiş güzergâhı olarak kazançlı olacaktır." 

Bazı analistler, Suudi Arabistan ve diğer Sünni devletlerin, Şii İran'la bir vekâlet savaşında Sünni milisleri cesaretlendirmeye girişmeleriyle birlikte Irak'ın bölgesel bir savaş alanına dönüşeceğinden endişe ediyorlar.  

Bu, Irak'ın hâlihazırdaki problemlerinin daha geniş bir bölgeyi etkileyebileceği yollardan sadece birisidir.  

Texas Üniversitesi Lyndon B. Johnson Kamu Yönetimi Okulu'nun dekanı James Steinberg, "trajik bir şekilde bu günkü sorun Irak'ta ne olduğu değildir daha çok zararın Irak'la mı sınırlı kalacağı veya bölgedeki diğer ülkelere mi sıçrayacağı sorunudur" diyor.  

Profesör Steinberg, ABD, Irak'ta temelde tek başınadır, diyor. Afganistan'da olduğu gibi daha çok şey yapmaya ve diğer ülkelerle birlikte Birleşmiş Milletleri sürece dâhil etmeye çalışmalıdır.  

Iraklılar: Zaman yaraları sağaltır  

Iraklı yetkililerin kendileri açıkça hem kendilerinin demokrasiye karşı yaklaşımlarını öğrenmek hem de Irak güvenlik kuvvetlerinin ülkelerinin güvenliğini sağlayacak kadar gelişmesi için zaman ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar.  

Irak silahlı kuvvetlerinin genelkurmay ikinci başkanı General Nasır el-Abadi, "Irak, yırtık bir çarşafa benzemektedir. Onu onarmak zaman alacaktır" diyor.  

General Abadi, asker artırımının şiddeti kontrol etmeye yardımcı olduğunu söylüyor. Hükümetin şimdi hizmet etmeye ve iş alanı açmaya ihtiyacı var.  

Bu savaşın bittiği anlamına gelmiyor diye ekliyor. ABD ve Irak hükümeti geleneksel anlamda bir düşmanla savaşmıyorlar. 

"Savaşı kazanmak için vurabileceğiniz merkez yok" diyor.  

Irak genelkurmay ikinci başkanı Irak'taki el-Kaide elemanlarının sorun olmaya devam edebileceklerini not ediyor. Ortadoğu'daki gönüllü İslami militan havuzu derin bir havuzdur. Irak'a sızmak ise çok kolaydır.  

Abadi, "kalıntılar sürekli olacaktır" diyor. 

'Başarı' ne kadar sürecek? 

Bütün bu faktörler göz önüne alındığında Irak'ta başarı; şu an için İslamcı militanlara sığınak önermeyen ve İran gibi düşman yabancı bir gücün nüfuzunda olmayan istikrarlı bir hükümet tarafından yönetilen birleşik bir ülke olarak açıklanabilir.

Bu, emektar bir ordu planlamacısı ve şimdi Strateji ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi'nin başkanı olan Andrew Krepinevich'e göre başarının alt çizgisidir.  

Bu görece istikrarlı devlete ulaşma üç veya beş yıl kadar bir zaman alabilir—tabi istikrarlı bir devlete ulaşmak mümkün olacaksa tabi. İstikrarlı bir devlete ulaşma aşamasından sonra bile ABD, Irak'ın iç hiziplerinin birbirlerini yok etmelerini engellemek ve devleti iç düşmanlarından korumak için ülkede önemli bir miktar asker tutmaya ihtiyaç duyabilir. 

Dr. Krepinevich, bir e-mailde "makul bir sonuç; 25 yıldan 50 yıla kadar Irak'ta 30,000'den 40,000'e kadar ABD askerini bırakmak şeklinde olacaktır" diyor.  

Unutulmamalıdır ki ABD, 63 yıldan beridir Almaya ve Japonya'da ve 57 yıldan beridir Kore'de asker konuşlandırmış durumdadır. Irak, nihai olarak orantılı bir bedel gerektirebilir mi? 

Bu çalışmaya;  Monitor çalışanı Scott Peterson (İran), muhabirler Sam Dagher (Irak), Josh Mitnick (İsrail) ve Yigal Schleifer (Türkiye) katkıda bulundular.  

 

Çeviren: Ali Karakuş