Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurların dramatik durumu ve işgalci Çin yönetimine karşı çoğunluğu ölümle sonuçlanan protesto olayları uluslararası toplumun bu ülkeye ve Müslüman Uygur Türklerine karşı ilgisini arttırmaktadır. Son aylarda İslam dünyası, batı ve hatta bağımsız Rus medyasında bölgedeki olayların nedenleri ve Çin yönetiminin baskı, şiddet ve asimilasyon uygulamaları üzerine haberler ve ilginç yorumlara sıkça rastlanmaktadır.
İslam aleminin ve hatta dünyanın en önemli medya kuruluşlarından biri sayılan Katar merkezli Elcezire TV’nin internet sitesinde Doğu Türkistan ve bu ülkedeki son gelişmeler ile ilgili önemli ve ayrıntılı bir makale yayınlandı.
Haber-yorum şeklinde kaleme alınan makalede Doğu Türkistan’ının tarihi geçmişi, şimdiki durumu ve bu ülkede son aylarda onlarca Müslümanın öldürülmesi ile sonuçlanan olaylara geniş yer veriliyor ve olaylara sebep olan başlıca amiller, ana hatları ile ortaya konuluyor.
ABD merkezli Hür Asya Radyosu’nun haber portalında Uygur Türkçesi ile yer alan analizde; Olayların temel ve en önemli nedenleri; ekonomik kaynakların bölüşümü noktasındaki etnik ayırımcılık ve Çinlilerin dini ve ırkı aşağılama, Müslüman Uygur Türklerinin dini inançlarına yapılan saygısızlık ve yasaklamalar olarak vurgulanıyor. Yürütülen bu tür ayırımcı ve dışlayıcı uygulamaların etnik bölünmeyi arttırdığı; bu durumun ise, kısa vadede Uygurların İslami hassasiyetlerinin daha da yükselmesine yol açtığı belirtiliyor.
El Cezire Haber portalı, ayrıca, Çin işgal yönetimini uyararak, etnik düşmanlık ve kinin sona erdirilmesi için Uygurların refah seviyesinin yükseltilmesi ve ülkede elde edilen zenginliklerin paylaşımında Müslümanlara da pay verilmesini öneriyor. Ayrıca, Çin Yönetiminin ülke Müslümanları arasında günden güne yükselmekte olan İslami değerlere saygı göstermesi gerektiğini belirtiyor.
Makalede Doğu Türkistan’daki olaylar ile ilgili Çin yönetiminin açıklamaları ile bağımsız medya organlarında yer alan haber ve yorumlar karşılaştırılmakta ve her iki tarafın görüşleri dışındaki yorumlara de yer verilmekte. Makalede, Çin’deki mevcut sistem, merkezi Çin ile Doğu Türkistan arasındaki ekonomik farklılıklar, sosyal olaylar ve bunların nedenleri ile ortaya çıkan sonuçları, aşağıda belirtilen 5 madde üzerinden açıklanıyor:
1- Temel nedenlerin başında hızla değişime uğrayan toplum ve modernleşen insan hayatı geliyor. Çin’deki bu hızlı gelişim ve değişimin Doğu Türkistan’a de bir yansıması olduğu ileri sürülüyor. Sosyal patlamaların Doğu Türkistan’da olduğu gibi Merkezi Çin’de de meydana gelmekte olduğu vurgulanıyor.
2- Çin Hükümeti Batı Bölgesini Dünya’ya açma sloganı ile bölgeye büyük oranda yatırımlar yapmaktadır. Ancak, Müslüman Uygurlar bu yatırımlardan çok cüz’i oranda yararlanabilmektedir. Ülkede açılan sanayi tesisleri ve işletmeler de, büyük bir işsizlik içinde kıvranan yerli halkın istihdamında fırsat oluşturmuyor. Ayrıca, bölgede kurulan bu tesis ve işletmeler çevre kirliliğine sebep oluyor, toprak ve suyun aşırı derecede kirlenmesi ve hayat için gerekli gıda başta olmak üzere diğer maddelerin fiyatlarının yükselmesine neden oluyor ve tarımla uğraşanların gündelik hayatını daha da zorlaştırıyor. Çin orijinli yatırım Şirketleri bölgeye yatırım yaparken, tesis ve işletmelerde çalışacak işçileri dahi Çin’den getirmekte ve yerli Müslüman halka önemli ve teknik olmayan işlerde çok az bir oranda ve göstermelik bir sayı tahsis edilmektedir. Bu nedenle bölgenin kalkınması, Müslüman yerli halkın refahına gözle görülür ve yeterli bir katkı sağlamaktan uzaktır.
Bunlardan başka yerli halkın miras kalan topraklarına zorla el konularak kitle halinde getirilen göçmen Çinlilere pay edildiği vurgulanmakta. Müslüman Uygurların ekonomik sistemden dışlanması, işsizliğe mahkum edilmeleri, etnik ayırımcılık ve aşağılama, milli ve dini değerlerine saygı gösterilmemesi, yönetimde yaygınlaşan yolsuzluklar ve rüşvet ve çürüme yerli halkın yönetime olan memnuniyetsizliği ve kızgınlığını arttırmaktadır. Bu durum, yerli halk üzerinde “Batı Bölgesini Açma” politikasına karşı şüpheler uyandırmakta ve güvensizliği arttırmaktadır. Bu durumun ise, olayların meydana gelmesindeki en önemli sebeplerden biri olduğu vurgulanmaktadır.
3- Bölgeler arası eşitsizlik, bir diğer temel ve başlıca nedenlerden biri olarak gösterilmekte. Doğu Türkistan, Çin’de mevcut 31 bölge (eyalet) içerisinde üretim bakımından 18. sıradadır. Bu oran seviye bakamından pek düşük görülmese de bölgede yaşayan Uygurlar ile göçmen Çinliler arasındaki hayat seviyesi noktasında, insanı hayrete düşürecek derecede bir dengesizlik bütün çıplaklığı ile görülmektedir. Doğu Türkistan’ın Kaşgar, Artuş, ve Hoten gibi Müslüman Uygurların çoğunluk olduğu bölgelerde gelişmişlikten söz açmak mümkün görülmemektedir. Bu bölgelerde yoksulluk, Çin’in en fakir bölgesi sayılan Guycu bölgesinden daha fazladır. Buna karşılık bir petrol şehri olan ve tamamen Çinlilerin oluşturduğu Karamay şehrinin yıllık GSMH’si Çin’in en zengin ve gelişmiş şehirlerinden Tien Jin’den de yüksek seviyededir. Doğu Türkistan’ın kuzeyi tamamen Çinliler ,güneyinde ise ekseriyetle Müslüman Uygurların yaşadığı nazarda tutulduğunda, göçmen Çinlilerin ülkenin gerçek sahibi Uygurlardan kat kat daha zengin olduğu, yüksek ve iyi bir hayat sürdüğü görülecektir. Bu ise, Kaşgar ve Hoten gibi güneyde bulunan ve Uygurların kahir ekseriyette olduğu şehirlerde olayların daha çok meydana geldiği kolayca anlaşılacaktır.
4- Doğu Türkistan’da yeraltı Kur’an Kursları ve Medreselerin sayıların gün geçtikçe artması.
Doğu Türkistan’da mevcut mescit ve camilerin sayısı yeterli sayıda gözükse de, bu ibadet yerlerindeki her türlü dini faaliyetlerin tamamı Çin yönetiminin kontrol ve gözetimindedir. Son yıllarda Uygur Müslümanlar arasında İslam akidesinin tekrar canlanması yeraltı Kur’an Kursları ve medreselerinin sayılarının artmasına yol açmıştır. Bu tür mekanların Müslümanlar arasında rağbet görmesi ve güçlenmesi çok yaygın haldedir. Son yıllarda meydana gelen olayların bu tür kurs ve medreseler ile çok yakından irtibatlı olması iddiası sebebiyle bu mekanlar Çin yönetiminin esas hedefi haline gelmiştir.
5- Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygurların İslam akidesine karşı olan ilgilerinin çok çok artmış olması ve dini ibadetlerin bütün yasak ve engellemelere karşı ısrarlı bir şekilde yaygın olarak yerine getirmek istemeleri, bu noktada iki temel sonucun (politikanın) oluşmasına yol açmıştır. Birincisi Çin Hükümetinin bölgedeki dini faaliyetleri bir devlet güvenliği sorunu olarak algılaması, diğeri ise, Uygurlara karşı ağır baskılar ve hatta Uygur Müslümanlarına karşı hakaret içeren sert tedbirleri yürürlüğe koymasıdır. Örneğin, tesettüre uygun şekildeki kıyafetlerin yasaklanması ve onların Komünist Parti’ye üye olmaya zorlanması gibi. Buna karşılık, Uygurların Çin’in bu icraatlarına karşı aynı sertlik ve derecede tepki göstermeleri ve dini inançlarının gereğinin yerine getirilmesi noktasında tavizsiz davranmaları sonucunu doğurmuştur. Birçok önemli protesto olayı, köy ve kasabalarda vazifeli devlet görevlilerinin konut dokunulmazlığını hiçe sayarak evlere zorla girmeleri ve evlerdeki dini faaliyetleri kontrol etmeye çalışmaları sonucu meydana gelmektedir. Çin’in bu baskıcı tutumlarının Uygurların Çin yönetimine karşı itirazlarının ve protesto eylemlerin temel sebeplerinin başında geldiği belirtiliyor.
Makalenin sonunda, yukarıda gösterilen 5 temel amilin dışında Uygur diyarındaki menfaat çatışmaları ve etnik gerilimin sonucunda ortaya çıkan sosyal bir hadise olduğu vurgulanıyor. Bunun kısa vadeli sonucu ise, Çin’in uygulamaya koyduğu güvenlik tedbirleri ve buna karşılık oluşan dini hassasiyetlerin artmasıdır. Bu meselenin halledilmesi için en önemli anahtar ise, Çin yönetiminin Müslüman halkın hayat seviyesinin ve refah düzeyinin iyileştirilmesi ve gün geçtikçe yükselen dini hassasiyetlere doğru ve saygılı şekilde politikalar üretmelerine bağlı olduğu belirtiliyor.