Her kafadan bir ses çıkıyor 'türban yasağı' ile ilgili son durum hakkında; en garip iddiaların 'hukukçu' kimliği taşıyanlardan çıkması akılları daha da karıştırıyor. Bir yandan da 'psikolojik savaş' yöntemleri uygulandığı için kafa karışıklığı giderek artıyor.

En iyisi, son hukuki durumu anlaşılabilecek bir üslupla yeniden paylaşmak...

"Yasak kalkmadı" tezi için Anayasa Mahkemesi'nin 1989 ve 1991 yılında aldığı kararlarla o kararları tasdik eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını öne sürenler yanılıyor. Meclis'in iki anayasa maddesinde yaptığı değişiklik o kararların hepsini geçersiz kıldı. Anayasa Mahkemesi değiştirilen iki maddeyi göz önünde tutarak vermişti kararını çünkü; maddeler değişince kararlar da hükümsüz kaldı. Tabii, hükmünü Anayasa Mahkemesi kararları üzerine veren Avrupa İnsan Mahkemesi kararı da...

"Anayasa Mahkemesi CHP'nin başvurusu üzerine yeniden yasaklayıcı bir karar alabilir" diyenler çıkıyor. CHP de bu kanaatte olmalı ki, anayasa değişikliklerinin 'yok sayılması' talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Oysa anayasa değişikliği özü itibariyle Anayasa Mahkemesi'nin denetim alanına girmiyor; daha fazla kafa karışıklığına yol açmamak (tabii bir de 367 kararıyla düştüğü duruma -Allah saklasın- yeniden düşmemek) için, mahkemenin, başvuruyu hiç vakit kaybetmeden geri çevirmesi beklenir. Anayasa Mahkemesi ancak çıkan yasaları anayasaya uygunluk bakımından denetleyebiliyor.

"Anayasa değişikliklerinin işlevselliği için YÖK Yasası'nın geçici 17. maddesinin de mutlaka değişmesi gerekir" tezi de işleniyor. Sadece CHP değil, MHP de savunuyor bu tezi. CHP'nin derdi, yasada yapılacak tek sözcüklük bir değişikliği bile yasağın devamını sağlayacak bir karar çıkartmak için Anayasa Mahkemesi önüne götürmek; MHP'nin derdinin ne olduğu ise tam anlaşılamıyor.

Oysa sanılanın aksine, YÖK Yasası geçici 17. maddesini değiştirmek gerekmiyor; çünkü o madde yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafeti zaten serbest bırakıyor. Meclis'in gerçekleştirdiği anayasa değişiklikleri yasada var olan serbestiyi daha da pekiştirdi. Yeni bir yasal düzenlemeye bu yüzden ihtiyaç yok. Esasen olmayan bir yasak YÖK tarafından kaldırılmış ve durum üniversitelere bildirilmiş bulunuyor. Bu kadarı yasağı sona erdirmek için yeterli.

Bundan sonrası, ceza hukukçularını ilgilendiren bir durum...

Türk Ceza Yasası'nda emirlere itaatsizliği cezalandıran çok sayıda madde var. O maddelerin her biri, yapılan değişikliğe ve kendilerine gönderilen talimata rağmen yasağı sürdüren üniversite yönetimlerini ceza tehdidi altına düşürüyor. "Anayasa Mahkemesi kararına kadar ben yasağı sürdürürüm arkadaş" diklenmesi doğru değildir; doğru olan davranış "Yasağı ben de kaldırdım, ama Anayasa Mahkemesi yasaktan yana karar verirse yeniden koyarım" biçiminde olabilir ancak.

İstanbul Üniversitesi yönetiminin, "YÖK Yasası'nın geçici 17. maddesi değişmeden olmaz" tavrı da hukuka aykırıdır. Yasal düzenlemelerle ilgili karar mercii değildir üniversiteler; uygulama makamlarıdır. Kendisine daha üst bir otoriteden gelen talimatı uygulamakla yükümlüdür her üniversite. Yasağın sürmesi YÖK'ün talimatıylaydı, aynı YÖK şimdi "Yasak kalktı" talimatını gönderdi üniversitelere.

Talimatın yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek mekanizması da var YÖK'ün; rektörleri görevden almaya kadar varabilecek disiplin cezaları söz konusu olabilir.

Kafa karışıklığına gerek yok; her şey ayan beyan ortada. Türkiye'de YÖK tarafından üniversitelerde sürdürülen başörtüsü/türban yasağı, Meclis'in yaptığı anayasa değişiklikleri, Cumhurbaşkanı onayı, değişikliklerin Resmi Gazete'de duyurulması ve YÖK'ün talimatı sonrasında bitmiştir.

Bilmem anlatabildim mi?

Kaynak: Yeni Şafak