Burlington, Vermont'ta geçtiğimiz ay bir sabah, Bernie Sanders'in 1970'lerden beri en iyi arkadaşlarından biri olan John Franco kendisine ait hukuk bürosunda bana Sanders'in mücadelesini, kararlığını ve karizmasını uzun uzun anlattı. Franco'nun dediğine göre üniversite kasabalarındaki ve liberal mecralarda spor salonlarını doldurmasından kırk yıl önce, daha kariyerinin başındayken bile insanlar şimdilerde 73 yaşında olan ve Hillary Clinton ile Demokratik Parti'ye meydan okuyan bu sosyalistin konuşmaktan vazgeçmesini istemiyorlardı. Franco, Sanders'in Vermont'taki siyasi kültürü nasıl kökten değiştirdiğinden ve halihazırda Sanders'in seçimlerde gösterdiği sürpriz çıkışla bunun tasdiklendiğinden bahsetti.  

"Bernard'la gurur duyuyorum." diyor Franco.

Anlattıkları şüphesiz ilginç şeylerdi. Ama ben sadece Sanders'in ne yaptığını bilmekle yetinmek istemiyordum. Sanders'in kim olduğunu da öğrenmek istiyordum. Sanders'in oğlu hakkında masum olduğunu düşündüğüm bir soru yönelttim. Hevesli bir politikacı olarak istekleri ve boşanmış genç bir baba rolünü Sanders bir arada nasıl kotarmıştı?

Franco çizmeden yukarı çıktığımı söylüyor. Çizmeden yukarı çıkmak?

"Bu seni hiç ilgilendirmez" dedi. Gülüyordu ama şaka yapmıyordu.

Sanders'in hayatı hep böyle olmuş. Sorunlar. Sorunlar. Sorunlara saplanıp kalmak. Zenginler çok zengin. Güçlüler çok güçlü. Orta sınıf eriyor. Eşitsizlik bir kriz haline gelmiş, sistem yozlaşmış. Kendisini en iyi tanıyanların da ısrar ettiği gibi Sanders'ta ne görüyorsanız Sanders o. Ne eksik ne fazla.

Ancak görüşleri bilinen bu adamın kendisi bilinmiyor. Senatör, kongre üyesi, Burlington belediye başkanı, şaşırtıcı bir seçim ve arkasından 13 seçim daha kazanmadan önce Sanders bir radikal ve 1960 ve 70'lerin Vermont'una heyecan getiren bir eylemciydi. Yorulmak bilmez mücadeleci ve işçilerin müdafisi olup ilk düzenli maaşını 40 yaşında, seçimle iş başına geldikten sonra almaya başlayan bir isim.    

Doğup büyüdüğü New York'tan sonra, o dönem ülkenin sıkı muhafazakar eyaletinden en liberal eyaletine dönüşmekte olan Vermont'ta Sanders tam kendisine göre bir ortam buldu: hoşgörülü, rahat ve geniş, Yankee tarzı özel hayat anlayışına açık bir yer. Bu da Sanders'in özel hayatıyla ilgili detayları kamuoyu önünde tartışmamasına imkan tanımış oldu. Mesela kısıtlı bütçesi, sade hayatı, ve tek biyolojik çocuğunun annesinin eski eşi olmadığı gerçeği. Bu, Sanders'i uzun yıllardır tanıyanlar için bir sürpriz. Bu aynı zamanda Sanders ile taraftarları ve yerel muhabirler arasında yazılı olmayan ve medyanın tuhaf önceliklerinden uzak duran bir anlaşmanın da ürünü.

Bunun gibi basit biyografik detayların Sanders'in ilk kez adaylığını koymasından 44 sene sonra şimdilerde gün yüzüne çıkma ihtimali karşısına çıktığı kadınla arasında keskin bir çelişki teşkil ediyor. Clinton kendi kuşağının açık ara en çok göz önünde olan vatandaşı olduğu söylenebilir. Buna karşı 2016 başkanlık adaylar arasında Sanders tüm ulus çapında nadir bir örnek: bilinen bilinmeyen.

Sanders'in seçim politikalarındaki kariyeri 23 Ekim 1971'de Plainfield, Vermont'ta, solcuların uğrak noktası olan Goddard College'ın kütüphanesinde, yeni yeni palazlanan Özgürlük Birliği Partisi'nin (LUP) Amerikan Kongresi'ne adaylık için birisini aradığı esnada başladı. Sanders 30 yaşındaydı. Kalın çerçeveli gözlükleri ve siyah, kıvırcık saçları vardı. Kucağında da yeni yürümeyi öğrenmiş oğlu Levi oturuyordu. Sanders elini kaldırdı.

O sırada toplantıda olan bir başka parti üyesi John Bloch telefon görüşmemizde "Fazla seçeneğimiz yoktu ve Sanders adaylık için istekliydi," şeklinde konuştu.

Yine o toplantıda hazır olan bir diğer parti üyesi Martha Abbott, Burlington'daki ofisinde gerçekleşen buluşmamızda "Özgürlük Birliği bulabildiği herkesi aday gösteriyordu," dedi.

Partinin kurucularından olan Peter Diamondstone ise Vermont'taki evinde o anı şöyle hatırlıyor: "Sanders demişti ki: 'Biliyor musunuz? Ben şansımı deneyeceğim. Ne yapmam gerekiyor?'"

Adaylık kampanyasının ilk zamanlarında, kendisi de bunu kabul edecektir daha sonra, Sanders bir radyo mülakatı sırasında fevkalade heyecanlıdır. Öyle ki dizlerini masaya vurması mikrofona yansımıştır. Sanders bu anısını 1997'de, bir otobiyografiye en çok yaklaşan Outsider in the House kitabında "Tuhaf, takırtılı bir ses yayını kaplamıştı," şeklinde aktarmıştı. "Yayına bağlananlar bu kariyerin kısa ömürlü olacağını ifade etmişlerdi. 'Bu adam da kim?' diye sormuştu dinleyicilerden birisi."

Sanders Brooklyn'in Flatbush mahallesinde üç buçuk odalı asansörsüz bir apartmanda büyümüştü. Alt orta sınıftandı. Ev hanımı bir anne ve tablo satan Polonya göçmeni bir babanın oğluydu. Yahudi’ydi. "Bir çocuk olarak babamın tüm ailesinin Hitler tarafından öldürüldüğünün fazlasıyla farkındaydım" demişti bir keresinde. Lise basketbol takımına alınmamış ve bu onu çok üzmüştü ama atletizm takımında iyiydi. İyi koşabiliyordu.

James Madison High School'dan 1959'da mezun olduktan sonra bir yıllığına Brooklyn College'a devam etti. Oradan da Irki Eşitlik Kongresi, Pasif Öğrenci Koordinasyon Komitesi, Öğrenci Barış Birliği ve Genç İnsanların Sosyalist Birliği'ne katılacağı Chicago Üniversitesi'ne geçti. Psikoloji, sosyoloji ve tarih okudu. Marx, Lenin ve Trotsky okuyordu. Üniversitenin sahip olduğu ayrımcı ikamete (segregated housing) ve şehrin ayrımcı okullarına karşı gösteriler düzenledi ki bu ikincisi nedeniyle göz altına alınıp ve kolluk kuvvetlerine muhalefetle suçlanıp 25 dolar para cezasına çarptırıldı. İlk eşi olacak kadınla tanıştı. 1964'te siyaset bilimi derecesiyle mezun oldu ve Baltimore'da evlendi.

O yaz, henüz 23 yaşında bile değilken, eşi Deborah Sanders'le birlikte Vermont'ta, Montpelier'nin Middlesex kasabasında emlak kayıtlarına göre 2500 dolarlık mülkiyet satın aldı. Taşrada yaşamak istediğini söylüyordu ve 1963'te ölen babasından miras kalan bir miktar parası vardı. Sonraki bir kaç yaz mevsimini kısmen bu toprak zeminli, akçaağaçtan yapılan evlerinde geçirdiler. Evlilikleri sadece iki yıl sürdü ve 1966'da boşandılar.

Sanders birkaç sene dikiş tutturamadı, New York'ta bir psikiyatri hastanesinde yardımcı olarak çalıştı ve okul öncesi yaştaki çocuklar için oluşturulan programda (Head Start) öğretmenlik yaptı. Vermont'ta ise Vermont Vergi Dairesi için emlak vergisi araştırmaları yaptı ve Ekmek ve Yasa Görev Gücü (the Bread and Law Task Force) adında, kar amacı gütmeyen bir oluşuma insanları gıda pulu için kaydetti.

1968'e gelinceye kadar Sanders Vermont'ta tam zamanlı yaşamaya başlamıştı. Kayıtlara göre 17 Mart 1969'da Vermont'un Northeast Kingdom adındaki mezra bölgesinde yer alan ve nüfusu 200'den az olan ücra Stannard kasabasında bir mülkiyet daha satın aldı. Dört gün sonra, St. Johnsbury'deki Brightlook Hastanesi'nde Levi Noah Sanders dünyaya geldi. Doğum belgesine göre Levi'nin annesi Susan Campbell Mott isminde bir kadındı.

Sanders Mott ile New York'ta tanışmış ve orada beraber yaşamışlardı. Vermont'un en büyük şehri Burlington'a taşınmadan önce Sanders Mott'la kısa süre Stannard'da da birlikte yaşamış. New York'ta büyümüş, Chicago'da tahsil görmüş Sanders'in huzuru (deep-woods idyll?) sona ermişti. Özgürlük Birliği arşivleri ve seçim kampanyasının mali kayıtlarına göre seçimlerde aday olmaya ilk başladığında Burlington'da yaşıyordu.

Sanders başlangıçta bir "politikacı olmadığını" söylemişti ama yine de kendisini başarılı bir politikacı yapacak niteliğe sahipti. Huysuzdu ama bir cazibesi de vardı. Aynı anda hem kötümser hem de ilham verici olabilen bir yönü vardı. Her ne kadar özel hayatını gözlerden uzak yaşasa da dikkat çekmeye devam ediyor; gazetelere, radyolara ve televizyon kanallarına daktiloda yazılmış sıkıcı basın açıklamaları gönderiyordu. Ve çene çalmakta isteksiz olmasına rağmen seçim kampanyalarını seviyordu ve bunu yorulmadan yapıyordu. Donuk mavi renkli Vosvos'uyla, sileceklerini bile çalıştırmadan eyaleti dolanıp duruyor, gazete bürolarına gidip röportaj vermek istiyor, hapishaneleri ve elektrik santrallerini ziyaret ediyor, okullarda, kiliselerde ve insanların evlerinde konuşuyor, konuşuyor ve konuşuyordu.

 

Sanders 1972 başlarındaki özel bir seçimde Özgürlük Birliği'nin Senato bileti alması için yarıştı. 1972'de valilik seçimlerinde, 1974'te yine Senato için ve 1976'da tekrar valilik için adaylığını koydu. Hiçbirinde oyların yüzde 6'sından fazlasını alamadı.

Özgürlük Birliği sadece Vermont'ta faaliyet gösteren düzensiz, yeni bir partiydi. Küçüktü, savaş karşıtıydı, solcuydu. Sanders ve diğer üyelerin gençleri, yaşlıları, yoksulları, kadın ve işçi haklarını savunmak gibi eşitlikçi hassasiyetleri vardı. Sanders Yeni Sol'dan daha ziyade Eski Sol'du. Vermont Üniversitesi'nden siyaset bilimi profesörü Garrison Nelson'un belirttiği gibi " bir 1930'lar radikalliği, 1960'lar radikalliği değil." Sanders hippi değildi. Bir komünde yaşamıyordu. Kendisini bir radikal, üçüncü taraf bağımsız olarak değerlendiriyordu. Ama ben sosyalistim demiyordu. Özgürlük Birliği "kapıyı çalmak için iyi bir sebep, insanları organize etmek ve eğitmek için iyi bir yoldu."

Kendisinde zaten bir pistonun kararlığı vardı.

Amerika'da bugün istersek geçim sıkıntılarını neredeyse bir gecede yok edebiliriz. Ücretsiz sağlık hizmetine, harika okullara ve kaliteli evlere sahip olabiliriz. Sorun şu ki bu ülkenin muazzam zenginliği ve potansiyeli bir avuç insanın elinde toplanmış..."

Özgürlük Birliği'nin Hareket (Movement) isimli haber bülteninde 1972'de Sanders şunları yazıyor: "Bir avuç insan neredeyse her şeye sahip ve neredeyse herkes hiçbir şeye sahip değil."

1973'te Vermont Spectrum adlı bir radyo programında ise "Amerika'da iki dünya var" diye konuşmuş.

1974'e kadar Vermont'ta Rutland'dan Barre'a ve White River Junction'a ve ta Kanada sınırına kadar Sanders'ı göz ardı edilemeyecek birisi olmuştu. Dünya görüşü de izlediği yöntem de açıktı.  

1970'lerin ilk yıllarında Özgürlük Birliği'nin üyesi olan savaş karşıtı Denny Morrisseau ise Sanders için "O tek yönlü bir kurma kolu - Oyuncak kelimesini kullanmak istemiyorum çünkü o kimsenin oyuncağı değil ama tuttuğunu koparır. Dobra dobra konuşur, koparır."

Radyo programları, gazete alıntıları. Derhal basına sunulacaktır:

"... zengin daha da zenginleşiyor, yoksul daha da yoksullaşıyor ve orta sınıfın büyük kısmı zor zamanlar geçiriyor ..." "... ve durum daha da kötüleşiyor..."

"İşte bunlar bu seçim kampanyasının acil çözüm bekleyen, temel sorunlarıdır." diye yazmış 1974'teki basın açıklamalarından birinde.

Her seçim kampanyasının aslında...

Sanders'in mesajı açık ve sabitti. Özel hayatı karmaşık ve daha az sabitti.

Kendilerini tanıyanlara göre, Sanders oğlunun vekaletini gayri resmi bir anlaşma sonrası Mott ile paylaştı. Nancy Barnette, Sanders'in bir arkadaşı, Mott için "Hep etraflarındaydı," diyor. Mott'u "oldukça sessiz, içine kapanık" şeklinde niteliyor. Sanders 295 1/2 Maple Street'te tuğladan yapılmış, odalarında pek mobilya olmayan ve buzdolabında az miktarda yiyecek olan küçük bir dubleks kiraladı. Ama kütüphaneden ödünç kitaplar ve karalanmış not defterleriyle doluydu. Kendisine "Bernard" diye seslenen oğlunun üst katta bir odası vardı.

"Pek az eşya vardı," diye hatırlıyor daireyi Sanders'in eski arkadaşı Gene Bergman.

Sanders'le ev yapımı jöleler ve reçeller paylaşan komşusu ve Özgürlük Birliği'nden arkadaşı Darcy Troville ise daireyi "sade ve loştu, " diye tarif ediyor.

"Elektrikler çoğunlukla kapalıydı," diyor Barnett. "Sanders'in bodruma bir elektirk kablosu çekmek için koşuşturduğunu hatırlıyorum. Faturalarını ödeyemiyordu."

Sanders bir süre marangozluk yaptı ama Bloch'un bana dediğine göre "berbat bir marangozdu." Morisseau ise "Marangozluğu ona destek olmayacaktı ve olmadı da." diyor.

Sanders bir süre bağımsız yazarlık yaptı, Vanguard Press'e bağlı, haftalık yayınlanan düşük bütçeli alternatif bir gazete olan Vermont Freeman ve kuşe kağıda basılan, devlet destekli Vermont Life için aralıklarla yazılar yazdı.  

Freeman gazetesinin beklentileri çok katı değildi. Sanders yazılar gönderdiğinde editörlerden birisi olan Jennifer Kochman "Posta kutusundan çıkanları görmek her zaman eğlenceliydi," diyor. Sanders'in Şubat 1972 sayısında yayınlanan bir yazısının geçenlerde gün yüzüne çıkması uzun süre medyanın gündeminde kaldı. Cinsiyet rolleriyle ilgili olarak mastürbasyon ve tecavüze değinen, bol keseden atıp tutan bir yazıydı bu. Ama cinsiyetler hakkındaki yorumunda bile Sanders adaletsizlik konusundaki esas duruşunu koruyordu: "Bir yandan dalkavukluk domuzluğu besliyor, diğer yandan domuzluk dalkavukluğu." (Slavishness on one hand breeds pigness on the other hand. Pigness on one hand breeds slavishness on the other.)

Yazdığı yazılar geçimini sağlamıyordu. Vanguard çok az ödüyordu. "50 dolardan fazla olmuyordu," diyor eski editör Greg Guma. Peki Vermont Life? Eski editör Brian Vachon "Bizim ortalamamız kelime başına 10 sentti," diyor.    

Kaynak: politico.com

Çeviren: Mustafa Doğan