Aynur Erdoğan-DÜBAM- Dünya Bülteni
Modern dönemde, sivil toplum siyasi alanda bir baskı unsuru olarak yer alsa da ‘siyaset-dışı alan’da sivil inisiyatiflerin, bireysel hak ve özgürlüklerin sözcüsü olmuş; siyasal iktidarı desteklemek veya karşısında olmak gibi bir konumdan uzak, iktidar talebi bulunmayan yapılanma olduğu varsayılmıştır. Diğer taraftan bu görev tanımı, sivil toplumun siyasal iktidarı despotik, totoliter ya da demokratik olarak tanımlayarak kendini bunun karşısında konumlayan ve iktidarları yönlendirme amaçlı girdiği siyasal eylemliliği kapsamıyor. Haddi zatında sivil toplumun iktidarların toplumun oylarıyla seçilmiş olmaktan getirdiği meşruiyeti yeterli görmeyerek ‘katılımcı demokrasi’ modelinde siyasi bir taraf gibi iktidarı yönlendirici bir rol üstlenmesi, post-modern dönemde kazandığı yeni anlamla ilgili. Mercan, bu doğrultuda, modern dönemdeki bir adresi, telefonu, amblemi olan STK yapılanması yerine kurumsal bir kimliğe sahip olmayan ve fakat örgütlü bir eylemlilik içinde olan, özdeş imaja sahip yeni, muğlak sivil toplum yapılanmasına dikkat çekiyor.
Bu noktada, yeni sivil toplum yapılanmasının toplumun ekseriyetiyle çakışmayan bir rotaya sahip olması tespitiyle Özkaya, küresel karakter kazanmaya başlayan yeni sivil toplumun yerel dinamiklerden uzaklaşma serüvenine ve sonuçlarına ayna tutuyor. Özellikle Gezi eylemleri ve Ukrayna krizi çerçevesinde yeni sivil toplum yapılanmasının karakteristik özelliklerine ayna tutan konuşmacılar, Müslümanların kurduğu STK’ların anlamını da sorguladılar.
Toplumsal muhalefetin sözcülüğüne soyunan sivil toplum, toplumu ne kadar temsil ediyor? Liberal-sol hareket yeni sivil toplum örgütlenmesiyle ne tür bir ilişki kuruyor? Müslüman STK’lar neden siyasal iktidarı savunuyor? Müslümanların cemaat ilişkileri sivil toplum çerçevesinde inşa edilebilir mi? Yapıcı bir muhalefet nasıl gerçekleştirilebilir? Bu ve benzeri soruları masaya yatırdığımız toplantıda konuşmacılarımız konuya ufuk açıcı açılımlar getirdi.