Ürdün, Arap Baharında farklı modellerden hangisini izliyor? 2000'li yıllarda ihtiyar cumhuriyetçiler birer ikişer dünyalarını değiştirirken, babalarını kaybeden genç veliahtlar kral tacını giydiler. 2000'li yıllarda hanedanlara dayanmayan cumhuriyetler de kraliyete özendiler. 1950'li yıllarda düşman olan kraliyet rejimleri ile cumhuriyetçi rejimler, 2000'li yıllarda kardeş oldular. Cumhuriyet ile kraliyet rejimlerinin izdivacından yeni bir terkip ve model doğdu: Cum melikiyye/cumhuriyetçi kraliyet! Bu terkibi ürettiğinden dolayı Mısırlı İbni Haldun Araştırmalar Merkezi Başkanı Sadettin İbrahim, Mübarek'in hışmına uğradı ve atıldığı hapishanede kalıcı hasarlara uğradı.
Fas Kralı Altıncı Muhammed ile Ürdün Kralı İkinci Abdullah 1999 yılında babalarının tahtının varisi olarak iktidar dümenine geçtiler. Bununla birlikte, Arap Baharı ile birlikte yolları ayrıldı. Ürdün'de İslami Çalışma Cephesi ile Fas'taki Adalet ve Kalkınma Partisi girdikleri genel ve mahalli seçimlerde başarı kazandılar. Ama Arap Baharı yöntem olarak Altıncı Muhammed ile İkinci Abdullah'ı birbirinden ayırdığı gibi bu süreçte Ürdün Çalışma Cephesi ile Fas Adalet ve Kalkınma Partisinin yolları da birbirinden ayrılmıştır. Fas AKP'si seçimleri kazanarak hükümeti kurmuş Ürdün İslami Çalışma Cephesi ise seçimleri boykot etmek zorunda kalmıştır. Kimilerine göre, İslami hareketler konusunda doktora çalışması bulunan Fas Kralı Altıncı Muhammed İslami hareketleri fırsatını bulduğunda Cezayir'deki gibi tenkil etmeyi tasarlıyordu. Lakin Fas AKP'sinin şansı yaver gitti ve imdadına Arap Baharı yetişti. Barajın önünün açılmaması halinde Kral ve kraliyet rejiminin tufan altında kalacağı görüldü ve tedbirler buna göre alındı. Kral İslamcılarla ortak olmaya karar verdi. Bunda Arap Baharının rüzgarları etkili olduğu gibi alternatif İslami hareket Fas Adl ve İhsan Hareketinin de kraliyet rejimi hakkındaki olumsuz tutumu da Kral Altıncı Muhammed'i AKP ile ortaklık noktasında ikna etmiştir. Fas Kralı, Arap Baharı badiresini AKP siperiyle aşmayı denedi.
*
Yazar Rıdvan Seyyid'in ifadesiyle 2000 yılında babasının ölümüyle taçsız bir şekilde kral atanan Beşşar Esad, Altıncı Muhammed kadar kıvrak olamadı ve İslamcılarla ortaklık konusunda inisiyatif geliştiremedi. Fas Kralının yolundan ve izinden gidemedi. Bunun üzerine güvenlik seçeneği devreye girdi ve ülkeyi ve rejimi berbat etti. Beşşar Esad, Fas Kralı Altıncı Muhammed'in modelini veya çizgisini benimsemedi de Suriye ülke olarak Fas modeline uygunluk arz ediyor muydu? Şartlarını eşitlemek mümkün müydü? İslami kesimlerle Suriye rejimi arasında 40 yıllık bir kan davası var. Bununla birlikte, Müslüman Kardeşler Arap Baharı öncesinde Suriye'de tarihlerinin en zayıf döneminden geçiyordu. Bu çerçevede bir pazarlık ve uzlaşma mümkün müydü? Bunlar artık farazi tarih sualleri arasına giriyor. Cevap vermek zor.
Ürdün Kralı İkinci Abdullah da yine Beşşar Esad'dan bir yıl önce tahta oturdu. Aralarında bin benzerlik var mı? Kimi komplocular, başlarda Suriye olaylarının Ürdün ve Lübnan kaynaklı olduğunu söylediler. Halbuki doğrusu Vesim el Hasan meselesinde olduğu gibi Lübnan olayları hala Suriye kaynaklı. Dolayısıyla komplocular sadece komployu tersyüz ediyorlar. Beşşar Esat ile Kral İkinci Abdullah arasındaki temel benzerlik ikisinin de öngörüsüz ve başarısız olmalarıdır. Yine de Beşşar Esad'ın daha çetin ceviz çıktığı söylenebilir. Fas Kralının yolundan ayrılan Beşşar Esad, Kaddafi'nin yoluna saparken Ürdün Kralı da kendisine Beşşar, Mübarek ile Körfez ülkeleri arasında bir karma model tutturmuştur. Mübarek'in 2005 ve 2010 seçimlerinde yaptığını Ürdün Kralı İkinci Abdullah 2013 seçimlerinde tekrarlamaktadır. Arap Baharı korkusuyla İkinci Abdullah İslami kesimleri yeni parlamento çatısı altına sokmamış ve elemiştir. Ana muhalefet partisi olan İslami Çalışma Cephesi ise şimdiden yeni parlamentonun meşruiyetini sorguluyor. Mübarek, Müslüman Kardeşleri seçimlerde sileyim derken Arap Baharına davetiye çıkarmış ve çakma kraliyetini de kaybetmiştir.
Ürdün seçimleri, her seviyede yolsuzluklara tanık olmuştur. Seçimlerden önce seçim kanunu veya sistemi ile İhvan baştan elenmiştir. Seçim kanunu nedeniyle İhvan seçimleri boykot etme kararı almıştır. Müslüman Kardeşler Başkan Yardımcısı Zeki Beni Ruşeyd, sahte seçimlerin sonucuyla oluşacak yeni parlamento aritmetiğinin Meclisin itibarına gölge düşüreceğini söylemiştir. İhvan'ı devre dışı bırakmak için 7 milyonluk Ürdün'deki seçmenlerin üçte birinin oyları fiilen geçersiz kılınmıştır. Ürdün'de kırsal kesime nispetle şehirler nüfusun üçte ikisini barındırmasına rağmen seçimlerde şehirlerin çıkardığı sandalye oranı üçte biri bulmamıştır. Demek ki, Ürdünlülerin oylarının üçte biri seçim sistemiyle baştan çalınmış ve rejimin güçlü olduğu kırsal kesime aktarılmıştır. Ürdün'deki seçimlere katılım oranı yüzde 56 seviyesinde kalmıştır. Ayrıca Hamza Mansur'un ifadesiyle, seçimlerde kara para etkisini göstermiş ve seçim pazarında zimmetler ve oylar satın alınmıştır. Rejim siyasi bir mühendislikle önce İhvan ile anlaşmaya gitmek istemiş ve onlara sus payı makamında bazı makamlar teklif etmiştir. İhvan buna yanaşmayınca da rejim aşiretleri ve ulusalcıları ayartmış, devreye sokmuş ve onlarla anlaşmıştır. Lakin bununla ilk defa yarı resmi olan İslamcılarla rejim yollarını ayırmış oldu. Bu adeta Arap Baharı rüzgarlarına davetiye çıkarmak anlamına geliyor. Ürdün'le birlikte Lübnan, Kuveyt ve Irak'ta da iktidar lehine veya rejim lehine yeni seçim sistemleri ihdas edilmesi özellikle muhalif cephede bulunan İslamcıları tahrik etmekte ve Arap Banarını tetikleme ihtimalini beraberinde getirmektedir.
Belki de İslamcılar nedeniyle tabanını kaybeden Ürdün rejimi ulusalcılarla aşiretleri Meclis kubbesinin altına toplayarak yeni bir asabiyet oluşturmak ve Arap Baharı rüzgarlarına karşı tabanını tahkim etmek istiyor.
Arap Baharı ittifakları da değiştiriyor. Birkaç yıl öncesine kadar Şii üçgeni kavramını ihdas ederek İran ve Irak konusunda endişelerine dile getiren Ürdün Kralı İkinci Abdullah şimdi 'Mısır-Türkiye eksenine' karşı Irak-İran cephesine daha yakın duruyor. Türkiye-Mısır eksenini İhvan ekseni olarak görüyor. Bunun bir nedeni de Körfez ülkelerinden fazla yüz bulamaması ve Körfez İşbirliği Konseyine üye olma noktasında destek alamamasıdır. Muhaliflere Suriye'den ibret almalarını isteyen Ürdün Kralı İkinci Abdulah haftanın birinde Irak Başbakanı Nuri Maliki'yi ağırlarken ikinci haftasında Netanyahu'yu ağırlamaktadır. Bu da Ürdün'ün durduğu stratejik gergefi gösteriyor. Bu yönüyle de Beşşar Esad'ı model alıyor ya da ona modellik yapıyor!