Muntazar El Zeydi'nin ayakkabası tarihe en geniş kapısından girdi. Ayakkabı edebiyatı aldı yürüdü. The Guardian gazetesi yazarlarından Mısır asıllı Halid Dib Araplar arasında ayakkabı edebiyatına dair bir çeşitleme ve
güzelleme yazdı. Türk basınında da Hadi Uluengin Farsça'dan dilimize geçen ve aynı anlama gelen pabuç hakkında bir keşkülcük kaleme aldı. Doğrudan işin özüne gelecek olursak; Muntazar el Zeydi kendisini feda etti ama Bush'un pabucunu da dama attı. Zira kimi Fransız gazeteleri Bush'un ani Bağdat ve Kabil ziyaretiyle birlikte son kez bir zafer turu atmak istediğini yazdılar.
Muntazar el Zeydi bu son zafer turunu pabuçları kurban etme pahasına Bush'un burnundan getirdi ve planını bozguna uğrattı. Kimileri meselenin özüne değil de şekline ve uslubuna takıldı. Neymiş bir gazeteci ancak kalemiyle eleştirebilir ve hicvedebilirmiş ve Muntazar el Zeydi basın toplantısında ayakkabı ve ökçe fırlatarak oyunun kuralını bozmuş. Fehmi Koru'dan zılgıtçısı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a kadar bir çok gazeteci ve resmi zevat bu koroya katıldı ve Bush'u tasvip etmeseler bile el Zeydi'ye de hak vermediler. Halbuki İslam hukukunda 'en nefir el am' denilen bir tabir vardır ve dilimizde seferberlik hali olarak bilinir.
Ülkesi işgal edilen adam ülkesini her hal ve şartta savunur bu bazen kalem olur bazen kılıç olur ve bazen de pabuç olur. Araplar da en azından bizim gibi düşünenler meseleye böyle bakıyorlar. Geçmiş asırların meşhur ve Mevlana'nın da hayranlık duyduğu Arap şairlerden Mütenebbi'nin bir kıt'ası vardır ve şöyledir :
- Es seyfu asdaku ve enbeu mine'l kütüp.
- 'Kılıç kitaptan daha doğru ve keskin haber verir' mealindeki bu sözün dilimizde türdaşları da vardır. Hazreti Osman'a atfedilen bir söz de böyledir "Mala yanzeihu'l Kur'an yanzaihu's sultan" yani `Kur'an otoritesinden anlamayan kılıç otoritesinden anlar`. Veya Kur'an'dan anlamayanı otorite hizaya ve yola getirir. Türkçemizde de durum bundan farklı değildir.
Eskiler: Nushdan anlamayanı etmeli tektir, tektirden anlamayanın hakkı kötektir, demişlerdir. Dolayısıyla Bush'un nushtan ve nasihattan anlar hali mi var ki, nush ve nasihattan medet umulur? Kendisine Yunus Emre'nin Nushname'sini bile ithaf etseniz uslanacağı ve nushlanacağı yoktur. Bundan dolayı Muntazar'a nush yolunu gösterenler aslında Bush yolundan gidenlerdir.
Manevi şahsiyetine saldırıyı hazmedemediklerinden dolayı meseleyi özünden saptırarak şekle indirgemişlerdir. Lakin Araplar kundura fırlatmayı tarihi bir milat olarak görmüşler ve Mütenebbi'nin şiirini maklup hale getirmişler ve seyf yani kılıç ibaresini kundura ile değiştirmişlerdir. Çizme veya kundura ile birlikte kıta'nın kelimeleri de değişmiştir. Pabuç vakasından sonra Matenebbi'nin kıtasını revize edenlerden ve yeni versiyonunu üretenlerden birisi Şarku'l Avsat yazarlarından Muhammed Sadık ed Deyyab'dır. O kıtayı şu şekilde yeniden üretmiştir :
- E Kunduratu esdaku inbaen mine'l kalemi
- Kundura kalemden daha keskin habercidir.
Peki bunda bir yanlışlık var mıdır? Şair Abdurrahman el Ebnudi, Deyyab'a aynen katılıyor ve Bush karşısında kalemin yerinin çizme veya kunduranın almasının gayet yerinde olduğunu beyan ediyor ve kıt'anın yeni versiyonunu da onaylıyor. Bu durumda kalemin veya mikrofonun yerini kundura almış bulunuyor ve kalemin yerini alan kundura mesajı daha kestirmeden hedefine ulaştırıyor. El Misruyyun gazetesinden İsam Abulaziz de aynen bu yaklaşımı benimseyen ve destekleyenlerden birisi. Hacıların galeyana gelerek cemaratta küçük taşlar yerine bazen terlik kullandıklarını ve görünmez şeytanları bununla taşladıklarını ve kovaladıklarını hatırlatıyor. Görünmez şeytanlara karşı terlik kullanılmasının menasike uygunluğu tartışılabilir. Keza gazetecinin mikrofon veya pabuç fırlatması da mesleki açıdan tartışılabilir.
Bununla birlikte, görünmez şeytan karşısında galeyana gelen ve kendini kaybeden hacılar nasıl ellerini terliklerine götürerek çıplak ayak kalma pahasına onları şeytana fırlatıyorlarsa bu sahnede de belki mücessem bir kötülük abidesi olan Bush'la ilk ve son kez karşılaşmanın heyecanıyla kanı beynine sıçrayan ve adrenalini zaptedemeyen televiyoncu böyle bir eyleme kalkışmış olmalıdır. Elbette Bush'u görenin adrenali yükselir ve kırmızı görmüş boğa haline gelebilir. Bu durumda geriye yapacak tek şey kalıyor elde avuçta ne varsa fırlatmak.
Ama burada ,'Saddam olsaydı bunu yapamazdı' diyenler bir şeyi unutuyorlar. Bush'un kuklası olan Maliki'nin cellatları Bush'un cellatlarından daha vahşi ve sert çıkarak 'beklenen tepkiyi gösteren beklenen adamı temsil eden Muntazar'ın kaburgalarını kırmışlar. Olsun. Kahraman pabuçlara bir servet ödeyenler olduğu gibi Mısırlı gazeteci İsam Abdulaziz keşke o pabuçların yerinde ben olsaydım diye hayıflanıyor. İçimizde kraldan fazla kralcılar olduğu gibi pabuçlara özenenler de var. Bu sağlık işareti.