İsrail'in kanlı Gazze saldırısı sonrasında, asıl zaferi direnişin kazandığı söylenebilir. Zira, İsrail'in Batı nezdindeki imajı büyük bir yara daha aldı, Abbas'ın inanılırlığı iyice zedelendi ve Arap medyasının foyası ortaya çıktı

İsrail güçleri, Gazze'nin bir parçasını işgal etmelerinden beş gün sonra, geride 120 şehit, yüzlerce yaralıyla dolu hastaneler ve yıkılmış evler bırakarak çekildi. Şu beş güne ve kanlı sonuçlarına kâr-zarar penceresinden bakarsak, güç dengelerindeki büyük farka rağmen, Olmert hükümetinin hiçbir askeri başarı elde etmeksizin felaket boyutlarda siyasi kayıplara uğradığını söylemek mümkün.
Bu noktadan hareketle, Hamas ve onunla işbirliği yapan diğer direniş gruplarının, İsrail'in çekilmesini tarihi bir zafer olarak görmesi sürpriz değil. Zira, Hamas İsrail'in kanlı saldırılarını direniş lehine işleve koyabildi. Örgüt, direniş için altyapı inşa etti, deneyimi arttı, Filistin'in yanı sıra Arap sokaklarında da daha büyük yer kazandı.
Hamas'ın siyasi ve askeri kazanımları, Filistin Yönetimi Başkanı Abbas ve Ramallah'taki otoritesi açısından büyük kayıp. Olmert hükümeti Gazze saldırısıyla Abbas'a öldürücü bir darbe vurdu, onun ve müzakereci yönteminin, hızla azalan destekçileri nezdinde kalan dürüstlüğünü de yok etti. Olmert'in ortağı Abbas'ı zayıflatmak isteyip istemediğini bilemiyoruz, ancak başarısızlığın sorumluluğunu Filistin tarafına yükleyememesi sonrası müzakereden ve sonuçlarından kaçmak istediği açık. Abbas'ın, ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Gazze katliamına tepki olarak bölgeye gelişinden iki gün önce, İsrail'le tüm müzakerelere dondurmasına en çok sevinenin Olmert olduğunu söyleyebiliriz.
Ramallah'la müzakerenin sürmesi, yerleşim inşasının dondurulması, yasadışı yerleşimlerin yıkılması, Batı Şeria'daki 600'den fazla askeri engelin kaldırılması, Filistin ekonomisi üzerindeki ablukanın çözülmesi ve Kudüs, yerleşimler, sınırlar ve mülteciler gibi nihai statü konularına girilmesi demek. Görünen o ki Olmert, koalisyonunun zayıflığı nedeniyle bu kazanımlarla mücadele edemiyor. Dolayısıyla, en kolay ve en az külfetli çıkış yolu olarak gördüğü Gazze'ye kaçma kararı aldı.
Olmert Lübnan'daki felaketten ders almadı ve farklılıklara rağmen Gazze'de benzer hatalar yaptı. Belki ilkinde iktidarını korudu ama ikincisinde durum farklı olabilir. Özellikle de son beş günde yaşanan savaşın başarısızlıklarını telafi etmek için, sivilleri öldürme operasyonlarına yeniden başlama kararı alırsa...
Olmert ve Savunma Bakanı Barak'ın Gazze macerasının sonuçları şöyle özetlenebilir:

Barak, destek kaynağı olan Batı nezdinde, İsrail'in imajına düzeltilmesi zor bir zarar verdi. Medya karartmalarına rağmen, dünya çocuk ve bebek şehit görüntüleriyle uyandı.

Olmert Arap rejimlerine, özellikle de ılımlı olanlara alçaltıcı bir tokat attı. Onların, İsrail'in İran ve Hizbullah'a yönelik gelecek savaşında müttefik olması öngörülüyordu.

Arapların Suriye'yi ablukaya almasını desteklemek ve Lübnan'ın yeni cumhurbaşkanının seçimini kolaylaştırması amacıyla baskı yapmak için ay sonunda Şam'da yapılacak Arap zirvesini tahrip etme amaçlı ABD çabaları boşa çıktı. Zira Gazze saldırısı bu ablukayı kırdı, Suriye'yi güçlendirdi, zirveye karşı çıkan Suudi Arabistan ve Mısır'ı zora soktu.

Saldırı Arap kamuoyunu canlandırdı. Birçok Arap başkentinde 'halk patlamaları' izledik. Hayal kırıklığı, petrol fiyatlarının artması, doların düşmesi ve enflasyonun yükselmesi karşısında fiyatlar astronomik biçimde arttı. Mısırlı vatandaş ekmek kuyrukları görür oldu. Ürdünlü vatandaş fiyat artışları yüzünden soğuktan ölüyor.

Fetih'le Hamas arasında ulusal birlik pratikte gerçekleşti. Gazze'de yüzlerce Filistin Yönetimi çalışanı, acil yardım konusunda Fetih hükümetine meydan okudu, İsrail saldırısına direnenlere katılmak için hastane ve iş yerlerine akın etti.

İsrail'in Gazze saldırısı resmi Arap medyasının foyasını ortaya çıkarıp işbirlikçi yüzünü gösterdi. Çoğu Lübnan, Körfez ve Mısır'daki ABD müttefiklerince finanse edilen bu medya, Gazze'deki olayları çarpıttı.

BM'nin inanılırlığı yerle bir

İsrail krizlerini müttefiklerine ve özellikle ABD'ye ihraç ediyor, Filistin halkına yönelik katliamları nedeniyle dünyada terör halkasını genişletme sorumluluğunu kendisine yükleyenlere kirli bir hediye sunuyor. ABD'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin saldırıyı kınamasını önlemeye yönelik utanç verici tutumuysa, buna ek bir kanıt. İsrail BM'nin güvenilirliğine darbe vurdu, Annapolis konferansını katılımcıların başına yıktı, ABD Başkanı Bush'un yıl sonunda Filistin devleti kurulacağı sözünü kimsenin gülmediği iğrenç bir nükte kıldı.

Filistinliler, direnişi ve krizi idare etmeleriyle asıl zaferi kendilerinin kazandığını ve şehit kanının boşa akmadığını ispatladı. Filistinlilerin Batı ve onun mukadderatını elinde bulunduran evrensel Siyonizm destekli kanlı düşmanla çekişmeye girdiği doğru. Ancak İsrail Yahudilerinin bu inatçı halkla açmazının daha büyük olduğu da bir gerçek.

Kaynak: Radikal