Fed'in emlak piyasasıdaki çöküş nedeniyle duraklayan ekonomiye yaptığı hızlı müdahaleler, derde deva olmak yerine Japonya'nın 1990'larda yaşadığı gibi bir çöküş yaratabilir. Aktif bağımlı, balon eğilimli ekonomilerde, girişken finans ve vergi kolaylıkları konjonktürel iyileşmeyi garanti etmez

Kredi piyasalarının giderek daha fazla çalkalandığı bir dönemde, ABD Merkez Bankası (Fed) gecelik kredi faizlerini indirmede nadir görülen bir çabukluk ve kararlılık sergiliyor. Beyaz Saray ve ABD Kongresi de hızlı hareket ederek aileler için vergi iadesini, işletmeler için de vergi indirimini onayladı. Ayrıca Fed'in yeni finansal kolaylıkları da yolda olabilir.
Ekonomiye ilişkin asıl soru şu: Bu ilaçlar derde deva olacak mı? Aynı soru 1990'lardaki 'kayıp onyılı' boyunca Japonya'da da defalarca sorulmuştu. Maalesef Japonya'da görüldüğü üzere bunun cevabı 'hayır' da olabilir.
Amerikan ekonomisi standart bir konjonktürel düşüş içine girmişse, Washington'un tasarladığı gibi zamanı iyi ayarlanmış bir karşı-konjonktürel teşviğin etkili olacağına inanmak yanlış olmaz. Ancak burada standart bir konjonktürel düşüş yok. Söz konusu olan ekonomideki suni büyümenin ardından gelen baloncuk sonrası durgunluk.

Faizleri indirmek yararsız
ABD ekonomisi şu günlerde yedi yıl içindeki ikinci baloncuk sonrası durgunluğunu geçirmekte. Ancak bu seferki 2000 ve 2001'de borsada görülen baloncuk sonrası tasfiyelere kıyasla keskin bir kontrast sergilemekte. O dönemde reel gayrı safi yurtiçi hasılanın en fazla yüzde 13'ünü oluşturan sektörde, işletme sermayesi giderlerinde çöküş yaşanmıştı.
Mevcut resesyonsa emlak ve kredi balonlarının eş zamanlı patlamasıyla ateşlendi. Bu alanlardaki aşırı ısınmanın dinmesi muhtemelen hem inşaatçılarda hem de Amerikan tüketicisinde kalıcı hasarlar bırakacaktır. Zira bu iki sektörün birlikte gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 78'e ulaştıkları olmuştu ki, bu yedi yıl önce ülkeyi durgunluğa sürükleyen sektörün tam altı katına denk düşmekte.
Aktif bağımlı, balon eğilimli ekonomilerde, girişken finans ve vergi kolaylıklarıyla desteklense bile konjonktürel iyileşme garanti değil. Geçtiğimiz altı yıl boyunca gelir darlığı içindeki tüketiciler maaş çeklerindeki zayıf artışları emlak balonundan varlık edinerek telafi etmeye çalıştılar ve bunu da kredi balonuyla desteklenen düşük faizli kredilerle gerçekleştirdiler. Artık oyun sona erdi.

Washington'daki siyaset yapıcılar söz konusu baloncuk sonrası düşüşü durdurmayı beceremeyebilir. Faiz oranlarını indirmek ülke çapında emlak fiyatlarında görülen düşüşü muhtemelen kesmeyecek. Yeni ev arzı ve talebi arasındaki devasa eşitsizliği dikkate alırsak pazarın durulması için emlak fiyatlarının yüzde 20 daha düşmesi gerekebilir.

Saldırganca faiz oranları indirmek, ölümcül salgının kredi ve sermaye pazarlarına yayılmasını önlemekte pek getiri sağlamadı. Bu sıralar evleri daha az para ettiğinden ve borç edinmeleri daha zorlaştığından sıkışık durumdaki tüketicilerin düşük faiz oranlarıyla rahatlaması pek mümkün değil.
Japonya'nın deneyimleri geleneksel politikalarla baloncuk sonrası iyileşmeyi başlatmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. 1990'ların başında Japon emlak ve hisse senedi piyasasındaki balonlar patladı. Söz konusu patlama bankacılık krizi ve aşırı şirket borçları yüzünden daha da kötüleşti. 20 yıl sonra Japonya hâlâ bununla mücadele etmekte.

Zamanımızın ABD'siyle o dönemin Japonyası arasında ürkütücü benzerlikler mevcut. Japonya Merkez Bankası 1980'lerin önemli bölümünde aşırı lütufkâr bir finansal politika izledi. ABD'de de Merkez Bankası 1990'ların sonundan itibaren aynı şeyi yaptı. Her iki vakada da bol para, büyük balonlara yol açan likidite artışlarını alevlendirdi.

Bunun yanında Japonya Merkez Bankası başlangıçta balonların yarattığı tehlikeleri inkâr etti. Benzer biçimde Fed'in geçtiğimiz onyıldaki aktif balonlarına karşı uyguladığı içi geçmiş yaklaşımı unutmak pek kolay değil, özellikle de ağustosta patlak veren mortgage krizi sırasındakini. Japonya'da bankacılık krizi yıllarca kredileri daralttı. ABD'de geniş kapsamlı bir kredi krizi aynısına yol açabilir.

Japonya'da aşırı şirket borçlarının yatışması ve şirketlerin birbirlerinin hisselerini aldığı 'kereitsu' kültürü işletme harcamalarına olağanüstü bir baskı getirdi. Amerika'daysa hanehalkı borçlarının aşırılığı tüketici harcamaları üzerinde aynı ciddi ve kalıcı kısıtlamaları yaratabilir.

Japonya'daki meslektaşlarının 1990'larda yaptığı gibi Amerikalı yetkililer de baloncuk sonrası tasfiyelerin önüne geçebileceklerine inanarak kendilerini kandırıyor olabilir. Hükümet yardımları yanlış biçimde sürdürülemez derecede yüksek kişisel tüketim oranını korumayı amaçlıyor. Ancak ABD'yi halihazırdaki karışıklığa sürükleyenlerin başında tam da bu var; tasarruf oranlarını aşağı çekmek, devasa bir ticaret açığı yaratmak ve tüketicileri kabul edilemez miktarda borçların altına sokmak.

Altyapıya yönelmek daha etkili

Ekonomiyi tüketimden uzaklaştırıp ihracata ve uzun süredir ihtiyaç duyulan altyapı yatırımlarına doğru yönlendirmek daha etkili bir strateji olur. Ancak bunu başarmak kolay değil. Ekonomideki böylesi bir dönüşüm zayıf dolar gibi ihracat dostu önlemler ve Amerikan mallarına talebi artıracak biçimde dünyanın kalanında tüketimin artmasını gerektirir. Vergi teşvikleri gelecekteki büyümeye zemin hazırlamaya yönelik olmalı, özellikle de ülkenin antika otoyollarını, köprülerini ve limanlarını yenilemek için kullanılmalı.
Bu, Washington balonun masum kurbanlarına, bilhassa da düşük ve orta gelirli ailelere yardım etmemeli anlamına gelmiyor. Ancak öncelik zaten fazla açılmış tüketicilerin aşırı harcamalarını yeniden alevlendirmek yerine kredi krizine gafil avlananlara gelir desteği sağlamaya verilmeli.
İhracat ve altyapı harcamalarına odaklanarak durgunluğu sınırlandırabiliriz. Böylesi bir yaklaşım ayrıca bir sonraki dönemde daha dengeli ve sürdürülebilir bir ekonomik yükselmeye zemin hazırlayabilir. İhracat ve altyapı yatırımlarını hedefleyen teşvik paketi bu yönde
önemli bir adım olacaktır.

Seçim yılı kayıtsızlığı

1990'lardaki Japon ekonomisinden çıkarılacak en zor ve muhtemelen en yerinde ders, mali ve reel ekonomik balonlar arasındaki karşılıklı etkileşimin ciddi hasarlar verdiği. ABD'de şimdilerde emlak ve kredi balonlarının patlaması arasındaki ölümcül etkileşim söz konusu.

Amerikalı yetkililer, özellikle de Merkez Bankası görevlileri yanlış biçimde acil eylemin Japonya benzeri bir çöküşün önünü alabileceğini düşünüyor. Ancak asıl zorunluluk öncelikle zararlı aktif balonlarından kaçınmak. İnkâra sarılan ve seçim yılı miyopluğuna gömülen Washington önündeki tehlikelere karşı kayıtsız kalıyor.

Kaynak: Radikal