En büyük kazanım diye laiklikten falan bahsetmiyorum. Kazanımdan muradım istihdama ilişkin.
2003-2007 arası Türkiye'de yaşananlar gerçekten çok önemli idi.
Bu dönemde Türkiye, hem siyasette hem de ekonomide çok şeyler kazandı.
Bunu ısrarla söylediğimiz ve karınca kararınca bu olumlu sürecin arkasında durduğumuz için de çok eleştirildik.
22 Temmuz 2007 seçimleri sonrası yaşanan süreç ise en azından benim için bir muamma olmayı sürdürüyor; yeni bir Anayasa'dan AB reformlarına, ekonomide yapısal dönüşümlerden IMF ile olan ilişkilere kadar uzanan ataleti her iki seçmenden birinin oyunu almış bir siyasal parti için anlamakta zorlanıyorum.
2003-2007 arası Türkiye'nin çok kazanımları oldu, büyük çoğunluğu temelsiz eleştirelere kanmayın, bunların azımsanmayacak bölümü de ekonomi alanında yaşandı.
Seneler seneler sonra bütçe disiplinin sağlanmış olması, enflasyonun ve faiz oranlarının nispi olarak düşmesi çok önemli.
Ama kanımca en büyük kazanım, herkesin sandığının aksine istihdamda yani işsizlik konusunda oldu.
Evet, işsizlik oranında ortalama olarak çok hissedilir bir düşme olmadı ama bu mesele özelllikle amatör iktisatçılar tarafından çok yanlış yorumlanan bir konu.
Türkiye hala insanların azımsanmayacak bir bölümünün bir ayaklarının köyde olduğu bir ülke.
Ekonomide işler kötü gittiği zaman sanayi ve hizmetlerde, kayıtiçi ve kayıtdışı beraber gerçek anlamda istihdam kaybı yaşanıyor ama bu insanların yani işsiz kalanların azımsanmayacak bir bölümü köylerine dönüyorlar, köylerinde ailelerine ait tarım işletmelerinde çalışıyorlar, çalışır gözüküyorlar, iktisatçı açısından gizli işsiz oluyorlar ama işsizlik hesaplamalarına girmiyorlar zira kendilerine sorulduğu zaman, sıfır verimlilik düzeylerine rağmen çalıştıklarını ifade ediyorlar, aile dayanışması içinde yaşıyorlar.
2003-2007 arasında tarım dışı kesimlerde, sanayi ve hizmetlerde, özellikle de hizmetlerde çok ama çok önemli istihdam artışları yaşandı ve 1994, 1999, 2001 krizlerinde köylerine geri dönmüş insanlar tekrar daha modern kesimlerde reel anlamda istihdam edilmeye başlandılar.
2003-2007 arasında sanayi ve daha ağırlıklı olarak hizmetlerde çok önemli istihdam artışları yaşandı.
Bu istihdam artışının insan kaynağı krizlerde köylerine geri kaçan ve tarımda, kırsal alanda küçük işletmelerde gizli işsiz ama çalışıyor gözüken insanlar olduğu için toplam istihdam artışı çok hissedilir olmadı, işsizlik oranında azalma da çok çarpıcı değil idi.
Ama gerçekte sanayi ve hizmetlere geri dönen ve iş bulan insanlar kırsal alanda gizli işsiz oldukları için reel anlamda büyük bir kazanım vardı zira tarım dışında artık gizli işsizlik zor.
Görünürde işsizlik azalmadı ama istihdam yapısında büyük bir modernleşme yaşandı; istihdam çok daha ağırlıklı olarak tarım dışı kesimlerden oluşuyor.
Bu süreç kesintiye uğramadan sürse idi yani büyüme oranları yüzde yedi dolayında kalsa idi istihdam yapımız beş sene içinde bambaşka bir görünüm kazanacak, çok daha çağdaşlaşacak, tarım dışı istihdamın yüzde doksanları aştığı bir yapıya kavuşacak idi.
Oysa şimdi bir bacağı zaten tarımda olan kesimler yine köylerine, ailelerine geri kaçacaklar ve buralarda sözde çalışıyor ama gerçekte gizli işsiz olarak yaşayacaklar.
Ve bu olgu nedeniyle yüksek büyüme dönemlerinde azalmamış gözüken işsizlik şimdi de kriz ortamında çok artmamış gözükecek.
Yüksek büyüme döneminde azalmamış gibi gözüken işsizlik yanıltıcı idi, şimdi de artmıyor gibi gözükecek işsizlik yanıltıcı olacak.
Küresel kriz ve küresel krize küresel müdahale olanaklarının olmaması Türkiye'nin ucuna geldiği bir büyük dönüşümü, istihdam yapı dönüşümünü erteleyecek.
ABD'de tarım dışı işsizlik artışı korkutucu; bu insanların gidecek köyleri de yok.
Bu mesele kaçınılmaz olarak her yere sirayet edecek.
Krizin tanımı zaten büyümeyi, gelirleri ve istihdamı çok olumsuz etkilemesi.
Bu yeni döneme hazırlıklı olmalıyız.
Türkiye'nin istihdam yapısı yeniden köylüleşecek.
Bugünden sonra tarımda artıyor gibi gözüken istihdam demek gizli işsizlik demektir.
Kaynak: Star