Son yurtdışı seyahatimde yanımda bir Hintli oturuyordu. Hintli, bana, Pakistan Cumhurbaşkanı hakkında güzel şeyler söyledi ve Pakistan Cumhurbaşkanının, iktidarının ilk

yıllarında Hindistan'da çok popüler olduğunu anlattı. Fakat bazen kendine çok fazla güvenmenin de zararı vardır. Kendisine çok güvenen insan hatalarını göremeyip yanlış kararlar verebilir.

Dünyada diktatörlerin yükselişi ve düşüşü birçok trajedi doğurmuştur. Güç ve iktidara ulaştıktan sonra hükümranın çevresini saran dalkavuklar, hükümranları yanlış yönlendirirler. Böylece hükümranlar kendilerinin vazgeçilmez olduğuna inanmaya başlarlar. Cumhurbaşkanı

Müşerref, Pakistan'ı itidalle hareket eden ve parlayan bir ülke yapmak istiyordu ve bu konuda kendisine Kemal Atatürk'ü örnek almıştı.

Cumhurbaşkanı Müşerref ile Atatürk arasında iki benzerlik vardır: İkisi de asker ve ikisi de generaldir. Cumhurbaşkanı Müşerref bu benzerlikten gurur duyuyor.

Kemal Atatürk, Türkiye'ye laik bir kimlik vermişti. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Müşerref de Pakistan'a laik bir kimlik verme arzusu taşıyordu. Pakistan halkı ise politikacıların icraatlarından pek memnun değildi, bu nedenle halkın üçte ikisi darbeye karşı çıkmadı. Halkın

General Müşerref'ten büyük beklentileri vardı, Müşerref'in ne kadar hızlı ve ustalıkla Navaz Şerif hükümetini devirdiyse ülke siyasetine de o kadar hızlı çekidüzen vereceğine inanıyordu. Fakat halkın beklentileri karşılanmadı. 

11 Eylül saldırılarından sonra Müşerref "U" dönüşü yaptı ve ABD'nin arzularına boyun eğdi. Amerika'yı mutlu etmek için ve binlerce dolar karşılığında yüzlerce Pakistanlıyı ABD'ye teslim etti ve bu Pakistanlılar şu anda Guantanamo'da ölüm kalım savaşı veriyorlar. Müşerref'in verdiği bu kararlar, Pakistan'ın egemenliği için kara bir lekeydi ve halk nezdinde de Müşerref'e karşı bir güvensizlik başladı. Müşerref, kuzey bölgelerimizle ilgili ABD ile bazı

gizli anlaşmalar yaptı ve bu anlaşmalar uyarınca ABD uçak ve füzeleri masum Pakistanlıları hedef alıyor. Başyargıç İftihar Muhammed Chaudhry, kayıp kişilerle ilgili soruşturma açtıktan sonra ABD'nin isteği üzerine görevden alındı. ABD'yi mutlu etmek için Lal Mescid ve Camia Hafsa yangın bombalarıyla bombalandı ve yüzlerce masum öğrenci şehit edildi. Kendi iktidarını korumak amacıyla ülkede olağanüstü hal ilan etti ve 60 kadar kıdemli yargıcı görevden aldı. Cumhurbaşkanı ABD'nin himayesinden başka hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını düşünüyordu, fakat kader tecelli etmeye başladı. Artık Allah'ın sabrı tükendi. Camia Hafsa şehitlerinin kanı Cumhurbaşkanının sonunu getirdi. Halk, 18 Şubat'ta, kendisini Pakistan için Allah'ın bir hediyesi olarak gören ve halkın kendisi aleyhine gösteri yapmak için sokaklara çıkmayacağını düşünen Pervez Müşerref'in aleyhine oy kullandı. Bugün Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'in ektiğini biçme süreci başladı. Yakın çalışma arkadaşları bile tek tek onu terk ediyor ve aldığı yanlış kararları eleştiriyorlar. 

Geçen gün Müşerref'in arkadaşı General Gülzar Cemşit bir özel TV'ye çıkarak, Pervez Müşerref'in Yüce Divana sevk edilmesini ve gelecekte herhangi bir diktatörün General Müşerref gibi yasadışı adım atmasını engellemek için onun bir ibret vakası haline getirilmesini istedi.

General Gülzar Cemşit, Müşerref'in Camia Hafsa'da yangın bombaları kullanılması talimatını verdiğini söyleyerek herkesi şaşırttı. 


Lal Mescid olayından sonra yazdığım bütün makalelerde söylediğim gibi diğer yazar arkadaşlarım da Lal Mescid'de yangın bombalarının kullanıldığını söyledi ve buna delil olarak o kadar uzun zaman geçmesine rağmen, Mevlana Abdülaziz ve Abdülreşid'in annesinin cesedinin bulunamamasını ve yüzlerce kişinin ailelerinin bugün bile sevdiklerini aramaya devam etmesini gösterdik.

Çünkü bu insanlar diri diri yandılar. Operasyondan sonra gazetecileri oralara gezmeye götürdüklerinde de binada yangın bombalarının izi vardı. Uluslararası hukuka göre, yangın bombaları kimyasal silah kategorisi içinde yer alıyor ve bunların savaşta bile kullanılması yasaktır. Saddam Hüseyin aynı suçu işlediği için (Kürtlere karşı kimyasal silah kullanmışı) ABD tarafından idam edildi. Müşerref'in işlediği suç da aynı kategoride yer almıyor mu? Saddam Hüseyin kimyasal silah kullandığı için idam edildi, fakat Müşerref ABD'nin onayıyla Lal Mescid'de bu bombaları kullandı. Bu, ABD'nin ikiyüzlülüğü değil midir?  

Gelecekte bu suç kanıtlanırsa, ABD Başkanı Bush'un ve Cumhurbaşkanı Müşerref'in, Saddam'a verilen cezaya çarptırılmaları gerekir. Müşerref, 11 Eylül saldırısından sonra ABD'nin Pakistan'ın Washington'a destek vermemesi halinde Washington'un Pakistan'ı taş devrine döndüreceğini söylediğini ifade etmişti. General Gülzar Cemşit, bunun yalnızca Müşerref'in kendi düşüncesi olduğunu söyledi. Müşerref'in bu sözü söylemesinin bir amacı da halkı korkutarak, Pakistan Silahlı Kuvvetlerini ABD'ye destek vermeye hazırlamaktır. Hatırlatayım ki, Richard Armitage, "Ben, Pakistan'a böyle bir tehditte bulunmadım. Böyle bir tehdit için yetkim yok. Ben, 'Pakistan, bizim yanımızda mı olacağına, yoksa düşmanlarımızın yanında mı olacağına karar vermelidir' demiştim" şeklinde konuşmuştu. 

Aslında, ABD Başkanı ile Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref arasında böyle bir konuşma hiç geçmemiş. Alt düzeyde bir ABD'li bürokratın isteğine Cumhurbaşkanı boyun eğdi. Dahası onların istemediği şeyleri bile yaptı. Tıpkı Navaz Şerif'in nükleer denemeler sırasında yaptığı gibi keşke Müşerref de korkmadan millete gitmiş ve halka danışmış olsaydı.

Emekli General Cemşit Gülzar, Kargil savaşının aslında Pervez Müşerref'in kendi savaşı olduğunu, tek taraflı olarak bu kararı verdiğini söyledi. 

Hindistan gazeteleri, Cemşit Gülzar'ın bu açıklamasından sonra Pakistan Silahlı Kuvvetleriyle alay ediyorlar. Keşke Emekli General Cemşit Gülzar televizyona çıkarak bu devlet sırrını açıklamasıydı. Çünkü, Kargil savaşı sırasında bizim tutumumuz, bu savaşın Pakistan ordusu tarafından değil mücahitler tarafından yapıldığı şeklindeydi. Biz, buna inanıyorduk. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, Gülzar Cemşit'in Müşerref'in Lal Mescid'de yangın bombalarını kullandığı iddiasını yalanladı ve kullanılan bombanın duman bombası olduğunu söyledi. Böylece Cumhurbaşkanlığı sözcüsü bir emekli generalin ne kadar bilgisiz olduğunu göstererek aslında ordunun tahkir ve tezyif edilmesinin yolunu açtı. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, yaptığı açıklamada, emekli General Gülzar Cemşit'in emekliye ayrılmadan önce Cumhurbaşkanı Müşerref'e karşı ne kadar vefalı olduğunu birçok defalar kanıtlayarak çeşitli imtiyazlar aldığını söyledi. Bir özel televizyon kanalında emekli General

Moinuddin Haydar'dan Pakistan ordusunda terfi etmek için kriterlerin neler olduğunu, bir askerin kuvvet komutanına bağlı olup olmadığına bakılarak mı, yoksa ülkeye bağlı olup olmadığına ve görevi sırasında gösterdiği başarılarına mı bakılarak terfi ettiğini sordum. 

Pakistan'ın sözde Atatürkü, halkın her kesimince eleştiriliyor. Gallup Pakistan'ın yaptığı en son kamuoyu yoklamasına göre, Müşerref Pakistan'da en nefret edilen kişidir. Buna rağmen Müşerref istifa etmeyeceğini ve 18 Şubat seçimlerini kendi aleyhinde görmediğini söylüyor ve bugün bile kendisini Pakistan için vazgeçilmez olarak düşünüyor. Fransa'da General de Gaulle'e bir kişi, "Siz, Fransa için vazgeçilmez misiniz?" diye sormuştu. De Gaulle de "Mezarlıklar vazgeçilmez kişilerle dolu" diye karşılık vermişti. Keşke General Müşerref'in aklından De Gaulle'nin bu sözleri geçmiş olsa. Halk nezdinde Müşerref'in popülaritesi o kadar düştü ki, ABD Başkanı Bush'un telefonu bile Müşerref'i halkın öfkesinden kurtaramayacak. O vakit pek uzak değildir.

Nasıl İran Şahı, Marcus, Saddam ve Nepal Kralı devrildiyse, Cumhurbaşkanı Müşerref'in dönemi de yakında sona erecek ve bu dönem, Pakistan tarihinin en kara dönemi olarak tarihe geçecek.