"Dinler arası diyalog"un ilk ayağı olan Mekke toplantısında (4 Haziran) Kral Abdullah'ın yaptığı konuşma kısaydı ve niçin böyle bir teşebbüse ihtiyaç hissettiklerini açıklamaya matuftu. Ezher Şeyhi'nin konuşmasının uzaktan yakından diylalogla ilgisi yoktu; şaşırtıcı bir biçimde Kur'an-ı Kerim'de peygamberlerin kendi inkarcı kavimleriyle mücadelelerini, ahrette cennet ehli ile cehennem ehli arasındaki konuşmaları; cehennemdekilerin birbirlerini bu duruma sebebiyet vermeleri dolayısıyla suçlayıcı mükalemeleri; hatta Adem'in yaratılışı safhasında İblis'in secde etmeyip isyan etmesi hadisesinde söylediklerini Prof. Seyyid Tantavi "diyaloga örnek metinler" olarak göstermeye kalkıştı. Anlaşılan Şeyh'in anlayışına göre diyalog, iyi veya kötü her ne olursa olsun "karşılıklı konuşma", yani "mükaleme"den ibaret bir iştir.
Suudilerin Müftülerinin konuşması da retorik ağırlıklıydı. O da benzer argümanları ve elbette ağırlıklı olarak ayet ve hadisleri delil göstererek, niçin farklı din müntesipleri arasında diyalog olması gerektiğini anlatmaya ve bu arada övgüyle kendisinden söz ettiği Kral'ın giriştiği bu teşebbüsün niçin gerekli ve hayırlı olduğunu anlatmaya çalıştı.
Diyalog toplantılarını realize etme işini üstlenmiş bulunan Rabıta'nın Genel Sekreteri Abdullah b. Abdulmuhsin Et Türki'nin –ki kendisi aynı zamanda 10 sene bakanlık yapmış bir zattır- ifade ettiği bazı noktaların altını çizmekte yarar var: Diyalog çalışmalarından kast edilen şey dinler arasında yeni bir din meydana getirmek değildir. Bu toplantılar üzerinden kimse Müslümanlar arasında süren ihtilafları, siyasi konuları gündeme getirmeyi aklından geçirmiyor, hatta İslam dünyasının kendine ait sorunlarını gündeme getirmek de bu toplantılarda ele alınmamalı. Tabii ki bu konular veya çözüm bekleyen söz konusu sorunlar önemsiz addedilemez, ama bunların konuşulup müzakere edileceği platformlar başkadır.
Bana sorarsanız, Mekke toplantısının en anlamlı konuşmasını İran'ın ünlü siması Haşimi Rafsancani yaptı. Rafsancani'nin konuşması son derece önemli, derinlikli ve mesaj yüklüydü. Belli ki toplantıya çok iyi hazırlanmıştı. Farsça yaptığı konuşmasında "dinler arası diyalog ve medeniyetler arası ittifak" fikirlerine sahip çıktı. Hz. Peygamber (s.a.)'in ilk defa bu dağdan (Kubeys) dünyaya seslendiğini, yine zamanın bu diliminde İslam'ın sesini bu dağdan insanlığa iletmesi gerektiğini anlattıktan sonra, diyalog kurulacaksa, Filistin, Irak ve Afganistan'daki trajedilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine işaret etti. Amerika ve İsrail'i açık bir dille ve çok ağır bir şekilde suçladı. Batı'nın elini çekmedikçe bu bölgede barış ve istikrarın kurulmayacağını, bölgenin içinde bulunduğu durumdan ancak bölge ülkeleri ve bölge güçlerinin kendi aralarında diyalog, iş ve güç birliği kurmalarıyla mümkün olabileceğini belirtti.
.Dinler arası diyalog toplantıları ve çalışmalarının iyi niyet esasına dayalı bir boyutu var, bunda hiç kuşku yok, bu konuda Müslümanların öncülük yapması, ilk adımı diğer din müntesipleri atmış olsa dahi aktif olarak söz konusu çalışmalara katılması önemli. İslam hem baskı altında hem küresel sistem tarafından dışlanıyor hem de Müslüman dünyası çeşitli saldırılara maruz bırakılıyor. Tabiatıyla İslam'ın tek bir yüzü yoktur, gülen bir yüzü, barışçı bir yüzü vardır ve bunu uygun platformlarda ve elbette dini bir hümanizmaya indirgemeden anlatmakta zaruret var. Diyalog çalışmaları bu açıdan tabiî ki önemlidir.
Bu açıdan bakıldığında diyalog çalışmalarının halk nezdinde, kamuoyu nezdinde kabul edilmesi, itibar görmesi de önemlidir. Anlaşıldığı kadarıyla Suudi Arabistan Karalı Abdullah'ın Mekke'de bu toplantıyı ilk kez düzenliyor olmasının arkasında yatan en önemli gerekçede önce Müslüman kamuoyunu buna ikna etmek endişesi vardır. Şu mesajı vermeye çalışıyor: Bizim yaptığımız iş meşru bir iştir, İslam'ın hükümlerine, inançlarına uygundur. İslam'ın dışında herhangi bir şey yapmıyoruz. Biz artık beşeriyet olarak ortak bir şehirde, ortak bir mekânda yaşıyoruz, sorunlarımız ortaktır dolayısıyla biz Kuran'a ve Sünnet'e, inançlarımıza güveniyoruz bu güven temelinde diğerleriyle, ötekiyle diyaloga geçebiliriz.
Bütün bunlar doğru olmakla beraber, diyalog çalışmalarının görünmeyen politik bir yüzü de var ve bu konuda çok dikkatli olmakta da zaruret var. Bu bazen tehlikeli ve yıkıcı hedefleri ihtiva ediyor olabilir.