Afrika'nın Devi Nijerya, karanlık İslamcı fırka Boko Haram'ın terörist şiddet kampanyası başlattığı Temmuz 2009'dan beri tırmanan şiddetin sancıları içinde bulunuyor.[i] Nijerya güvenlik kurumları ülkenin kuzeyinde baş gösteren şiddete son vermeye çalışırken, Boko Haram fenomeninin anlaşılmasında akademisyenler tarafından da terörle mücadele yaklaşımı benimsendi,. Ama terörle mücadeledeki basit ve dar mercekler, ülkede dini kimliklerin tekrar tekrar şekillendiği tarihi şartları gözden kaçırıyor. Bu bakış, bölgesel, etnik ve dini kimliklerin genelde birbirlerini kuvvetlendirdiği gerçeğini de örtbas etmiş görünüyor. Terörle mücadeledeki dar mercekler aynı zamanda Nijerya'daki sosyo-ekonomik şartları da gözden kaçırıyor. Bu, Nijerya'da nispeten zengin güneyle nispeten fakir kuzey arasındaki iktisadi dengesizliği daha da kötüleştirdi.
Bu makale, bir fenomene, Boko Haram gelişmesinde dini, etnik ve bölgesel kimlikler arasındaki etkileşime ışık tutmaya çalışıyor.
Dini kimlik
Akademisyenler sık sık Boko Haram'ın dini kimliğini, örneğin onun kuvvetli Vahabi İslamcı kimliğini vurgularlar. Bu görüş, tarihi delillerle de desteklenebilir. Aslında Boko Haram'ın kökleri, din öğretmeni ve etnik Fulani çoban Uthman dan Fodio'nun [ii], bugün de mevcut olan Sokoto halifeliğini tesis sürecinde İslam'ı saflaştırmak için cihad ilan ettiği [iii] 1802'ye kadar gider. Daha yakın zamanda, 1980'de Kano'da, 1982'de Kaduna ve Bulumkutu'da, 1984'te Yola'da ve 1985'te Bauchi'de meydana gelen Maitatsine ayaklanmaları, laik Nijerya devletine dini ideoloji empoze etme çabalarıyla aynı şekilde Boko Haram'ın Abuja'yı Nijerya idari yapısındaki 36 eyalet boyunca Şeriat kanunlarını kabul etmeye zorlama teşebbüsünü gösterir.[iv] 1999 ve 2008 arasında 28 dini ihtilaf olduğu bildirildi. Bunlardan en önemlisi, 2001, 2002, 2004 ve 2008'de Jos'ta Müslümanlarla Hristiyanlar arasında yaşanan şiddettir.[v]
Boko Haram'ı izah etmede dini faktörler önemli olsa ve bunu küçümsemek mümkün olmasa da ben, bu tür bir görüşün fazlasıyla basit olacağını iddia ediyorum. Neticede dinler tarih boşluğunda mevcut değildir. Bunlar etnisite, siyaset, ekonomi, göç ve şiddet gibi konularla bağlantılıdır. Kuzey Nijerya'da dini şiddetin yeniden canlanmasını anlamak için bizim İslamcı köktenciliğin gelişimini araştırmaya ihtiyacımız var. Hall'ın beliğ bir şekilde gözlemlediği üzere, 'Dini şiddet, tarihi anlar ve kültür yapısına eklemlenmiştir'.[vi]
Kimlikler ve fay hatlarının kuvvetlendirilmesi durumu
Bununla birlikte, dinin Nijerya idare şeklinin karşı karşıya kaldığı tek fay hattı olduğunu farz etmek yanlış olur. Diğer demografik faktörler de fay hatlarını oluşturur ya da durumu karmaşıklaştırır. 400 dil konuşan, 350 etnik gruba bölünmüş 160 milyon kişiden oluşan Nijerya [vii], bağımsızlığından bu yana ortak bir Nijerya kimliği oluşturmak için gayret etti. Afrika'nın en fazla nüfuslu ülkesi ayrıca yüzde 50 Müslüman, yüzde 40 Hristiyan ve yüzde 10 da yerli inanç gelenekleriyle bölünür.[viii]
Afrika'nın Devi'nde [ix] mevcut etnik, kültürel ve dini ihtilaf göz önüne alındığında, pekala ulus-devlet projesinin Nijerya'da çöktüğü sonucuna varılabilir. 'Bizim sahip olduğumuz, ulus inşa etmek değil belki de tam tersidir' diye bildiren Watts'ın vardığı sonuç [x] da kesinlikle budur. Watts'la hemfikir olan Said Adejumobi [xi] de 'Devlet, daha önce hiç olmadığı kadar, benzersiz şekilde millilikten uzaklaştırıldı. Ama milli alt kimlikler meydan okuyor ve çoğu durumda ulus-devlet projesini çökertiyor" iddiasında bulundu.
Ben bu etnik kimlikler arasında ihtilafın kaçınılmaz olduğuna dair peşin görüşlere gerçekten katılmıyorum. Çok sayıda etnik yapıdaki idare biçimlerinde birlikte uyum içinde yaşamanın mümkün olduğunu gösteren birkaç örneğe işaret edilebilir. Ama ben sosyal kaynakların küçüldüğü, dayanılmaz ekonomik krizlerin olduğu, refah devletinde gerileme olup bunun sosyal hizmetler üzerinde azalmalara yol açtığı durumlar ve piyasa ekonomisinin "kendi başının çaresine bak" ideolojisi durumlarında, sosyal ilişkilerde keskin bölünmeler şekillendiği ve kimlik meselesinin ekonomik ve sosyal rekabette büyük bir silah haline geldiği hususunda Adejumobi'ye katılıyorum.[xii] İşte bu sebeple siyasi elitler hem siyasi hem iktisadi kazançlar için yeniden ortaya çıkan kimliklerden faydalanırlar. Örneğin, kuzeydeki siyasi elitlerin, yükselen suç olaylarının önlenmesi için Şeriat kanunları getirilmesine dair halktaki arzulara karşı menfaatçi bir şekilde 1999'da Boko Haram'ın kurucusu Muhammed Yusuf'tan faydalandığına dair deliller vardır. Şeriat kanunları ve Yusuf'un desteğini oy elde etme vasıtası olarak kullandıktan sonra bu siyasetçiler, Yusuf'u bir kenara attılar.[xiii] Kullanıldığını hisseden ve öfkelenen Yusuf da 2002'de Boko Haram'ı kurdu.
Ikelegbe [xiv] etnik, toplumsal, dini, bölgesel ve mezheple ilgili kimliklerin, yetersiz, duyarsız ve bazen de yağmacı devletten kaçan giderek artan sayıda insana güvenli bölge sağladığı zamandan beri Nijerya'da yükselişte olduğunu savunuyor. Nijeryalıların devlete dair hoşnutsuz görüşleri ve dini liderlere karşı da güvenleri Pew Küresel Tutumlar Projesi'nde görülür. Din adamlarının siyasette önemli bir rol oynamalarının gerekli olup olmadığı sorulduğunda Nijerya'da yüzde 91 gibi şok edici bir oranda buna destek çıktı. Bu, araştırma yapılan tüm ülkeler arasında en yüksek orandı.[xv]
Nijerya devletinin dışlayıcı karakteri
Sömürge sonrası Nijerya devletinin farklılıkların hafifletilmesi değil körüklenmesi ile tanımlanan dışlayıcı karakteri, devlete karşı bu hoşnutsuzluğu daha da kötüleştirir. Örneğin, mahalli ve eyalet hükümetleri, kendi yetki alanlarında yaşayan insanlara haklarının farklı olarak nasıl verilebileceği hususunda bariz şekilde dışlayıcıdır. Mesela mahalli hükümet seviyesinde, aynı etnik, kültürel, dini ya da dille ilgili özellikler taşıyan "yerliler" ile ne kadar zamandan beri oralarda ikamet ettiklerine bakılmaksızın farklı etnik, kültürel, dini ya da dille ilgili özellikler taşıyan ve Nijerya vatandaşı olmalarına rağmen 'vatandaş olmadıkları' düşünülen 'mahalli vatandaş' ve 'göçmen' ya da 'yerleşimciler' arasında belirgin bir fark vardır. Aslında üç sene önceye kadar 'yerlilik' -tüm hayatınızı o mahalde geçirmiş olmanıza bakılmaksızın- ikamet için değil mahalli seçimlerde yarışmak için gerekli bir kriterdi.[xvi] Nijerya devletinin siyasetteki dışlayıcı yapısının sonuçları, şiddeti açıkladıkları zaman sıradan Nijeryalılar arasındaki anlatımlarda açıkça görülür. Din, etnik ve bölgesel kimlikler hep önemlidir. Maalesef, etkili bir şekilde bu farklılıkların ötesine geçebilecek ortak bir Nijerya vatandaşlığı söylemi yoktur.
İhtilaf, medya tarafından Müslüman-Hristiyan karşıtlığı meselesi olarak tasvir edilse de ihtilafın, fay hatlarını kuvvetlendiren bir durum olarak başka bir etnik boyutu var. İslamcı Boko Haram kuzeyde yaşayan Hristiyanları hedef alırken mevcut algı, Hausa-Fulani Boko Haram'ın Igbo etnik grubunu hedef aldığıdır. Bu da Igbo tarafından kendilerine 'sistematik etnik temizlik' yapıldığı ve 'Igbolar ayrılmalıdır' algılarına sebep oluyor.[xvii] Boko Haram'ın tüm Hristiyanların kuzeyi terk etmeleri, aksi takdirde ölümle karşı karşıya kalacakları ültimatomu üzerine Igbo grubu Ogbunigwe Ndigbo, güneyde yaşayan tüm kuzeyli Müslümanlara bölgeyi terk etmeleri için iki hafta verdi, aksi halde ölümle karşı karşıya kalacaklarını bildirdi. Lokpanta'da, onlarca yıldır Igbolar arasında yaşamış Müslüman Hausa toplumu uyarıyı kalplerinden hissetti ve kamyonlara yükledikleri eşyalarıyla kısa süre içinde bölgeyi terk etmeye başladı.[xviii] Bu algı, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde üst düzey bir Batı Afrika araştırmacısı olan Corinne Dufka tarafından da doğru kabul edilir. Boko Haram'ın şiddetinin kurbanları hakkındaki kapsamlı araştırmasını takiben Dufka, 'Boko Haram, kuzey Nijerya'da din ve etnisiteleri temelinde insanları hedef alıp öldürüyor' görüşündedir (vurgu bana ait).[xix]
Benzer şekilde, Jos'ta yeniden canlanan şiddet de Müslüman-Hristiyan şiddeti olarak gösterilirken aslında bu, aynı zamanda farklı inançlara da mensup olan etnik gruplar arasındaki bir arazi ihtilafıdır. İlginçtir, Jos sakinleri analistlerdense ihtilafın karmaşıklığının daha da farkındadırlar. Bir Hausa-Fulani olan ve ihtilafın kökeni konusunda yorumlarda bulunan Müslüman Jos sakini Muhammed Yakuba, 'Probleme yol açan, topraklarını geri almaya çalışan Beromlardır' dedi.[xx] Hristiyan bir Berom olan diğer Jos sakini Toma Davou da ihtilafın kökeni konusunda konuşarak, 'Hausalar bizi buralardan sürmek istiyorlar. Konu arazi işgali olmasına rağmen, Suudi Arabistan ve El Kaide'nin sempatisini kazanmak için bunun dini bir mesele olduğunu söylüyorlar. Hristiyanlar, bunlardan ve Boko Haram'dan gelen tehditlere karşı koyabilmek için tepeden tırnağa silahlanmalıdırlar' iddiasında bulundu.[xxi]
Boko Haram'ın Jos'ta teşvik ettiği ihtilafla ilgili dini söylemlere rağmen gerçek, ihtilafın öncelikle hem etnisite hem de din açısından bölünmüş olan insanlar arasında toprakla alakalı olduğudur. Vanda Felbab-Brown ve James Forest [xxii] de kuzey Nijerya'da ihtilafın çoğunun etnik Hausa Fulanilerin Yoruba topraklarına göçünden kaynaklandığına işaret ederler. Bunlar, '...Yorubaların genelde Hristiyan, Hausa Fulanilerin de Müslüman olmaları ikinci derecede önemlidir. Daha çok, Hausa-Fulani Boko Haram servet ve güç dağılımı konusunda uzun süredir biriken şikayetlere din enjekte ediyor...' diye devam ederler.[xxiii]
Sonuç
Sosyal bilimciler için, yukarıda ifade edilenler bizi sadece temelindeki dini imalardan dolayı bir ihtilafı dini olarak yaftalamaktan kaçınmaya sevk eder. Aksine, Boko Haram'ın Jos'taki operasyonlarının terörizm boyutu, terörle mücadeledeki hiçbir askeri vasıtanın, toprak meselesine hitap etmeyi amaçlayan diğer faktörler olmaksızın meydana gelen dini gerginlikleri çözmeyeceği iddiasının altını çizer.
Giderek daha çok sayıda terörle mücadele uzmanı tarih ve muhtevanın önemli olduğunu idrak ediyor. Mesela RAND'ın HAVA KUVVETLERİ Pojesi, siyasetçileri terörizm ya da aşırı unsurların yükselişine imkan veren şartları ortadan kaldırmak için uzun vadeli bir perspektif belirlemeye sevk eder. RAND'ın üst düzey siyasi analisti Angel Rabasa, gayet etkili bir şekilde, 'Bu ancak sıkı güvenlik tedbirlerine siyasi, sosyal ve iktisadi istikrarı teşvik eden daha geniş bir dizi politika eklenmesiyle meydana gelir. Aksi takdirde terörle mücadele tedbirlerinin işe yarama şansı çok azdır.[xxiv] Amerika Birleşik Devletleri'nin Afrika Komutanlığı AFRICOM'un başkanı General Carter Ham da sadece savaşçı askerler ve istihbarat görevlileri istihdam etmeyip yardım uzmanları da istihdam ederek bunu anlamış görünüyor.[xxv] Bu düşünce daha fazla yerleşmedikçe ve siyaset yapıcılar Boko Haram gibi hareketleri girift olgular olarak görmedikçe kuzey Nijerya'da yeniden canlanan isyanların yenilgiye uğratılması ümidi yoktur.
[i] Nigeria: Boko Haram Widens Terror Campaign. Human Rights Watch, 23 January 201. Internet: http://www. Hrw.org/news/2012/01/23/Nigeria-boko-haram-widens-terror-campaign. Date Accessed: 31 January 2012.
[ii] A. Burns, History of Nigeria. George Allen and Unwin Limited. 1969. London, p. 265.
[iii] Eliza Griswold, The Tenth Parallel: Dispatches From the Fault line between Christianity and Islam. Penguin Books. 2010. London, p. 21.
[iv] A.O. Adesoji, "Between Maitatsane and Boko Haram: Islamic Fundamentalism and the Response of the Nigerian State," Africa Today. Vol. 57 No. 4, 2010a. p. 96.
[v] Ibid., p. 97.
[vi] A. Adogame, "How God became a Nigerian: Religious impulse and the unfolding of a nation," Journal of Contemporary African Studies, Vol. 28, No. 4, October 2010, p. 489.
[vii] Ibid.
[viii] Toni Johnson, "Boko Haram," Council on Foreign Relations. 27 December 2011. Internet: http://www.cfr.org/africa/boko-haram/p25739. Date Accessed: 21 January 2012, p. 3.
[ix] Starting in 1945 ethno-religious conflict has been the bane of Nigeria. These include the Jos riot of 1945, the Kano riot of 1953, the Tiv uprisings of 1959 and 1960-1964, violence in the Western Region in 1962, ethnic massacres within the Nigerian army which preceded the civil war in 1967, the civil war of 1967-1970, the Maitatsine Crisis of 1980, the Ife/Modakeke war of 1981, the Fagge crisis in Kano in 1982, the Tiv/Junkun conflict of 1990, the Reinhard Bonke crisis of 1991, the Zangon Kataf conflict of 1992, the Mangul Bokkos conflict of 1992-1995 and the recurrent ethno-religious conflict in Jos beginning in 2001 (See Adora, 2010).
[x] Quoted in W. Adebanwi and E. Obadare, "Introducing Nigeria at Fifty: The Nation in Narration," Journal of Contemporary African Studies Vol. 28 No. 4, October 2010, p. 382.
[xi] Said Adejumobi, "Identity, Citizenship and conflict: The African Experience," in W.A. Fawole and C. Ukeje (eds.) The Crisis of the State and regionalism in West Africa. Council for the Development of Social Science Research in Africa (CODESRIA). 2005. Dakar, Senegal, p. 19.
[xii] Ibid.
[xiii] A.O. Adesoji, "The Boko Haram Uprising and Islamic Revivalism," Africa Spectrum, Vol. 45 No. 2, 2010b, pp. 101-102.
[xiv] A. Ikelegbe, "The Construction of a Leviathan: State Building, Identity Formation and Political Stability in Ngieria," in Fawole and Ukeje,op.cit., p. 71.
[xv] Peter Mandaville, Global Political Islam. Routledge. 2007. London, p. 17.
[xvi] Adejumobi, op.cit., pp. 28-29.
[xvii] C. Unigwe, "Boko Haram is Nigeria's enemy," The Guardian 22 January 2012. Internet:http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2012/jan/22/boko-haram-nigeria-enemy-religion? Date Accessed: 28 January 2012.
[xviii] Ibid.
[xix] Human Rights Watch, op.cit.
[xx] Colin Freeman, "Nigeria's descent into holy war," Daily Telegraph, 8 January 2012. Internet:http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianoceans/nigeria/89999758/N. Date Accessed: 9 January 2012.
[xxi] Ibid.
[xxii] Vanda Felbab-Brown and James Forest, "Nigeria's Boko Haram attacks are misunderstood as regional Islamist threat," Christian Science Monitor, 12 January 2012.
[xxiii] Ibid.
[xxiv] David Merklinghaus, "The Forgotten Front in the Global War on Terror," Military Technology No. 9, 2009, p. 19.
[xxv] Alex Perry, "Threat Level Rising," Time International (Atlantic Edition), Vol. 179 Issue 24, 19 December 2011, p. 50.
Kaynak: e-International Relations (e-IR)
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya