Yerleşmiş bir şiir akımını aşma gibi zor bir misyonu vardır, başka türlü söyleyecek şiirleri olan şairlerin. Ulaşılmış en son şiir akımını aşmanın önündeki tek engel, bu şiir görüşünü bir zirve olarak gösteren ders kitapları ve konformist eleştirmenler değildir. Şairin kendisi için de yepyeni donanımlar talep eden bir karşı çıkışı gerektirir, kendisini de etkilemiş olan bir akımın ötesine sıçramayı mümkün kılacak bir hamleyi gerçekleştirmek.
Kendinden önceki akımdan hem beslenmiş olacaksın, hem de bir sıçrama yapabilmek için gerekli karşı çıkış nedenlerin bulunacak…
Tahran'da, Sebelan meydanına yakın bir sokakta, Ordibeheşt (Mayıs) yayınevinde her Salı şiir okuma saatleri düzenleniyor. Şair Şerare Kamrani Salı toplantılarına beni de davet etti. Davetliler genellikle şairler, aslında hepsi şair, benim dışımda. Sırayla şiirlerini okuyorlar. Erkek şairlerin çoğunlukla gazel tarzını yeğlemelerine karşılık, kadın şairlerin 'Beyaz Şiir' olarak da isimlendirilen serbest vezinli şiirler okuması dikkatimi çekti. Katılımcıların 9'u erkek, 7'si kadındı.
Ordibeheşt yayınevi, edebiyat görüşü olarak 90'lı yılların başlarında bir süre takip ettiğim Sure edebiyat dergisinin çizgisini sürdürüyor: Dindar, yenilikçi, yeni buluşlara açık, resim ve sinema gibi sanatlarla ilgili... Yayınevinin sahibi şair Ziyaeddin Şefii, duvardaki resimler hakkında bilgi veriyor. Ramazan günlerinde ve Muharrem ayında yapılmış resimler bunlar. 12 İmam'ın yüzleri belirsiz temsilleri, 12 şiir gecesinde yapılmış. Doğaçlama yolla yapılan 50 tablo daha var yandaki salonda. Yayınevindeki etkinliklere katılanlar, üzerlerine içlerinden geldiği gibi yazılar yazarak, resimleri bir bakıma yeniden biçimlendirmişler.
Katılımcı şairlerin çoğu, emekli akademisyen. Sadıgi Tahrani, astronomi alanında doktora yapmış, aynı zamanda tiyatro çalışmalarında bulunmuş. Halihazırda Hafız'ın eserleri bağlamında bir sözlük hazırlıyor. Gazel şeklinde bir şiirle katıldı programa. Meryem Mehrani., mimarlık tahsili yapmış. 'Beyaz Şiir' olarak adlandırılan, Nima Yusiç'in serbest vezne kapı açan şiiri üzerinden oluşturulan bir biçem ve duyuşla yazıyor. (Türkiye'deki "İkinci Yeni' yi çağrıştırıyor, bu türev.)
Beni bu toplantıya davet eden Şerare Kamrani, 'Beyaz Şiir' alanında eserler veriyor. Şiir alanında ödülleri var, şiiri asıl mesleği olarak görüyor, fakat gazeteci olarak çalışıyor. Türkiye televizyonunu izleyerek ve kitap okuyarak Türkçe'yi öğrenmiş, Türkçe'den tercümeler yapıyor. Yenilerde Mustafa Kutlu'nun Mavi Kuş'unu Farsçaya çevirdi. İbrahim Sadri'nin bir şiir kitabını da çevirmiş. Kitabın basımı için şaire ulaşmaya çalışıyor.
Şiir toplantıları, Mavi Kuş'u yayınlayan Ordibeheşt yayınevinin binasında yapılıyor.
Kamrani'nin toplantıda okuduğu "Nostalji" başlıklı şiirin birkaç mısrasını aşağıya alıntılıyorum:
Bu asansör kerpiç güvercinliğe ulaşıyor mu?
Bu karanlık panjurun içine bir yol bulunur mu?
Şeyh Lütfullan Camisinin kümbedinin rengi nereye kayboldu?
Neden ezan ladin ağaçlarının güldestesi yerine FM dalgasından esiyor...
Yok
Mimarbaşı
Doktorlar ne kadar seni unutkanlıkla suçlasalar da
Ne bu hazin 36 metrekarelik mekan toprak kokusu yayabilir
Ne de bu tozlu hatıraları yorumlayan bir kimse bulunur...
Şair Seyyid Ziyaeddin Şefii, devrimin içinden gelen bir şair. Savaşın güncel hayatı kasıp kavurarak kuşattığı yıllar boyunca hiç geri çekilmeden şiir üzerine yazmaya, dergiler çıkarmaya, şiir kitapları yayınlamaya devam etmiş. "Şairlerimiz devrim sırasında bankaları ya da sinemaları yakmadılar. Hiç bir yeri ateşe vermediler. Şairler, devrimi şiirleri yoluyla anlatmayı yeğlediler."
Böylelikle aşağı yukarı 25 yıl önce başlatılan şiir okuma toplantıları, taşradan gelen şairlerin de katılımıyla günümüze kadar devam eder… Şefii'nin 'yapısökümcü" olarak nitelendirdiği bu toplantılarda, resmi olarak desteklenen sanat etkinliklerinin kapladığı yer nedeniyle bulunduğu zeminin sınırlarına aşamayan şiirde bir yenilenmenin imkanları araştırılmaktadır.
Bu araştırmanın bir yanıyla gündelik hayatın seslerine kulaklarını açtığı söylenilebilir. Ölümü, kutsalı, şehadeti, korkuyu, nefreti ya da aşkı başka bir dille, başka bir üslupla anlatmak gerek. "Yapısökümcü" olma iddiasındaki şiir, Hafız kadar Nima'ya da mesafeli. Olabildiğince yalın bir anlatımın peşinde gözüküyor Şefii. Bu şairin, "Ben Ölümü 'O' Diye Çağırıyorum" isimli son şiir kitabından birkaç mısra aktarıyorum aşağıya:
Elbiselerimi giydi
Mektuplarıma cevap yazdı
Kahvaltı saat yedide
Akşam yemeği dokuzda
Çay saati...
O
Yalnızca
Nasıl ağlanacağını bilmiyor....
'Beyaz Şiir'i Türkiye'de Cemal Süreya argosuz, temiz Arif Ay şiirini kast etmek üzere kullanmış. Bir sohbetimiz sırasında Suavi Kemal Yazgıç dile getirdi bu bilgiyi.
İran'da ise 'Beyaz Şiir', Nima Yusiç'in temsil ettiği modern şiiri gündelik hayatın sesleriyle kuşatarak aşmaya dönük bir arayışı temsil ediyor.