Cehennemi nasıl yatıştırmaya çalışıyoruz? Onun ateşini harlayarak. Her yıl yüzlerce sakinini öldürüyoruz, evleri araçları yıkıyoruz ve ortamın sakinleşmesini bekliyoruz. Gazze'de işler böyle yürüyor. Daha doğrusu böyle yürümüyor.
Bir gün içinde, aralarından biri önemli bir kişinin [Hamas yöneticilerinden Mahmud Zahar'ın] oğlunun da bulunduğu 19 kişiyi öldürüp sükunetin hâkim olmasını bekliyoruz. Sonra da, Kassam roketleri yağmuruna tutuluyoruz. Basit bir rutin: Ağır kayıplardan çekindiği için Gazze Şeridi'ne girmeye pek istekli olmayan İsrail ordusu noktasal olmaktan uzak, son derece ağır saldırılarda bulunuyor.
Muhteşem karadan işgal fikri yine gün yüzüne çıkıyor; bu, 2006'da ikinci Lübnan savaşının sonlarında yapılan ve son saatlerde gereksiz yere 33 askerin kaybına neden olan fikirdir. Gazze'de bir işgal, kellik tedavisi gibidir: Herkes bundan söz eder; ama hiç kimse inanmaz. Diyelim ki Gazze'ye girdik, tüm sefalet içindeki kampları ev ev aradık ve tutuklamalara başladık. 1 milyon 500 bin tutukluyu barındıran devasa Gazze hapishanesini temizleyebilecek miyiz? Her silahlı adamı tutuklayacak mıyız? Tüm silah zulalarını bulabilecek miyiz? Orada 1 yıl kalıp sonra gitmeyi düşlemeye başlayacak mıyız? Operasyon sırasında başımıza Kassam füzesi yağmuru yağdığını görmeyecek miyiz? Lübnan savaşını bir düşünün, tüm bu soruların cevabını orada bulacaksınız.
Yabancı bir ordu karşısında direnen bir kitlenin direnişini ezmenin herhangi bir yolu yoktur: Şin Beth [istihbarat servisleri] yetkililerinin ağzından bu mesajı belki 100 kez duydum. Askerî bir çözüm mümkün değil; ama yine de -orduya inancını yitiren hatta kendisiyle birlikte hepimizi sürükleme iktidarını ifşa etme cüreti gösteren- kurnaz avukat Olmert'in bizzat kendisi hâlâ ve hep bu yöntemi uygulamayı deniyor. Olmert bu yola kendisinin siyaseti bırakmasını isteyen siyasi rakibi, Milli Savunma Bakanı Ehud Barak tarafından itildi. Yine aynı Savunma Bakanlığı'nın ileri gelenleri, 2006 Haziran ayında birkaç silahlı adamın, asker Gilad Shalit'in tankından çıkarıp kaçırmasını engelleyememişti. Aynı Savunma Bakanlığı, askerin kaçırılmasından sonra aklını başına toplayıp askerini kurtarmayı becerememişti, yine aynı kurum askerin serbest bırakılması için hızlı ve etkin aracıları olaya yönlendirmeyi de becerememişti.
Belki bininci kez yineleyelim: Gazze cehennemdir. Gazze Şeridi'nin elimizde olduğu 40 yıl boyunca -ki geri çekilmemize karşın casus uçaklarımız, seferlerimiz, işbirlikçilerimiz ve duvarlarımız sayesinde aslında hâlâ elimizdedir- orada ne bir sağlık ocağı ne de içilebilir su sağlayan tek bir kuyu açamadık. Gazze, bitmek tükenmek bilmez bombardımanların ve gece akınları cehennemidir. Gazze hemen yanıbaşımızdaki cehennemdir. Gazze, askerlerimiz için bir kum torbası oldukça, ne yardım ne de gerçek diplomatik görüşmeler olmadıkça bizi bir apse gibi zehirleyecektir. Hiçbir kara harekâtı Musevi Sderot kentini kurtaramayacaktır. Sderot ve [Filistin kentleri] Han Yunus ve Beyt Hanun siyam üçüzleri gibi yapışıklar. Gazze bu batağa battıkça, aç kaldıkça, karanlığa gömüldükçe, yandıkça, paramparça edildikçe ve dövüldükçe, füzelerin menzili artacaktır. Bu füzelerin menzili umutsuzluğun derinliği kadardır. Gazze umut etmeye başlamadıkça sükûnete kavuşmayacak. Bu üzgün, hasta, tozlu, susuz, aç, işsiz ve umutsuz cehennemi tanıyorum. O hep orada, yanı başımızda olacak ve tüm yangın yerleri gibi, yandıkça çevresine yanan parçalar kusmayı sürdürecek. Bu yangını bir kara harekâtıyla ya da ileri gelenlerin çocuklarını öldürerek söndürmek isteyenler 2006 Lübnan Savaşı'ndaki yenilgiler hakkındaki Winograd raporunu okumalılar. Her şey orda saklı: Askerî yöneticilerin deliliği; ordunun zalimliği ve sorun karşısında siyasi otoritenin silinip gitmesi.
Kaynak: Zaman