"Burda duygusallığa veya milliyetçi duygusallığa saplanmanın yeri yok. Emir Kusturica dünya çapında kendini ispatlamıştır. Emir Kusturica'nın AKSAV'ı ilgilendiren tek yönü sanatçı kişiliğidir"

Boşnak asıllı Sırp yönetmen Kusturica'nın Antalya'daki Altın Portakal Film Festivali'ne jüri üyesi olarak çağrılmasının ardından ortaya çıkan manzara Türkiye'nin modern arkaik yüzü ile vicdanını ortaya çıkardı. Kusturica'nın katliamlar karşısında katilden, tecavüze uğrayan kadınlar karşısında mütecavizden yana koyduğu "sanatçı tavrı"nın ne dehşetengiz bir alçalmayı temsil ettiğini sıralayacak değilim. Bunun ne büyük ölçüde ahlak ve insanlık nakisası olduğuna özel vurgu yapmak bile 'Kusturica tiplemeleri'nin işine yarayacaktır.

Konunun bu şekilde gündeme gelmesi, Türkiye'de bir zihniyetin çözümlemesi açısından son derece elverişli bir imkan sundu. Boşnak asıllı yönetmeni davet eden belediye başkanı bir akademisyen, hem de genel cerrahi profesörü. Kusturica'nın "katliamları abartıyorsunuz" türünden meşrulaştırma çabalarına da gayet duygusuzca, bir 'cerrah soğukkanlılığı'yla yaklaştığı anlaşılıyor.

Akademisyen belediye başkanının olanca duyarsızlığıyla "duygusallığın alemi yok" diyerek yaptığı savunma aslında sanat adına duyguyu mutlaklaştıran modern duruşu temsil ediyor. Aydınlanma Avrupasının bilimselciliği ve sanatı yüceltmesiyle tebarüz eden ideolojik tutumunun Türkiye'deki bakiyesi ile karşı karşıyayız. "Duygusallığın alemi yok" diyerek her türlü insani, ahlaki, dini değeri hiçe sayabilen aydınlanma Avrupasına özgü bir sanat anlayışı...

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ