Terörün hepimizin yüreğini sızlatan 25 canı birden alması ister istemez sınır ötesi harekatı gündeme getirdi. Hükümet üzerinde psikolojik bir baskı oluşturdu ve tabiatıyla bir tezkere hazırlığı başlatıldı.

Tezkere hükümete sınır ötesi harekat için yetki verecek. Bunda hiçbir sakınca yoktur ve bir hayli de faydası vardır. Hükümetin Meclis'ten böyle bir yetki alması dosta düşmana herkese verilmesi gereken mesajın yerine ulaşmasını sağlayacaktır.

Yani kanaatimce tezkere Meclis'e gitmeli ve yetki alınmalı. Fakat Irak'a girilmeli mi sorusunun cevabı en ince ayrıntı dahi gözden kaçırılmadan dikkatlice verilmeli.

Hani Genelkurmay Başkanı Nisan ayından beri sınır ötesi harekata ihtiyaç olduğundan bahsedip kamuoyunu buna hazırladı ya. İşte o zaman bir başka şey daha söyledi. 'Sınır ötesi harekatın hedefini ve boyutunu siyasi irade yani hükümet belirlemeli' dedi. Yani, 'ben bana verilen görevi yaparım bu harekattan doğacak neticenin sorumluluğu siyasi iradenindir' demek istedi. Yerinde ve isabetli bir tespit.

İşte onun için hükümet tezkereyi çıkarmalı amma muhtemel bir sınır ötesi harekatın neticelerini ciddi biçimde masaya yatırmalı, harekata ondan sonra teşebbüs etmelidir.Bu bağlamda hükümet daha önce 24 kez yapılan sınır ötesi harekatı ve neticelerini gözden geçirmelidir. PKK'nın ya da onu kullanan güçlerin Türkiye'yi Irak bataklığına çekmek için son eylemleri planladığı iddialarını kulak ardı etmemelidir.

Kuzey Irak'a yapılacak harekatın akabinde bölgede bir sıkıyönetim ilan edilmesi ihtimalini ve bunun siyasi sonuçlarını ciddi biçimde değerlendirmelidir.

Bölge halkının aldığı hizmetler sonunda son seçimlerde terör örgütünden desteğini çekmesi örgütü paniklettirmiştir. Örgütün halkın devlete olan güvenini azaltmak ya da ortadan kaldırmak için bu eylemleri düzenlemiş olabileceği ihtimali, özellikle Cumhurbaşkanı'nın ziyaret ettiği bölüğün erlerine kurulan tuzakla bu mesajı vermek istediği hatırdan çıkarılmamalıdır. NATO'nun ikinci büyük ordusunun 25 yıldır 3-5 bin kişilik bir terör örgütünün hakkından gelemediği propagandaları masaya yatırılmalı, ordunun bu şekilde terörle mücadele yer almasının hem ordumuzu yıprattığı hem de örgüt lehine propaganda malzemesine dönüştüğü gerçeğini hatırdan çıkarmamalıdır. Başta Edip Başer olmak üzere uzmanların ittifak ettikleri "sınır ötesi harekatın terörü bitirmeyeceği" ortak düşüncesi ciddiye alınmalı ve terörü bitirmek için gerekli diğer siyasi adımların atılması planlanmalıdır.

Başta terörün finans kaynakları kurutulmalıdır. ABD, AB ve Irak hükümetleri nezdinde daha ciddi girişimler devreye girmelidir. Bölge halkına daha fazla ilgi göstererek ve hizmet götürerek örgüt desteğini en aza indirmeli ve örgütün peşine onlara misliyle ve fazlasıyla cevap verecek özel terör timleri takılmalıdır. 3-5 bin kişilik bir terör örgütünün peşine 50 bin kişilik düzenli orduyla takılırsak bir çeyrek asır daha terörün üstesinden gelemeyiz. Üstelik böyle ana kuzularını teröre kurban vermekten kurtulamayız. Özel Harekat timlerinin yeniden güçlendirilmesi ve gereğinde ordunun profesyonel özel timlerinden istifade edilmesi planlanmalı böylece bir taraftan örgütün finans kaynağı ve halk desteği kurutulurken öte yandan da girdiği deliğe kadar onu kovalayıp ininde bertaraf edecek mücadele verilmelidir.

Bütün bunlardan sonra, sınır ötesi harekat için Meclis'ten yetki alınmalı ama Irak'a girmekte acele edilmemeli derim. Irak bataklığına girdiğimizde daha fazla şehit cenazeleri geleceği ihtimalini düşünmeliyiz. Attığımız taşın ürküttüğümüz kurbağaya değmediği ortaya çıkınca doğacak istikrarsızlığı çok iyi hesap etmek durumundayız.

Irak'a girmek hem ülkemizi hem hükümeti hem de ordumuzu bir bataklığa çekme tuzağına düşmek olabilir. Böylesi bir harekat, 5 yıldır takip edilen isabetli politikaların akamete uğratılmasını, dolayısıyla ülkemizin ve milletimizin bütünüyle zarar görmesi sonucunu doğurabilir.

Bence tezkereye evet, sınır ötesine şimdilik hayır.

 

 

Kaynak: Yeni Şafak