Bush kafasına bir çift pabuç yerken, Brown da İslamabad'da teröre karşı önlem alınması yönünde çağrı yapmaktaydı. Yabancı liderlerin gelip parmak sallaması, halk arasında ev sahibi ülke herhangi bir eylemi yabancı güce karşı çıkmamak için korkakça yapıyormuş gibi bir izlenim yaratıyor.
Iraklı gazeteci Muntezer Zeydi'nin Bağdat'taki basın toplantısında ayakkabılarını ABD Başkanı George W. Bush'a fırlatma görüntüsü, bu sıkıcı, beyhude ve neredeyse her zaman yaltakçı olan etkinliklere katılmaya zorlanan hemen her gazetecinin yüreğine su serpmiştir. Zeydi "Bu bir hoşçakal öpücüğü" diye bağırdı. "Dullar, yetimler ve Irak'ta öldürülenlerden."
Bu türden resmi basın konferanslarından çok seyrek gerçek haber çıkar, ama en kötüsü genellikle yurtdışı ziyaretindeki yabancı liderlerle onların yerli müttefiklerinin düzenlediği, olayların onların denetiminde olduğu ve her şeyin plana göre işlediği konferanslardır.
Zebari bile itiraf etti
2003'teki işgalden beri Irak'taki çileden çıkarıcı ve aynı zamanda gülünç çok sayıda olaydan biri de, Amerikalı ve Britanyalı liderlerinin sayısız silahlı muhafız eşliğinde gizlice Bağdat havaalanındaki devasa ABD üssüne gelmeleri ve helikopterle yüksek güvenlikli Yeşil Bölge'ye geçmeleriydi. Gelmelerinden birkaç saat sonra o sıradaki Irak lideriyle yan yana oturup güvenlik konusundaki önemli gelişmelerden dem vurarak ve toplanan gazetecileri bu tür bariz başarı işaretlerini görmezden geldikleri için azarlayarak neşeli basın konferansları düzenlerlerdi.
Zaman zaman hakikat araya girerdi. Tıpkı BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon'u güvenlikle ilgili gelişmeleri methettiği sırada, oradaki yapma çiçeklerin arkasına saklanmaya mecbur etmiş basın toplantısının yapıldığı yerin hemen yakınında patlayan havan topunda olduğu gibi.
Başkanlık seçimi sırasında ziyarette bulunan ABD'li politikacılar Amerikan televizyon izleyicilerinin göreceklerini rötuşlamak derdinde oldu. ABD elçiliğindeki diplomatlar Cumhuriyetçi Senatör John McCain'in ekibinin kendilerinden senatörün yanında dururken başlık ya da kurşun yeleği giymemelerini istediğini, zira bu tür güvenlik önlemlerinin McCain'in ordunun zafere yakın olduğu yönündeki iddiasına ters düşeceğini söylediklerinden yakındılar.
Benzer nedenlerden dolayı Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin ekibi de Yeşil Bölge içindeki insanları roket ya da havan topu saldırılarıyla ilgili uyarmak için yedi ila sekiz saniye arasında çalan sirenin ziyaretler sırasında kapatılmasını talep etti.
Bu resmi ziyaretlerin bir yararı dokunmasa da çok az zararları olduğu yönünde kendimi rahatlatırdım. Iraklılar hayatlarının acımasız gerçeğinin, yani yapmacık pozlarla kandırıldıklarının gayet farkındaydı. Beş yıllık savaşın ardından Amerikalı seçmenler Irak'taki başarıya dair, savaşın kazanıldığını düşünmeye kandırılmalarını amaçlayan, ama yeni katliam haberleriyle sönüveren çok sayıda balon haber gördü.
Geçmişe baktığımda aşırı iyimser olduğumu düşünüyorum: Yeşil Bölge'yi ya da diğer ABD ve Britanya askeri kamplarını ziyaret eden yabancı liderler Irak konusunda bir şey bildikleri yönündeki tehlikeli düşünceyle geliyorlardı. Iraklıların çoğunun Saddam Hüseyin hakkında ne düşünürlerse düşünsünler ABD öncülügündeki işgalden nefret ettikleri yönündeki en önemli siyasi hakikati anlamayarak geliyorlardı. Genel olarak Amerikan yanlısı olarak görülen Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari bile işgali 'bütün hataların anası' diye niteledi. Bu durum halkın, dün Zeydi'nin Bağdat'ta yaptığına duyduğu hayranlığını açıklıyor.
Irak işgalinin başlangıcı artık tarihe karışmış bir olay gibi hissedilmeye başlanıyor, ama öyle değil, zira ABD ve Britanya Irak'ta yaptıkları aynı hataların çoğunu yapmaya devam ediyor. Bush'un Bağdat'ta Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin yanında kendisine yönelen ayakkabıdan kaçtığı sırada, Britanya Başbakanı Gordon Brown İslamabad'da Pakistan Devlet Başkanı Asif Ali Zerdari'yle boy gösteriyordu.
Zerdari, Pakistan ordusu üzerindeki sınırlı otoritesiyle ne yapacağını bilmeyen zayıf bir lider olarak görülüyor. Ama geçmişte Irak'ta olduğu gibi, ziyarete gelen yabancı liderlerin yanında sadık bir biçimde boy göstermesi Pakistanlıları onun ABD'nin bir kuklası olduğuna inandırıyor. Brown, ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice ve diğerleri tarafından Pakistan'a sürekli olarak sallanan parmak, Pakistan hükümetini Leşker-i Tayyibe ve onun sivil kanadı Cemaat üd-Dava gibi örgütlere karşı harekete geçme yönünde teşvik edebilir. Ama bu, doğuda Hindistan ve batıda Hindistan yanlısı Afgan hükümeti tarafından kuşatılmış olan Pakistan'da bir sıkıştırılma hissiyatını da teşvik edebilir. ABD'nin Pakistan topraklarına yönelik hava saldırıları da bu askeri kuşatılma korkusunu artırıyor.
Pakistan'da ABD'yi seven yok
Çok sayıda Pakistanlı'nın belki de çoğunun Hindistan'dan çok ABD'den hazzetmediklerini anlamak için Pakistan'da çok fazla zaman geçirmeye gerek yok. Brown için Pakistan'da teröristlere karşı 'söz değil eylem' çağrısı yapmak kolay, ama bu Zerdari gerçekten otorite sahibi bir lider olsa bile kelimenin tam anlamıyla imkânsız bir görev.
ABD ve Irak hükümeti emirleri altındaki uçsuz bucaksız kaynakla bile, Kaide'yi devamlı intihar saldırılarının ve suikastların olduğu Bağdat'ın kalbinden söküp atmayı başaramadı.
Geçen hafta kapanmasından hemen önce Cemaat üd-Dava'nın Lahor'daki genel merkezini ziyaret ettim ve üyeleri kimsenin kendilerini faaliyetlerinden sürekli olarak alıkoyamayacağını belirttiler. Pakistan'da devlet otoritesi her geçen gün aşınıyor. Afganistan'daki Batılı güçlerin levazımlarının yüzde 75'inin taşındığı Hayber Geçidi'nin ağzında bulunan Peşaver kentinde birkaç yüz silahlı adam gayet sakin bir biçimde ABD askeri araçlarıyla dolu bir depoyu ele geçirip hepsini yaktı.
Bu ziyaretler son bulmalı
Bu noktada biri çıkıp girdikleri tehlikeli suları anlamaksızın Pakistan'ın başarısız bir devlet olduğunu söylemek zorunda. Washington'da Foreign Policy dergisinin başarısız olduğuna inanılan devletlere dair yaptığı yıllık araştırmaya göre Pakistan 2008'de dokuzuncu sıradaydı. Ama başarısız bir devlet illa kendisini koruyamayacak durumdaki zayıf bir ülke ya da toplum demek değil. Başarısız olduğu varsayılan ve ABD'nin geçen çeyrek yüzyılda en büyük dış politika felaketleri olarak acısını çektiği Lübnan, Somali
ve Irak gibi ülkeler tam olarak öyle.
Irak'taki fiyaskodan çıkarılacak ufak bir ders, Bush ve Brown'ın geçen pazar yaptığı türden resmi ziyaretleri kesmek olabilir. İslamabad'da Brown'ın terörizme karşı ciddi önlemler alma yönündeki çağrısı, ev sahibi ülkenin herhangi bir eylemini yabancı bir güce karşı çıkmamak için korkakça yaptığı izlenimini yaratıyor.
Belki de Bush Bağdat'ta beş yıldır ilk kez kendisine fırlatılan ayakkabılarla çok sayıda Iraklının kendisi hakkında gerçekten ne düşündüğünü görmüştür. (16 Aralık 2008)
Kaynak: Radikal