Birkaç gündür, Suriye’nin Humus kentinde olup bitenleri izliyor musunuz? TV ekranlarına yansıyan görüntüler, bu kentte cereyan etmekte olan insanlık dramını gözler önüne seriyor.
Suriye ordusunun tank ve top ateşi altında Humus bir harabeye dönmüş durumda. Etrafı askeri birlikler tarafından sarılmış kentte ağır bombardımanın altında can verenler ve yaralananlar, yalnız direnişçiler değil, aynı zamanda kadını ile çocuğu ile sivil halk mensupları...
Kentte elektrik ve su bir yana, yiyecek, hatta ilaç da yok. Hastaneler yaralıları ameliyat edemeyecek halde...
İnsanlar korkudan sokağa çıkamıyor. Bazısı da, bombaların yıktığı evlerinde, enkaz altında kalıyor...
Cami hoparlörlerinden, “Allahü Ekber” ile beraber, “imdat” sesleri yükseliyor...
Humuslular, “twitter” ile dünyaya “Yetişin, bu katliama son verilmesini sağlayın” diye haykırıyorlar...
* * *
Esad rejiminin hâlâ “bir avuç terörist” diye adlandırdığı direnişçileri dize getirmek için, Humus ve bölgedeki diğer kentlerde, kendi halkına karşı açtığı bu amansız savaşa kim “dur” diyecek?
Birleşmiş Milletler mi? Rusya’nın -Çin ile birlikte- Güvenlik Konseyi’ndeki vetosu, bu konuda zayıf da olsa var olan umutları büsbütün yok etti.
Şimdi sıfırdan başlayarak, diplomasiye yeni bir şans verilmek isteniyor.
-  Arap Birliği Suriye’ye yeni bir gözlemci heyeti yollamayı planlıyor. Bunun ilk misyondan farklı ne sonuç vereceği sorulmaya değer. Kaldı ki, Esad yönetiminin bunu kabul edeceği de çok şüpheli...
-  Rusya, Esad ile muhaliflerini uzlaştıracak bir “müzakere süreci” başlatmak niyetinde. Bu ortamda hangi muhalif, çekilmesini şart koştukları Esad ile masaya oturur?
-  Batılılar (ve özellikle Fransa) bir “Suriye halkı ile dayanışma” grubu veya hareketi kurmayı planlıyor. Bunun özellikle Rusya ve İran’ın desteğine güvenen Esad’ı yola getirmeye ne kadar yarayacağını sormak gerek.
-  Türkiye bir uluslararası konferans düzenlemek için devrede. İstanbul’da yapılması önerilen bu konferansa kimlerin katılacağı kadar, kimlerin katılmayacağı da önemli. Bunun BM dışında yapılması, etkinliğini azaltmaz mı?
Bu konferansın amacı Türkiye’nin de savunduğu “Esad’sız bir çözüm” sağlamak mı, yoksa iktidarda kalacak bir Esad’ı muhalifleriyle anlaşmaya zorlamak mı?
* * *
Uluslararası camianın Suriye krizini halletmek için şu anda elinde etkin bir imkân bulunmadığını kabul etmek gerek.
Esad’ı yola getirmek ve hele safdışı etmek için gerekli araçlar sınırlıdır. Ya Esad rejimine karşı elbirliğiyle diplomasi kanallarını kullanacaksınız ya da dayanışma içinde askeri önlemlere başvuracaksınız...
-  Güvenlik Konseyi’ndeki son oylama, diplomatik alanda uluslararası bir hareketin gerçekleşmesinin imkânsızlığını gözler önüne serdi.
Dolayısıyla şimdi gündeme getirilmek istenen çeşitli diplomatik girişimlerin başarı şansı pek parlak görünmüyor. Zira Suriye konusunda başlıca aktörler kamplaşmıştır: Rusya, Çin, İran Esad’a arka çıkmakta, Batılılar ise Esad’ın gitmesini istememektedir.
-  Çözüm için “askeri operasyon”un başarı şansı ise daha da zayıf. Suriye meselesinde, Libya olayının aksine, sınırlı bir operasyon için dahi BM’den gerekli kararı çıkartacak konsensüs yok. Kaldı ki böyle bir müdahaleye hevesli olan da pek yok.
Bu bakımdan Suriyeli direnişçilerin “yardım edin” çağrısı, “çölde bir ses” gibi kaybolmaktadır.
“Bu hep böyle devam edemez” diyerek teselli bulunabilir. Ama bu arada ne oluyorsa Suriye halkına oluyor. Humus’taki dramatik görüntülerin yansıttığı gibi...

Kaynak: Milliyet