Başbakan Erdoğan dün AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayını açıkladı: Abdullah Gül. Son güne kadar süren görüşmelerin sonucunda ulaşılmış bir isimdi bu. Anketler yapıldı, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşüldü, itirazlar dinlendi, toplumun sesine kulak verildi. Pek çok isim gündeme geldi; ancak AK Parti tabanı üçüncü bir isme razı olmadı; "Ya Tayyip Erdoğan ya da Abdullah Gül" dedi. Sonuçta Erdoğan fedakârlık yaparak ayağına kadar gelmiş bir fırsatı elinin tersiyle itti ve en yakın arkadaşlarından birine Çankaya yollarını açtı.
CHP, Erdoğan'ın Köşk'e çıkmaması için yoğun bir gayret sarf etti. Erdoğan da büyük bir sabırla bunları göğüsledi ve 'çıkmayacağım' demedi. Deniz Baykal başkanlığındaki şiddetli muhalefetin odağında iki aday vardı: Erdoğan ve Meclis Başkanı Arınç. Öyle bir noktaya gelindi ki Baykal "AK Partili birine de sıcak bakarız" mesajını verdi. Sonuçta muhalefetin ısrarla reddettiği iki kişi (Erdoğan-Arınç) değil; Gül aday oldu. Bu saatten sonra CHP'nin aynı şiddetle muhalefet yapması inandırıcılıktan uzak kalacaktır. Sadece CHP değil; daha düne kadar Başbakan'ın adaylığına soğuk bakan ve ağır eleştiriler yöneltenler, Abdullah Gül'e aynı dozda muhalefet etmiyor. Tam aksine, Gül'ün adaylığı iş dünyasından sivil toplum örgütlerine, sendikalardan medya dünyasına kadar çok geniş bir yelpazede olumlu bir atmosferin oluşmasına sebep oldu. Abdullah Gül, kuşatıcı, birleştirici bir isim. O yüzden adaylığının Türkiye kamuoyunda olumlu bir yansıması var. Dış dünyada da Gül hakkında pozitif değerlendirmeler yapılıyor. AB sürecindeki katkısı, sosyal uzlaşmalardaki rolü üzerinde daha şimdiden duruluyor. Dışişleri Bakanlığı görevinden dolayı dünya siyaseti Gül'ü yakından biliyor, takdir ediyor. Yakın zamana kadar 'Erdoğan aday olmazsa, zayıf bir ismi Köşk'e çıkarır' kanaati yaygındı. Öyle olmadı. Erdoğan, 'güçlü Meclis, güçlü hükümet, güçlü başbakan' serisine 'güçlü cumhurbaşkanı' formülünü ekledi. Bu kendisi için de, Köşk'e çıkacak insan için de zor bir süreç. Ancak her iki isim de siyasette uyum kavramının ne anlama geldiğini gayet iyi biliyor. Üstelik bir dönem yapılan kışkırtmalara karşı ortaya koydukları olgun tavırla çeşitli imtihanları geçmeyi başarmışlardı. Bu seferki ilişki, daha kolay yönetilebilecek bir süreci işaretliyor...
Gül, görüşme trafiğine CHP'den başladı. Bağımsız milletvekillerine kadar herkesle el sıkışacak. Bu bile kuşatıcı bir cumhurbaşkanı adayı olacağının açık göstergesi. Bazı çevrelerin Anayasa Mahkemesi'ni zorlaması hem hukuken yanlıştır hem siyaseten. Zira 367 rakamının toplantı yeter sayısı olarak kabulü mümkün değildir. Geçmişte de böyle bir şey vâki değil. Böyle bir zorlama sonsuza kadar uzayacak cumhurbaşkanlığı krizine sebep olmaktır. 1980'de bunu yaşadık. 114 defa yapılan turlar bir cumhurbaşkanını ortaya çıkarmadı. Oylamayı sabote etmek isteyenler için nahoş bir siyasi manevra oluşturuyor ki; 1982 Anayasa'sının cumhurbaşkanı seçiminin kolaylaştırılmasına yönelik haklı gayretini, zorlama yorumlarla siyasallaştırmak hukuken bir skandala imza atmak demektir...
Gül, Anavatan ve DYP'den de destek isteyecek. İki sağ partinin Erdoğan hakkındaki itirazları malum. Gerekçelerinde bir kısmına parti tabanları da ikna olmuştu. Aynı gerekçeleri Gül için öne sürmek, meseleyi 367'ye bağlamak, sistemi kilitlemek, Anavatan ve DYP için CHP'nin dümen suyuna girmek demektir. Abdullah Gül gibi hemen herkese sevimli ve makul gelen bir isme karşı sağ partilerin CHP paralelinde hareket etmesi, siyasi bir tıkanıklık, politik bir kriz doğuracağı gibi, seçmen tabanlarının öfkesine de sebep olacaktır ki bundan ilk seçimlerde en çok AK Parti'nin yararlanacağı çok açıktır. O yüzden siyasi bir gerginliğe sebep olmamaları gerekiyor; aksi takdirde kendi kamuoyları "Haydi Erdoğan'ı anladık; Gül'e neden itiraz ediyor, CHP ile aynı safta yer alıyoruz." sorusuna cevap veremeyeceklerdir...
Şu anki manzaraya göre Gül, 11. cumhurbaşkanı olacak. Anadolu'nun göbeğinden çıkıp, siyaset basamaklarını birer birer tırmanan, yıllar içinde daha uyumlu, daha hoşgörülü, daha kuşatıcı bir vizyona eren bir siyasi portre ile karşı karşıyayız. Hayırlı olsun Türkiye'miz için...
Kaynak: Zaman Gazetesi