Hamburg Üniversitesi'nin ana giriş kapısına geldiğimde az sonra yapacağım konuşmayla meşguldü zihnim ister istemez. Almanya'da ilk kez, vefatının onuncu yılı vesilesi ile Aliya'nın fikirleri, eylemleri, bilgeliği konuşulacaktı.
Ne var ki konuşma için yerlerimizi aldığımız halde salon henüz dolmamış, başlamak için beş-on dakika beklemek zorunda kalınmıştı. Sebep basitçe polisin pek çok anayolu trafiğe kapatmış olması... Zira sol fraksiyonlar büyük gösteriler düzenlediği için muhtemel şiddet olaylarına karşı tedbir alınmıştı. Polisin bildirdiğine göre şiddet kullanmaktan çekinmeyen binlerce göstericiye karşı tedbir alınmış, hatta altı saat süre ile şehirde olağanüstü hal ilan edilmişti. Bu nedenle konferansa katılmak isteyen pek çok öğrenci üniversiteye yaya olarak ulaşmaya çalışıyordu. Adeta küçük ölçekte bir 'Gezi' deneyimi yaşayacaktı Hamburg.
Nitekim ertesi sabah kaldığım otelde diğer şehirlerden takviye getirilen polisleri görünce işin boyutu hakkında az çok fikir sahibi olacaktık. Dahası, gösteriler sırasında seksen kadar polisin yaralandığı haberi gelecekti ama ne kadar göstericinin zarar gördüğü hakkında ise hiç bir fikrimiz olmayacaktı.
Almanya'nın tarihsel olarak en büyük liman şehri... Ticaret ve denizcilik endüstrisinin merkezi konumundaki bu şehrin kalbinde, binlerce insanın katıldığı şiddet içerikli gösterilerle şehrin ekonomik durumu arasındaki çelişki apaçık görünüyordu.
Meydanlara yansıyan şiddetten önce Hamburg Üniversitesi'nin kapısında karşılaştığım manzara ilk önce şaka gibi gelmişti...
Üniversitenin ana giriş kapısında ışıklı levhada sürekli değişen rakamlar akıyor, adeta borsa indeksi gibi bir görüntü veriyordu. Hatta ilk bakışta 'acaba derslerin not ortalaması da mı borsaya endekslendi' diye içimden müstehzi düşünceler bile geçtiğini itiraf etmeliyim.
Fakat levhadaki hızla değişen rakamların anlamını öğrenince tarihi boyunca zenginliği ile tanınan bu şehrin durumu hakkında farklı düşünceler beynime hücum edecekti.
Elektronik levhanın üst kısmında Hamburg'un her saniye hızla artan borcu yazıyordu: 26.915.245.648 Euro... Alt satırda ise şehrin yüzde onluk zenginlerinin hızla yükselen kazançları gösteriliyor. O an kaydettiğim rakam:156.628.057.998 Euro...
Tuhaf biçimde şehrin borçları hızla artarken, mutlu bir azınlığın, yani kapitalist kesimin serveti ondan daha hızla artıyordu.
Dünyanın en gelişmiş endüstri merkezleri olan şehirlerin iflası olgusu, son yıllarda modern uygarlığın ya da maddi uygarlığın, yani sanayi kapitalizminin çöküşünün adeta öncü deprem sarsıntıları gibi. Çöken sadece sanayi kapitalizmi değil; bundan bir kaç yıl önce Amerika'nın genelinde yaşananlar, finans kapitalizminin krizinden öte çöküşünün işaretleri gibiydi.
Finans kapitalizminin krizinin bir anda küresel krize dönüşmesi kapitalizmin dönemsel krizleriyle izah edilse de bu sarsıntıların salınım süresinin kısalıp şiddetinin artması, zamanın iyice daralmakta olduğunu düşündürüyor ister istemez.
Finans kapitalizminin sarsıntılarını biraz 'sanal sarsıntı' gibi algıladık. Oysa Detroit gibi dünya otomotiv endüstrisinin kalbi mesabesindeki bir şehrin iflasının ardından ortaya çıkan dehşet manzaraları çok sarsıcı...
Terk edilmiş evler, harap halde devasa binalar, fabrikalar sanki bir sam yeli esmiş de bir anda yaşayanlarıyla birlikte tüm şehir helak olmuş intibaı veriyor. Modern bir şehrin helak oluş olgusuna Semih Kaplanoğlu dikkatimi çekmişti...
Hamburg'ta Detroit türü bir helak oluş sahnesi yok. Fakat üniversitenin giriş kapısında hızla akan kırmızı renkli rakamlar adeta kendi kıyametinin geriye doğru işleyen sayacı gibi bir ihtar olarak duruyor.
Üniversite kapısında birbirinin tersi yönde hızla büyüyen rakamlar aslında bir uygarlığın adalet terazisinin nasıl çarpıklaşabileceğinin rakamsal göstergesi olarak okunabilir.
Bir de marjinal sol grupların boynuna yüklenen sistemik çarpıklığın resmettiği yansımalar... Mesaj şok açık: Biraz az yiyin, az kazanın, hakça paylaşın! <<<DEVAMI>>>