El Ahram yazarlarından Ahmet Behçet hayvanlar alemiyle ilgilenen şahsiyetlerden birisidir. Kur’an’daki hayvanları ve kıssalarını incelemiş ve bu hususta bir kitap da kaleme almıştır.  Köpek dahil  hayvanları sever, kollar ve hayvan sevgisine haiz olmayanları da yererdi. Müslümanların Buffon’u olarak anılan ve yine Mısırlı Kitab el Hayevan yazarı Muhammed bin Musa bin Ali ed- Demiri günümüzde yaşasaydı Ahmet Bençet olurdu.  Ahmet Behçet onun döneminde yaşasaydı Demiri olurdu. Demiri hayatın estetik ve esrarengiz taraflarıyla ilgilenmiş ve hayvanlara ihtimam göstermiştir. 

Ahmet Behçet bilhassa köpeklerle ilgilenir ve bu yönüyle kendisine yan gözle akanları ham sofi bilirdi. Arap edebiyatında köpekle ilgili sayısız kitaplar vardır. Şiirlerinde köpek güzellemeleri yapılmıştır.  Lakin günümüzde farklı bir köpek algısı var. Hatta köpek egemenliğinden ve üstünlüğünden bile bahsedilebilir. Bu elbette ki bu, fıtrata yabancılaşmadır.  İnsanlara verilmeyen değer köpeklere bahşedilir olmuştur. İnsanoğlu ‘eşrefu mahlukat’ olmasına rağmen bugün bazı yerlerde değeri köpekten geridir. Bu meseleyi Fehd Ahmet Amiri adlı yazar Riyad gazetesinde gündeme getirmiş ve irdelemiştir. 

‘Köpek ulumasından üstün ses yok’ başlıklı yazısında, Afrika’da Sierre Leone gibi ülkelerde ortalama insan ömrü 25 yaşta kalırken Avrupa ülkelerinde gelişen tıbbi hizmetler ve iyi beslenme ile birlikte köpeklerin ömrünün 30 yılı aşmış bulunduğuna temas ediyor. ABD’de nazlı bir biçimde bakılan, kollanıp gözetilen köpek milletinin sayısı 60 milyonu aşmış bulunuyor. Bu ise Körfez ülkeleri nüfusunun tam iki katına tekabül ediyor. Köpek sevgisi bazı hallerde insan sevgisini kat be kat aşıyor. Bazı servet sahipleri miraslarını köpeklerine  vasiyet ediyorlar.  Elbette bunda yine de insanoğlunun suçu var. İnsanoğlu bencilliğiyle birlikte vefa duygusunu ve sadakatini de yitiriyor. Böylece de insani değerini yitiriyor. Hayvan altı bir derekeye iniyor.

*
Mahlukat içinde belki de en münker ses merkep sesiyle birlikte köpek ulumasıdır. Bazen kötü karakterli insan sesleri de ulumaya benzetilmiştir. Bundan dolayı istenmeyen sesler genelde köpek ulumasıyla karşılaştırılmıştır.  İşin bu anlamda siyasi boyutları da var. Son sıralarda Türkiye’nin Suriye rejimine yönelik siyasi nasihatleri bu rejimin erkanı tarafından istiskale alınmış ve bir soru üzerine Velit  Muallim Türkçe’de de kullanılan bir deyimi kullanmıştır. ‘İt ürür kervan yürür’ mealindeki deyimini sarf etmiştir.  Nejad’ın lafla İsrail’i haritadan silmesi gibi Muallim de bir kelam veya fırça darbesiyle  Avrupa’yı haritadan silmiştir. Esasında sahibine bu kadar yaltaklanarak köpek karakteri izhar etmiştir. 

Dolayısıyla insan karakteri alay-i illiyyine çıkarak melekleri geçtiği gibi esfel-i safiline inerek köpekleri dahi geride bırakır. Bu baptan olmalıdır ki, Bediüzzaman Hatavat-ı Sitte kitabında İngilizleri kastederek '' Ey Ekpekül köpeka dan , tekepküp etmiş şarhoş köpek.” demiştir. Bir başka seferinde ise ‘köpekten tekepküp etmiş köpek’ ifadesini kullanmıştır. '' Yani orijinal olmasa da köpekten daha fazla uluyanlar insanlar var.

*
Suriyeli Yazar  Velit Rıdvan Bey, Nureddin Zengi adlı bir eser kaleme almıştır. Bununla birlikte Beşşar Esat’ı da onun tarihi çizgisine yerleştirmiştir. Muhammed Muvafi adlı el Misriyyun internet gazetesi yazarı ise Velit Rıdvan’ın tam tersine Nureddin Zengi ile Beşşar’ı  zıt kutuplara yerleştirmektedir. Beşşar, Esat lakabını taşımaktadır yani Şam’ın aslanıdır. Gerçek Şam kahramanı olan Nureddin Zengi ise kendisini köpek olarak nitelendirmektedir. Necip Fazıl’ın ifadesiyle Hakk ve hakikat kervanının üç ayaklı köpeği. Haçlılar, Şam’ı kuşatmıştır ve şehir düşmek üzeredir.  Umutlar tükenmektedir. O gece sabahlayan gözlerden birisi Nureddin Zengi’ye aittir. 

Göz pınarlarından billur gibi süzülen gözyaşları eşliğinde Hakka yakarmakta ve ‘Allah’ım dinine nusret eyle; Nureddin ise senin bir köpeğindir’ diye inlemekte ve yakarmaktadır. Başka rivayetlerde ise dua şöyle aktarılır :” Allahım Nureddin’i feda etsen de dinine yardımını esirgeme…” Bu hararetli ve içten duadan sonra sabahleyin sarayın kapısı çalınır. Kapıda yaşlı başlı ve üzeri başı dağınık bir yaşlı adam belirmiştir ve kapı görevlisine maruzatını şöyle anlatır: “Hazreti Peygamberden Nureddin’e bir mesaj getiriyorum. Lütfen geçmeme izin verin.” Bu sözleri duyduğunda Nureddin Zengi’nin başına adeta kaynar kazan suyu boşalmış gibidir. Zor zamanda malayani ve ateh getirmiş bir adamın zihinleri daha da bulandırmasından endişe eder. Yine de ‘gelsin, meramını anlatsın’ der. Geldiğinde de çıkışır. Böyle boş lakırdılardan uzak durmasını ister. Lakin adam meselesinde ısrarlıdır ve şöyle seslenir:” Sana Allah’ın resulünden mesaj getirdim. Akşam ki duan indallahda müstecap kılındı.  Akşam ‘Allahım dinine nusret et, kulun Nureddin bir köpektir’ demiştin ve işte bu niyazın huzuru penahide ve melei ala’da kabul edildi…”  

Hakkın köpeği olmak gerçekte Şam’ın aslanı olmaktır. Bu anlamda Nureddin Zengi gerçek bir aslandır. Beşşar Esat ise bütün ailesi gibi çakma aslandır. Bazen isim müsemmaya zıt düşer.

Evet, gerçekten de it ürür kervan yürür. Şam halkı hancı Esat hanedanlığı ise yolcudur. Arapların Muallim ve sahibine yakışır bir biçimde Araplar ezelden beri şöyle söyleye gelmişlerdir: La yadarru’s sahabe nübahu’l kilabi..köpeklerin havlamaları bulutlara zarar vermez…  Hakkın köpekleri arzın aslanlarıdır.