İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni

Sabri Ülker, örnek davranışlarıyla, hayatıyla bizlere yol gösteren bir "yıldız" olmuştur.

Türk gıda sanayinin duayeni iş adamı Sabri Ülker vefat etti. 13 Haziran 2012 Çarşamba günü Fatih Camii'nde binlerce seveninin hayır, dua ve rahmet niyazıyla ebediyet âlemine yolcu ettiği Sabri Ülker, kulluk şuuru, girişimcilik, vefa, azim, mücadele ve infak kelimeleriyle birlikte mütebessim ve mütevekkil çehresiyle hatırlanacak.

Cumhuriyetin ilk kuşak sanayicilerinden Sabri Ülker, 1920 yılında Kırım'da doğdu. Ailesi 1929 yılında Türkiye'ye göç ederek İstanbul'a yerleşti.

İlkokul yıllarında yaz tatillerinde ağabeyi Asım Ülker ile birlikte Besler Bisküvi Fabrikası'nda çalıştı. İlkokuldan sonra İstanbul Erkek Lisesi'ne kaydoldu. Orta ikinci sınıfta iken parasız yatılı sınavını kazanarak Bilecik Lisesi'ne gitti. Ortaokulu Bilecik'te, liseyi Kütahya'da okudu. Yüksek öğrenimini Sultanahmet İktisadi ve Ticari İlimler Mekteb-i Âli'de tamamladı.

1944 yılında Eminönü´ndeki Nohutçu Han´da küçük bir bisküvi atölyesini satın alarak iş hayatına atıldı. Ağabeyi Asım Ülker ve üç çalışanla birlikte 100 metrekarelik bu atölyede üretime başladı. Günde 200 kilo üretim yapıyorlardı.

Bu atölyedeki başarısının ardından 1948 yılında eski Sağmalcılar Köyü'ndeki Takkeci Camii'nin hemen yanında, bisküvi üretimi için bir fabrika kurdu, bisküvi kapasitesini üç katına çıkarttı. Daha sonra bu bisküvi fabrikası Davutpaşa'daki yerine taşındı.

1970'te halka açık bir şirket olan Anadolu Gıda'yı Ankara'da kurdu. 1974'te Ülker'de ilk bisküvi ihracatını başlattı. İhracata başlandığında ilk hedef Ortadoğu pazarıydı.

1979'da İstanbul'da kurulan ikinci fabrikayı çikolata üretimine tahsis etti. Aynı yıl Ülker'de Araştırma ve Geliştirme departmanını kurdurdu.

1980'lerden itibaren Ülker'in üretim çeşitliliğinin zenginleşmesini sağladı. 1983'te BOPP ve oluklu mukavvayı üretim listesine ekletti. 1992'de bitkisel-endüstriyel yağ ve margarin sektörüne girme kararı aldı ve Pendik Nişasta, kuruldu.

1996'da süt sektörüne girdi.

2000 yılında Ülker'in onursal başkanlığını üstlendi.

Ülker'in 1944 yılında 3 kişi ile başlayan serüveninde bugün çalışan sayısı 25 bini aştı.

Sabri Ülker Bey'in Türkiye'de pek çok hayır ve eğitim kurumunda katkısı vardır. Türkiye'nin ekonomik sıkıntılar içinde boğuştuğu ve Sabri Ülker gibi hayırsever işadamlarının parmakla sayılacak kadar az olduğu dönemlerde Kur'an Kursları, İmam Hatip Liseleri ve buralarda ilim tahsil eden talebeler "Büsküvici Amca'larının himmetleriyle çalışmalarını sürdürmüş, vakıf ve dernekler merhumun yaptığı katkılarla ülkeye; millete ve ümmete hizmet etmiştir.

Sabri Beyin bir diğer önemli hizmeti de cemiyet hayatında infak kültürünün oluşmasına, yerleşmesine ve gelişmesine yaptığı katkılardır.

Sabri Ülker Bey'i 1990'lı yılların başında hizmetinde bulunduğum bir talebe yurdundaki görevim esnasında tanımıştım. O dönemde öğrenci yurdumuzun dernek başkanı olan Nuri Naroğlu Amcamız, Sabri Ülker Bey'in komşusu ve yakın dostuydu.

Bayram günlerinde Nuri Amcayla beraber Sabri Beyi ziyaret ederdik. Efendimiz (sav) "Sizin en hayırlınız, gördüğünüzde size Aziz ve Celil olan Allah'ı hatırlatan kimselerdir..." buyuruyor. Sabri Bey'de hemen her daim böylesi bir hatırlatma mevcuttu... Rabbim mekânını cennet eylesin.

İş, ticaret ve eğitim camiasının önde gelen isimlerinin merhum Sabri Ülker'e ilişkin kanaatlerini aldık.

SABRİ ÜLKER AMCA ÇOCUKLUK MÜTTEFİKİMDİ

Dr. Candan Karlıtekin
Boğaziçi Yöneticiler Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi
İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi

Ülker'e dair hafızama müracaat ettiğimde rastladığım ilk bulgu, Kur'an Kursları ve İmam Hatip Liseleri yararına kurban derisi toplayan vasıtaların üzerindeki hepimizin algısında yer etmiş logodur. Bu karşılaşma ihtimal 1966 veya 1967 senelerine tekabül ediyor. Anne ve babamdan resmederek edindiğim ve evimin dışında göğsümü gere gere ifadede çok zorlandığım kimliğime güçlü bir müttefik bulmuş olmanın yine içten içe yaşanan mutluluğuna vesile olan Ülker.

O yıllarda maddi durumumuzun çikolata almaya yetmediğini, nadiren ziyarete gelen rahmetli akrabamız Hacı Kirazoğlu amcanın getirdiği çikolatin türü ufacık kuruyemişçi torbacıklarını dört gözle beklediğimden çıkarabiliyorum.  Bisküviyi bir Diyarbakır karpuzu büyüklüğündeki açık kutulardan aldığımı daha sonra hatırlarım.

Orta mektep'te sınıf arkadaşım Turgay'ın babası işçiydi Ülker'de. Sanki ben Ülker'in ortağıymışım gibi bir hisle konuşurdum Turgay'la Ülker hakkında. Küçücük dünyamda kocaman bir şirketi omuzdaş hissetmenin verdiği sevgi ve müspet düşünceye vesile olan merhum Sabri Amcayı tanımak için Boğaziçi'ni kazandığım 1978 senesini beklemek gerekti. Kıztaşı'ndaki evde çok kısa bir rast gelişti ilk görüşüm. O artık arkadaşımızın babası idi.

1983 yılında Ülker'in çıkaracağı bir ürüne ilişkin rahmetli Erdoğan Dayımın Avrupa'dan getirdiği bir numuneyi esin kaynağı alıp Ülker'e bir plastik atölyesi sahibi olarak yaklaştım. Murat Bey konuya müspet baktı ve Sabri Bey Amca'ya beni havale etti. Ön etüdünü yaptığım plastik tüp şeklindeki ambalaj teklifim kabul görmüş ve koskoca Sabri Bey Amca benimle sözleşme yapılması ve avans çeklerinin tanzim edilmesi talimatını vermişti. Anlaşmayı ve çeki cebime koyum kalıpçımın yanına koştum. Kalıpçım daha evvel konuştuğumuzun aksine, gerek fiyat gerek teknik olarak ipe un sermeye başladığında bütün sevincim kaybolmuş ve yerini Sabri Bey Amca'ya mahcup olma ve arkadaşımı da zor durumda bırakmış olma endişesine bırakmıştı. Hemen koşup nefes nefese aynı gün içinde özür dileyerek taahhüdümü yerine getiremeyeceğimi kendisine bildirdim. Sabri Bey Amca'nın babacan bir gülümsemeyle beni rahatlatmasını unutamam. 'Evlat, bu tür durumlar bir daha karşına gelirse çarçabuk karar verme, üzerinde en az bir gün düşün.' Teşekkür ederek yanından ayrıldım. Kazanmayı umduğum parayı kaybetmenin üzüntüsü değil, çocukluk müttefikim Sabri Bey Amca'ya mahcup olmayacağımı teminat altına almanın huzuru ile mutluydum.

Rahmetli Sabri Bey Amca hem muhabbet duyduğum, hem saygı duyduğum bir insan olarak yaşadı ve gitti. Onun hayırseverliğine şahitlik edecek o kadar çok insan var ki bana sıra gelir de gerek kalır mı emin değilim. Allah taksiratını affetsin, onu cennetiyle mükâfatlandırsın. Âmin.

SABRİ ÜLKER ÖRNEK HAYATIYLA BİZLERE YOL GÖSTEREN BİR "YILDIZ" OLMUŞTUR

Haluk Dortluoğlu
Boğaziçi Yöneticiler Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı
BİM A.Ş. İcra Kurulu Üyesi ve CFO

Sabri Ülker'in cenaze namazına katıldık. Tahmin ettiğimiz gibi çok kalabalık bir namazdı. Malum, herkesin çok sevip, saydığı bir isim...

Sabri Bey'le dünya gözüyle şahsen tanışmak bana nasip olmadı. Fakat kendisini yakın tanıyan, birlikte çalıştığı, iş yaptığı birçok insan tanıdım. Ders verici hikâyelerini dinledim.

İnsanın vefatından sonra hüsnü şahadetler, helallik vermeler olabiliyor malum.

Fakat Sabri Ülker özelinde hayatta olduğu döneme ilişkin benim gözlemim şuydu; onu tanıyan hiç kimse ona gönül koymamış, hakkında en ufak bir eleştiri dahi duymadım. Bu kadar çok iş hayatının merkezinde olmuş, çokça insan ilişkisini yönetmesi gerekmiş, bu kadar çok girişimi bulunan bir insan, bir kişiyle de mi ters düşmez? Yok. Kime dokunduysa müspet bir izlenim bırakmış, hayırla anılmış, hatırlanmış.

Sadece rahat zamanlarda değil, zor zamanlarda da "meşru" çerçevede kalarak iş yapılabileceğini bizlere göstermiş bir insan... Örnek davranışlarıyla, hayatıyla adeta bizlere yol gösteren bir "yıldız" olmuş Sabri Ülker.

Bugün kendisi hakkında bir kardeşimden dinlediğim bir anısınından da bahsetmek isterim. Bir gün Sabri Bey fabrikada bir işçinin hakkı olmadığı halde bir miktar ürünü alıp evine götürdüğünü tespit etmiş ve doğal olarak tazminatsız olarak işten çıkarılmasını sağlamış. Aradan 4-5 yıl geçmiş, daha sonra o işçinin bulunmasını istemiş ve tazminatının ödenmesi için talimat vermiş. Bu eski işçi dâhil herkes bu duruma şaşırıp, sebebini sorunca şu cevabı vermiş: "O gün sana tazminatını verseydim, seni ödüllendirmiş olurdum, bu da diğer çalışanlar için kötü örnek teşkil ederdi. Artık bu durum geçmişte kaldı. Ola ki, belki benim üzerimde bir hakkın kalmıştır, şimdi bu tazminatı almanı istiyorum."

Mekânı cennet olsun... Âmin.

TEKKEYİ BEKLEYEN ÇORBAYI İÇER

Dr. Mustafa Özel
Boğaziçi Yöneticiler vakfı Kurucular Kurulu Üyesi
İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi

Hangi sektörde olursa olsun patronun işinin başında olması, sürekli işe gitmesi çalışanların motivasyonu açısından önemlidir. Sabri Bey çok önemli bir rahatsızlığı yoksa mutlaka Topkapı'daki ÜLKER fabrikansa giderdi. Çok mühim bir şey olduğunda sabah erkenden fabrikaya arabasını gönderirdi. Sabri Beyin arabasının yerinde olması bile çalışanlar için önemliydi...

Sabri Beyle birlikte uzun yıllar çalışma imkânım oldu. Çeyrek yüzyılı aşan beraberliğimizde Sabri Beyden öğrendiklerimi, uyarılarını başlıkta kullanılan atasözü ile özetlemek mümkün: "Tekkeyi bekleyen çorbayı içer."

Sabri Bey sık sık "İşinize odaklanın; başka işlerin cazibesi sizi kandırmasın. Tanıdığım işadamlarının bir kısmı, sektörleri biraz dara girince, hemen tası tarağı toplayıp daha çekici gözüken işlere daldılar. Tabiatıyla, birçoğu muvaffak olamadı. Davulun sesi uzaktan hoş gelir. Her mesleğin püf noktaları vardır. Bunları üç beş günde öğrenemezsiniz. Bisküvi işi yapan bazıları, zamanla işi bırakıp bez alıp satmaya başladılar. Fakat hamur işinden kumaş işine geçmek öyle kolay değildir. Pek az kişi iş değiştirdiğinde muvaffak olmuştur."

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun...

"HİÇBİR KAPIYI TEKRAR AÇMAYACAKMIŞ GİBİ KAPATMAYIN."

Nazım Özdemir
Exper Bilgisayar Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Sabri Bey dürüst, çalışkan mütevazı, çalışanlara değer veren, onları takdir eden nazik bir insandı.

1980  senesinde Ankara Ülker fabrikasının bilgi işlem departmanında işe başladıktan iki ay kadar sonraydı.

Telefonda "Nazım Bey, ben Sabri Ülker seninle tanışmak istiyorum" dediğinde sesin Sabri Bey'e ait olduğundan çok emin değildim çünkü daha önce hiç karşılaşmamıştım. Emin olmak için sekretere Sabri Bey'in Ankara'ya gelip gelmediğini sordum, beni beklediğini söyledi. İçeri girdiğimde "Kısa sürede gösterdiğin başarıdan dolayı seni tanımak ve tebrik etmek istedim" dedi. "İki yıldır fabrikada bilgisayar olmasına rağmen doğru düzgün bir uygulama yapılamamışken iki ay gibi kısa sürede bu kadar rapor çıkması beni çok mutlu etti, ayrıca senin değerlerimize bağlı bir insan olman ayrı bir mutluluk. Senin gibi başka arkadaşların varsa onları da getir, onları da işe alırım" dedi. O sayede benden sonra birçok arkadaşım daha Ülker'de işe girdi ve uzun yıllar üst düzeyde çalıştı.

Sabri Bey başarıda parasal güçten çok nitelikli insanın önemli olduğunu vurgulardı. Bir Yönetim Kurulu toplantısında şirketin oldukça iyi olan satışlarını ve   kârlılığını anlattığımızda  bu başarının asıl sebebinin Ülker grubu şirketi olmamızdan kaynaklandığını  söyleyen bir kişiye "Marifet kesede değil, kösede" demişti.

Herkese karşı nazikti. 2000'li yıllara kadar birlikte çalışma imkânı bulduğun Sabri Bey'in hiçbir çalışanına yüksek sesle bir söz söylediğini  duymadım. Bir gün bölüm yöneticilerinden biri ile sıkıntılı bir konu üzerinde konuşmalarına şahit oldum. Arkadaş odadan kapıyı sert bir şekilde kapatarak çıktı. Sabri Bey "Bu arkadaş belli ki ayrılmayı aklına koymuş. Benim tavsiyem hiçbir kapıyı tekrar  açmayacakmış gibi kapatmayın. Birbirimizin kapılarını bir gün gelir tekrar açmamız gerekince rahatlıkla açacak bir şekilde kapatalım" dedi. Bu söz benim için bugüne kadar ki iş hayatımda hep hatırladığım bir öğüt oldu.

Bugüne kadar geçen sürede Ülker, sadece Türkiye'nin değil; bölgenin en büyük topluluklarından biri haline gelmiştir. Bunda Murat Ülker'in vizyonu yanında Sabri Bey'in sağlam temeller üzerine inşa edilmiş ve finansal yapısı güçlü bir şirket bırakmasıdır.

Arkasından kendisini hayırla yâd eden binlerce insan bırakan Sabri Bey'i ben de rahmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun. Âmin.

MEKÂNIN CENNET OLSUN İLK VE EN KIYMETLİ PATRONUM

Özlem Metin
İstanbul Ticaret Üniversitesi Halkla İlişkiler Müdürü

Üniversiteden mezun olup Ülker'de işe başladığımda Sabri Bey rahatsızlığına rağmen Topkapı fabrikaya gelmeye devam ediyordu. Onunla birlikte çalışma fırsatı bulmuş herkes, biz gibi yeni başlayanlara onun nasıl  tutkulu, çalışkan ve dürüst olduğunu anlatırdı. Sabri Bey mesai arkadaşlarının hepsinde onlar için çok değerli olan özel anılar bırakmıştı.

Bir akşam saat 22.00 civarında Topkapı'daki fabrikada toplantı yapıyorduk. Kapı açıldı ve içeri Sabri Bey girdi. Yürürken zorlanıyordu. Yanıma oturdu ve toplantıyı dinlemeye başladı. Bir ara, kulağıma eğilip ürünlerden birinin satışıyla ilgili bir soru sordu. Hastalığına rağmen bu kadar ayrıntıyı takip etme isteğine ve gücüne hayret etmiştim. Toplantıdan çıkarken müdürümüzü "Bu toplantıyı daha erken bir zamanda başlatın. Bu hanım kızlar evlerine nasıl dönecekler"   diye uyarmayı da ihmal etmemişti. O günden sonra toplantılarımız bir daha hiç o saate kadar sürmedi.

Bugün Sabri Beyin vefat haberini aldığımda bu son toplantımız geldi aklıma. Ailemden birini kaybetmiş kadar çok üzüldüm. Hepimizin gönlünde hiç eskimeyecek yeri olacak Sabri Bey'in.

Emekleri, dürüstlüğü, vefası için Allah sonsuz kere razı olsun kendisinden. Geride onu hayırla yâd edecek binlerce kişi  bıraktı. Mekânın cennet olsun ilk ve en kıymetli patronum.

ÜSLUP, İŞ HÂKİMİYETİ VE DAHA İYİYİ DÜŞÜNME SABRİ BEY'DEN BANA KALAN ŞAHSİ MİRASTIR

Reşat Karabıyık
Bizim Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü

Üniversite mezuniyetimden sonra çalışmaya başladığım Ülker Denetim biriminde, yeni mezuniyetin verdiği istek ve şevkle Sayın Sabri ÜLKER'den gelen bir çalışma talebini büyük bir heyecanla kabul etmiştim. Kendisi, misafir ettiği odasında büyük bir kibarlıkla beni karşılamış, 2-3 dakikalık hâl-hatırdan sonra yine zamanı çok etkin kullanan bir patron olarak 3-4 dakikalık bir zaman diliminde istediklerinin detayını çok anlaşılır bir şekilde özetlemişti. Toplantının bittiğini anlatan vücut dili ile müsaade istemiş, verdiği bir haftalık zaman diliminde kendimce olması gerekenden çok fazla alternatif çözüm önerileri ile randevu talep etmiştim. Yine aynı kibarlıkla çözüm önerilerimi dinleyen Sabri Bey, farklı iki bakış açısını "Çok teşekkür ederim, bunların yanında şu çözüm ihtimalleri de olabilir mi?" diyerek kendisinin de o bir haftalık zaman dilimi içinde zihnen o sorunla hemhâl olduğunu, belki de çok daha fazla alternatifi tarttığını çok güzel bir üslupla ortaya koymuştu.  Çalışmalarımın rakamsal karşılıklarında çözüm önerilerinden en verimlisinin Sabri Bey'in alternatiflerinden biri olduğu ortaya çıkınca, gelecek iş hayatımda kariyerime ne kadar doğru bir başlangıç yaptığım düşüncesi daha da netleşmişti. İş hayatım, daha verimli olacak "bir başka alternatif olabilir mi" sorusu üzerine kurulmuş oldu.

"Üslup, iş hâkimiyeti ve daha iyiyi düşünme" kendisiyle birlikte çok kısa zaman diliminde çalışma imkânı bulduğum Sabri Ülker Beyefendi'den benim şahsi mirasımdır.