İsmail Çal / Tarih Dosyası / Dünya Bülteni

Bundan tam 608 yıl önce Ankara’da 28 Temmuz 1402 tarihinde iki büyük İslam Devleti arasında kanlı bir randevu gerçekleşmişti. Peki bu karşılaşmanın galibi Timur nasıl bir kişilikti?

Timur’dan bahseden Osmanlı Tarihçileri ve dönemin Arap tarihçileri eserlerin de Timur’un zulümlerini ön plana çıkarırlar ve birazda bu konuda dozu kaçırdıklarını söyleyebiliriz. Ankara Savaşı Anadolu için bir yıkım olmuştu. Bu nedenle Osmanlı Tarihçileri eserlerinde daha çok Timur’un Anadolu faaliyetleri üzerinde dururlar ve pek olumlu ifadeye yer vermezler.

Arap tarihçileri ise çoğunlukla Memluk Devletinin resmi tarihçileridir ve Timur hakkında daha kapsamlı bilgi verirken tarafsız olduklarını söylemek pek mümkün görülmemektedir. Hatta İbn Arapşah satrancı çok seven Timur’un kendine özel geliştirdiği satrancı bile eserinde ayrıntısı ve çizimlerle anlatmaktadır.

Osmanlı Tarihçileri Timur’un  1402’de Ankara Savaşını kazanmasını  ve Osmanlı hükümdarı Yıldırım

 
  

Bayezid’i esir almasını Timur’u aşağılayıcı ifadelerle anlatırlar. Yıldırım Bayezit esir alındıktan sonra demir bir kafes içerisin de Anadolu’da dolaştırılması bir çok eserde yer almaktadır. Osmanlı tarihçilerinden Mehmet Neşri kışı Anadolu’da, Aydın ili civarında geçiren Timur’un Anadolu’da kaldığı süre içerisinde halka büyük zulümler yaptığını eserinde dile getirirken Bursa’da yaşananları örnek verir. Osmanlı Devletinin o dönemki başkenti Bursa’da yapılan zulüm ve halkın içine düştüğü şaşkınlık ilginç bir örnekle anlatılmıştır. Neşri eserinde o dönemden şu şekilde bahseder :

‘’Gaddar Timur Rum(Anadolu)’da çok türlü zulümler etti. Kışı Aydın ilinde kışladı. Çerisi (askeri) Rum (Anadolu) vilayetini yağma etti, yakıp yıktı. Müslümanların ehlini ayalini elden geçirdi. Nice babalar oğullarını kaybetti, nice analar kız(lar)ından ayrı düştü. Dünya gayet kıtlık oldu. Taş taşı yedi. Çokluk halk, açlıktan helak olmuştu.

Sonra Timurlenk oğlu(Mehmet Sultan) Bursa’ya göndererek ‘-Git, Bayezid Han’ın orada olan hazinesini getir’ dedi.

Oğlu da gelerek Bursa şehrini talan etti, yıkıp yaktı, sarayda olan hazineyi aldı. Bu da zalim ve dinsizdi. Hatta Camii Kebir ‘in içine adamlar kondu, ahır ederek, tavla ile atlar bağladılar, ateşler yakarak, yemek pişirirlerdi.’’

Neşri eserinde zulmün ulaştığı dereceyi ve halkın yaşadığı sosyal ve psikolojik çöküntüyü şu şekilde ilginç bir olay ile anlatır:

‘’O vakit, İslam ehlinin üzerine (öyle) bir hal geldi ki, haftanın günlerini unuttular, cumayı kaybettiler. Sonra Müslümanlara refahlık olunca, cumayı başka yerden getirdiler.

Hülasa o zalimin ordusunun ayaklarının bastıkları yerler harap oldu.’’

Devamında ise Neşri Bayezid’in Timur’dan bir istek de bulunduğundan bahseder. Timur  Anadolu Beyliklerinin tekrar kurulmasını sağladı. Yıldırım Bayezid’in mücadeleler ile oluşturduğu Anadolu birliğini bozdu. Ayrıca Osmanlı topraklarına Tatarlara (Moğol soyundan gelen Türkleşmiş Tatarlar) verdi. Bu durumu öğrenen Yıldırım Bayezid Timur’dan bir istekte bulundu. İsteğin de :

‘’Benim ocağımı söndürmeyesin. Bugün bana ise yarın sanadır. Tatarı bu vilayette koma götür.’’dedi.

Timur Yıldırım Bayezid’in bu isteğini kabul etti. Ancak Yıldırım Bayezid yaşadığı olayların etkisiyle  bir süre sonra teessüründen vefat etti. Sadece kendisi ile birlikte gelen Tatarları değil daha önce Moğol döneminde Anadolu’ya gelmiş Tatarları da beraberinde götürdü.’’

Neşri gibi bir çok Osmanlı tarihçisi Timur’un Anadolu’da ki yaptıklarını aynı şekilde aktarırlar. Dönemin Arap tarihçileri ise Timur’u daha dehşetli kelime ve cümleler ile anlatır. Bu eserlerde  Timur ayrıntılı bir şekilde anlatılırken onu kan dökücü, eşi görülmemiş bir zalim, her tarafı yakıp yıkan büyük bir bela olarak takdim ederler. Ancak bu tarihçilerin çoğu Memluk Devleti’nin resmi tarihçileridir. Aşağıda ki olayda olduğu gibi bazen oldukça abartıya kaçmışlardır.

İbn Kadı Şuhbe’nin eserinde Timur’un Bağdat’ta yaptığı katliamı şöyle anlatır: ‘’Timur adamlarından herkesin bir kelle getirmesini ister. Bu istek üzerine yaklaşık 800 bin kişi katledilir. Kellelerden 40 adet kule yapılmış. Timur bu kulelerin karşısına geçip –‘Selam olsun size ey şehitler topluluğu! Sizin şehadet mertebesine ulaşmanıza biz sebep olduk, bunun için kıyamet günü bize şefaat etmeyi sakın unutmayın! ‘ dediği belirtir. Acaba bu anlatılanların ne kadarı doğru?

Timur hakkında en çok bilgi verenlerden birisi olan İbn Arapşah’da benzer ifadeler kullanmıştır. Faka t aynı dönemin tarihçisi ve Timur ile bizzat görüşmüş olan İbn Haldun’un eserlerinde bu derece ağır anlatımlar yoktur. Ancak Arap tarihçilerin birleştiği en önemli noktalardan birisi, onun askeri yeteneği, idareciliği ve zekasının üst seviyede olduğudur.

Kaynak

1)Neşri Tarihi I (Mehmet Neşri, Hazırlayan: Prof.Dr.Mehmet Altay Köymen, KTB 1983, sayfa 170-171))

2)Müneccimbaşı Tarihi I (Müneccimbaşı Ahmet Dede, Hazl:İsmail Erünsal, sahife 147, terc.yay.)

3)Oruç Bey Tarihi (Edirneli Oruç Bey, Haz. Atsız, sahife 64, terc.yay.)

4)Arap Kaynaklarında Timur (Araşt.Gör. Musa Şamil Yüksel,www.yesevi.edu.tr/bilig/biligTur/pdf/31/06.pdf

5)Büyük Türk Tarihi (Joseph Deguignes, Türk Kültür Yay. 1977)

6)Tük Devletleri (Doç.Dr. Anıl Çeçen, İnkılap Kitabevi 1986)