Cep telefonları sayesinde insanlar her an ulaşılacak bir hedef hale geldi. Evde, sokakta, işte, dağda bayırda, araçta, dünyanın neresinde olursanız olun anında ulaşabiliyorsunuz. Yakın zamanlara kadar imkansız görünen bir durumla karşı karşıyayız. Öyle ki mesafelerin anlamı kalmadı. Uzakta yakında tanıdık tanımadık herkes sanki hemen yanımızda duruyor. Çevremiz iyice kalabalıklaştı. Herkes her an doğru veya yanlış aranmanın tedirginliğini yaşıyor. Öte yandan cep telefonunun fonksiyonları bilgisayarınkilerle birleşerek başlı başına bir iletişim aracı haline geldi. Artık adı cep telefonu olan cep bilgisayarlarımız var. O kadar çok fonksiyon sayıyorlar ki “telefon da edilebiliyor mu?” diye sormak zorunda kalıyoruz.
Her biri birer tröst haline gelen dev cep telefonu şirketleri, günlük hayatımızı sürekli işgal eden reklam dünyasıyla, atmosferimizi kirletip duran uydularıyla, baz istasyonlarıyla bir afete dönmüş durumda. Fakat benim sözünü ettiğim afet bu değil. Onun ölçümlerini ilgili teknik insanlar veya çevre kuruluşları yapadursun. Nasıl olsa modern hayatın bu tür problemleri bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik düşüncesiyle savunuluyor. Ben burada, teknik bir iletişim aracının insani iletişimi nasıl etkilediğini konu ediyorum.
Çevremizdeki insanların yeni yaşam tarzlarına dikkat ediyor musunuz? Artık insan, devamlı elindeki bir nesneye bakan varlık haline geldi. Yolda, otobüste, trende, kafede, arkadaş meclislerinde, herkes sürekli elindeki bir şeye bakıyor. Özellikle gençler o küçük ekranda sürekli başparmaklarıyla birtakım şeyler yazıyor. İnsanlar uzun süre birbirlerine bakamıyor. Adeta yüz yüze görüşme tarih oluyor. Artık bu manzaralara camide de rastlıyorum. Cuma hutbesi sırasında, namaz aralarında cep telefonuna bakan insanlar görüyorum. Hutbe okunurken, elindeki ekranda, kim bilir, facebook’da ne varmış, ona bakıyor. Canlı olarak, bizzat bulunulan mekana, konuya, insanlara adapte olmakta, yoğunlaşmakta zorluk çekilen bir sürece girdik.
Konuşurken insanın yüzüne bakmak, ilgilenmek, gülümsemek güzel ahlakın özellikleridir. Birisiyle diyalog halindeyken, başka şeylerle, üçüncü şahısla ilgilenmek, başkalarının olduğu yerde özel ve gizli konuşmak hoş davranışlar değildir. Artık bu tür incelikleri geçtik, bir masa etrafındaki dört kişi birbirine bakmadan kendi cep telefonuyla ilgileniyor. Aynı şey aile ortamlarında da geçerli. Topluca TV’ye dönerek saatlerce oturan, bu şekilde maddi ve manevi hastalıklara maruz kalan aileler, meclisler vardı. Şimdi onlara topluca kendi elindeki cep telefonuna bakan gruplar eklendi. Bu şekilde, bir arada bulunmanın anlamı kalmıyor. Uyuşturucu gibi bağımlılık yapan bir madde haline geldi cep telefonu. İnsanları başlarını kaldırıp çevrelerine, diğer insanlara, ağaçlara, yollara, bulutlara, canlı dünyaya bakmaktan alıkoyan bir şey.
Telefonlardaki programların bilgisayarlarla bağlantısı var. Fakat bilgisayar insanla birlikte kolayca gezen bir şey olmadığı için belli bir sınırlama söz konusu. Cep telefonu öyle değil. İnsanın gittiği her yere gidiyor. Her yerde muhtelif zil, mesaj seslerini duyuyoruz. Karşınızdaki insanı birden uzaktaki bir başkası esir alıyor. O mesaja ille de bakması gerekiyor. ‘Çok çok önemli’. Bir iş yerinde odasına gitmişsiniz görüşmek üzere, fakat uzaktaki adamın önceliği var. Eğer nezaketi hepten kaybetmediyse diyor ki “müsaadenizle”. “Tabii canım buyurun” diyorsunuz, “lafı mı olur?”. ‘ Telefon geldiyse elbette önce ona bakmanız gerekir’. Bu durumda insanlara bizzat gitmemekte fayda oluyor. İhtimal, telefonla daha kolay görüşebilirsiniz. Kutsal telefonla görüşürken sizi kimse bölemez. Tek rakibiniz diğer bir telefon olabilir. Birden fazla numara olması da bir prestij meselesi sayılıyor. Önemli adam, farklı numaralarını farklı insan gruplarına veriyor. Görüşmekten kaçındığı insanlar belli numaraya asla ulaşamıyor.
TV ve internet için eleştiriler geliştiriliyor ve kısıtlamak, kontrol etmek adına dünyanın her yerinde adımlar atılıyor. Özellikle “çocuklar üzerindeki” olumsuz etkilerinden bolca söz ediliyor. Fakat henüz cep telefonunda post- modern sürece galiba giremedik. Radyasyon odaklı fiziksel zararlar gündeme geliyor, o kadar. Ne olursa olsun kural açık; ‘Ergenlik çağına girmesinden itibaren her insanda bir cep telefonu bulunacaktır’. Parmaklar birtakım görüntüleri sağa sola veya yukarı aşağı sürüklemek için, büyültüp küçültmek için, aradığını bulunca yumuşakça dokunmak için hazır bekliyor. Gençlerin telefon tutuşa göre geliştirdikleri “başparmağıyla hızlı yazma tekniği” takdire şayan bir buluştur. Burada bildiğimiz kelimeler iyice kısalarak harflere dönüşüyor. Küçük ekranlara bağımlılık öyle bir aşamaya geldi ki artık içimizden şu sözler geçiyor; Gençleri, dostları, tekrar aramızda görmek istiyoruz!
Dinler, uluslar, kültürler arası diyalogdan çokça söz edilen bir dönemdeyiz. Peki insanlar arası diyalog ne durumda? İletişim araçları arkadaşlar, akrabalar arasındaki ilişkilere ne kadar katkıda bulunuyor? Gelişen bu yaşam kültürü bize ne kadar uygun? Her gün yenileri ortaya çıkan program ve modellerin şaşkınlığını üzerimizden atıp, hayat tarzımızı değiştirmekte olan bu oyuncakları sorgulamanın zamanı çoktan gelmiştir.