Lieberman'ın İsrail kabinesine girmesi ihtimali Batı'da tepki çekmedi. Araplar bu zehirli hediyeyi 'iade ederek' varlıklarını hatırlatmalı.

"Hamaslı esirlerin Ölü Deniz'de boğulmasını öneriyorum. orası dünyanın en alçak yeri. Ulaştırma bakanı olarak oraya götürülmeleri için otobüs vermeye hazırım." "Hamas'la biraraya gelen İsrailli Arap vekillere Nazilere uygulananla aynı ceza verilmeli: İdam."

"İsrail'in Mısır'daki El Ali barajını bombalaması ve bütün Mısır'ı boğması mümkün. Devlet Başkan Hüsnü Mübarek İsrail'i ziyaret etmezse cehenneme gitsin." İsrail dışişleri bakanı olmaya aday ve bu ünvanla Mısır, Ürdün, Filistinliler ve uluslararası toplumla görüşecek olan Lieberman'ın hezeyanlarından bazıları bunlar.

Ne var ki, 1978'de İsrail'e göç etmeden önce eski Sovyetler Birliği'nde bar fedailiği yapmış bu Rus Yahudi'siyle ilgili sorun sadece faşist üslubunda değil, aynı zamanda Nazi politikalarında saklı. Zira 1948 topraklarındaki bütün Arapların İsrail devletinin İsrailliliğine değil, Yahudiliğine olan bağlılıklarının boyutunu öğrenmek için sadakat yemini öneriyor. Bunu yapmayanlar vatandaşlıktan çıkarılacak.

2006'da bir Filistin devleti kurulmasına onay verdiği iddia edilen Lieberman'ın bu düşüncesi de şu üç yanlış varsayıma dayanıyor: Kendisinin ilk yanlış varsayımı, Filistin sorununun Ortadoğu'daki çekişmenin temel sebebi olduğu. İkincisi, Lieberman bu çekişme bir ideoloji değil toprakla ilgili olduğunu düşünüyor. Üçüncü yanlış varsayımıysa, Filistin devletinin kurulmasının sorunu çözeceği fikri.

Dahası, Golan'dan çekilmenin reddedilmesi, Batı Şeria'daki yerleşim inşaatının sürdürülmesi, Gazze'nin yeniden işgal edilmesi ve İran'ın bombalanması yönünde de süregelen çağrılar var. Hükümeti kurmaya çalışan Likud lideri Binyamin Netanyahu'nun, Ortadoğu'da çekişmesinin çözümüne ve İran'la anlaşmazlığa son vermeye dayanan yeni bir sayfa açmak istediğini söyleyen yeni ABD yönetimine sunmayı kararlaştırdığı güçlü İsrail diplomasisinin ana teması bu...

Washington ve Brüksel'de rahatsızlık hâkim. Fakat Batı'nın İsrail'e karşı rahatsızlık hissetmesiyle bu yönde bir tavır alması farklı şeyler. Şimdiye dek tek monoton ses AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın açıklaması oldu. Solana aşırılıkçı Lieberman'ın zihnindeki pragmatist eğilimi ortaya çıkarmak için çaba harcasa da, İsrail'le 'normal ilişkilerin süreceğini' belirtti.

Batılılar, Lieberman'ın Naziliğine ve faşistliğine dair İsrail içinde bile dile getirilen suçlamalarla pek ilgilenmiyor.

İsrail'in Yahudiliğini tanımayı reddeden Hamas'tan başka suçlanan yok.

Barış tek adama bağlı olmaz

Peki Arap tutumu nasıl? Suudi Arabistanlı bir müsteşar Financial Times'a Lieberman'ın atanmasının mutlak bir felaket olacağını belirtirken, Filistin Yönetimi yetkilisi Saib Ureykat bu atamanın barış girişiminin sonu olacağını ifade etti. İyi bir başlangıç ama yeterli değil. Doha'daki Arap zirvesinin önünde, Arap barış girişimini masadan çekerek ve İsrail'e barışın tek bir adamın üzerine kurulu olmayacağını bildirerek bu zehirli Lieberman hediyesini sahibine iade etmek için altın bir fırsat var.

Tek yol bu keskin tutum. Sadece Tel Aviv'e sopa sallamak ve ABD'ye Arapların var olduğunu ispatlamak için değil, aynı zamanda diğer bölgesel taraflara da Arapların kendi haklarını geri almaya kadir olduğu mesajı vermek için... Acaba bunu yaparlar mı? (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 19 Mart 2009)

Kaynak: Radikal