Irak'ın kuzeyinde yapacağınız riskli ama bir o kadar da keyifli bir yolculuk aradaki farkı size hemen gösterir.
Mesut Barzani'nin hakim olduğu Erbil, bölgenin ağırlıklı olarak 'köylü kültürünün' hüküm sürdüğü bir kentidir. Barzan aşiretinin ilişkiler ağı ve hiyerarşisi önemlidir.
Celal Talabani'nin memleketi Süleymaniye, sizi Ortadoğu'ya göre bir hayli Avrupalı görüntüyle karşılar. Kürtler'in 'kent kültürünün' geliştiği, aydınlarının yaşadığı ışıltılı bir şehir...
Erbil, bizim güneydoğunun geri kalmışlık zincirini kırmaya çalışan kentlerinin uzantısı gibidir, Süleymaniye ise Eskişehir...
Zaten, Irak'ın kuzeyindeki siyasi gelişmelerden söz ederken, Barzani-Talabani ikilisi için 'iki Kürt aşiret lideri' tanımlamasını yapmak, biraz, Talabani açısından yanlıştır.
Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi, (KDP) doğrudur, bir aşiretin siyasete yansıyan yüzüdür.
Talabani'nin Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) 1961'de başlayan 'sosyalist rotalı' ve 'birden fazla politik gücü içinde barındıran' bir siyasi hareketin 1975 yılında partiye dönüşmesidir.
Zaten, Irak siyasetini yenileyen tüm 'çağdaş çizgideki' gelişmenin Süleymaniye'den yola çıkması asla tesadüf değildir.
Goran'ın çıkışı tesadüf değil
Kürdistan yönetiminin, tipik bir üçüncü dünyalı yapılanmaya dönüşmesine karşı çıkan Goran (Değişim) hareketinin lideri Nevşirvan Mustafa'nın eski bir KYB yöneticisi olması, hareketin Süleymaniye ve çevresinden aldığı büyük oy potansiyeli Kürt meclisine güçlü bir şekilde girmesi bu yapılanmanın doğal uzantısıdır.
1. Goran, Filistinliler'in Yaser Arafat döneminde düştükleri büyük hatanın Kürdistan'da yaşanmayacağının garantisi olmuştur. Filistin hareketinin efsanevi liderinin yönetimi, siyasi özgürlükleri kısıtlayan, insan haklarına saygı göstermeyen ve yakın çevrenin zenginleşmesini sağlayan tipik bir üçüncü dünya tarzı yönetimdi. Bu uygulamanın Filistin'deki devamı 'çağdaş-demokratik muhalefet güçlerinin' ortaya çıkmasını önlemek, buna karşın Hamas gibi dini zeminli radikal hareketlerin güçlenmesine yol açmak olmuştur.
2. Nitekim, Goran, girdiği ilk seçimde büyük ilerlemeler gösterirken, bölgedeki radikal İslamcı hareketin beklenilenden daha düşük oy aldığı dikkat çekmiştir. Bu Türkiye başta, dünyanın çağdaş devletleri açısından hayli rahatlatıcı bir gelişmedir.
3. Şu anda, siyasi yapılanmalarının içinde aşiret ilişkilerinin ağırlığını taşısalar da Iraklı Kürtler, demokratikleşmede 'Avrupa standartı'nı yakalamaya kararlı hatırı sayılır bir nüfusa sahip olduklarını göstermişlerdir.
Türkiye, akrabalarının bu çağdaş kararlılığını desteklemek durumundadır.
Kürt açılımı
Türkiye'nin, kendi içindeki Kürt kültürel grubunun taleplerini, Avrupalı-üniter devlet stardartları içinde karşılama çalışmalarının kamuoyunda 'yüksek beklentiye' sahip olması hatalıdır. Sanki bir güç, hükümetin, iyiniyetle atmaya çalıştığı adımların 'çıtasını yükselterek', işin finalinde 'dağ fare doğurdu' görüntüsü yaratmaya çalışmaktadır. Bu, memleketin kalıcı istikrarı açısından tehlikeli bir yaklaşımdır. Türkiye, zaten, bu konuda TRT Şeş'in kurulmasına kadar varan çok önemli açılımları gerçekleştirmiş bir devlettir. Türkiye, Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde sadece Kürtler'in değil, topraklarında yaşayan bütün alt kültürlerin varlığını garanti altına alan başka 'demokratik uyum yasaları' da çıkartacaktır. Bu normal işleyen bir süreçtir. Hükümet, belki bu kez, bu konuda attığı adımların kamuoyunda daha iyi değerlendirilmesi için alınacak bütün kararları bir ortak paket içinde değerlendirecektir. Bu strateji doğrudur.
Kaynka: Star