Kosova nihayet beklenen adımı atarak bağımsızlığını ilan etti. Böylece soguk savaş sonrasında parçalanan Yugoslavya'nın tasfiye süreci tamamlanmış oldu. Kosova'nın bağımsızlığını ilan ederek Avrupa'da yeni bir devletin doğuşu bir dönemi sona erdirirken aynı zamanda küresel rekabet açısından yeni bir sayfanın başlangıcı anlamına geliyor.
Her şeyden önce Avrupa'da nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ikinci bağımsız devletin kurulmuş olması önemli bir gelişmedir. Arnavutluk'tan sonra nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ikinci ülke olma özelliği taşıyor Kosova. Aynı zamanda Kosova etnik olarak Arnavutların ezici çoğunluğu oluşturduğu bir ülke. Balkanlarda bir çok ülkeye dağılmış bulunan Arnavutların iki bağımsız devleti oldu. Bundan sonraki adımın büyük Arnavutluk yolunda iki ülkenin birleşmesini gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şimdilik belli değil. Bu bağımsızlık ilanını bölgesel olarak Sırbistan kadar Makedonya ve Yunanistan'ın tedirginlikle izlediğini söylemeye gerek yok. Çünkü her iki ülkede de önemli sayıda Arnavut nüfus var.
Bosna savaşı sırasında katliama maruz kalan Boşnaklardan esirgenen kendine yetecek bağımsız yapının Kosovalı Arnavutlara tanınması önemli ayrım. Burada Amerika'nın ve Avrupa Birliği'nin tavrı belirleyici. Şimdilik Rusya'nın itirazı bir yana AB içinde de bazı Sırp yandaşı Ortodoks ülkelerin Kosova'nın tanınmasına itiraz etmeleri Rusya'nın Slav ve Ortodoks stratejisi ile örtüşüyor.
Zamanlama açısından AB-ABD eksenine karşı Rusya'nın bağımsız Kosova'ya karşı çıkması bölgesel ve küresel güç olarak geri dönmeye hazırlandığı bir döneme denk gelmektedir. Bu durum da küresel rekabet açısından soğuk savaş dönemini hatırlatan gerilime işaret etmektedir. Ne var ki, Batı ittifakı Kosova'nın stratejik konumu gereği, Balkanlara tümüyle oturmuş bulunan Amerika'nın elinde tuttuğu güçlü bir koz olarak kaybetmeyi göze alamayacak kadar önemli.
Ayrılıkçı azınlıklarla başı dertte olan Romanya gibi bölge ülkeleri ile İspanya gibi AB üyeleri Kosova'yı tanımamakta direnecek. Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ın itirazı ise, çok farklı gerekçelere dayanıyor. Ortodoks ittifakı çerçevesinde Sırplara destek veren Yunan ve Rum siyasetçilerin Kuzey Kıbrıs için emsal teşkil etmesinden çekindikleri çok açık. Bunun yanı sıra Yunanistan'ın Arnavut azınlıkla sorunlu olması Kosova konusundaki tavrını belirleyecek görünüyor.
Kosova bağımsızlığını çift başlı kartal bayrakları kadar Amerikan bayraklarının gölgesinde ilan edildiğini unutmayalım. Halkının büyük kısmı Müslüman olmasına rağmen eski Marksisit ve katı laikçi bir kadronun öncülüğünde bağımsızlığa yürüyor olması şimdiden kaydedilmesi gereken noktalar. Nitekim Kosova liderliği bağımsızlık öncesi laik batıcı çizgiye sadık kalınacağı, hatta "bir islam ülkesi olamayacakları" güvencesini vermiş olmalarını bir yerlere kaydetmek gerekiyor.
Her şeye rağmen, uzun vadede Avrupa'da Müslümanların çoğunlukta olduğu ikinci bağımsız devletin ortaya çıkması önemli bir gelişmedir. Bosna'yı da bu katagoriye koyduğumuzda Avrupa'nın şekillenmesinde bağımsız siyasal aktörler olarak Müslüman kimliğin ağırlığı artacak demektir. Türkiye bu imkanı görmeli siyasi ve kültürel sorumlulğunun farkında olarak adım atmalıdır.