İktidar ve muhalefet partisi temsilcilerinin birbirleri hakkında 'şerefsiz, alçak, aşağılık, bay müfteri ve baron' gibi kulak tırmalayan sözcükler kullanması kuşkusuz hoş değil. Kavga ne kadar kızışırsa kızışsın muhteva ve üslubun belli bir seviyenin altına düşmemesi gerekir. Kurum olarak siyasetin itibarını zedeliyor çünkü. İstisnasız her siyasetçi de politikanın saygınlığını korumak zorunda.
Bu açıdan bakıldığında düelloyu Meclis çatısı altına taşıyan CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ile AK Parti'li Dengir Fırat'ı eleştirmek mümkün. Meclis teklifi Kılıçıdaroğlu'ndan geldi. Daha önce belirttiğim gibi ben düelloyu pusuya oranla daha yiğitçe buluyorum, oyum tartışmasız düellodan yana. Tabii belli bir üslup içinde olursa, siyasetin saygınlığına halel getirmezse, Meclis'in mehabetine gölge düşürmezse... Kısacası düellonun ruhuna uygun olursa. Düellonun da kendine özgü kuralları vardır. O yüzden de asil ya.

İlk itirazım mekâna. Televizyon ekranları düellonun pekala sahası olabirdi. Böyle bir tartışmaya bütün ekranlar açık. Nitekim çeşitli tartışma programlarında iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekilleri sıklıkla kozlarını paylaşıyor. Hatırlanacaktır, gazeteci Emin Çölaşan ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ekranda karşı karşıya gelmişti. Tartışmanın Meclis çatısı altında gerçekleşmesi şık olmadı. Meclis arenaya dönüşmemeliydi. Toptan, son dakikada iki tarafı tekrar uyardı, ancak tartışmaktan vazgeçiremedi.

Her düellonun bir kazananı bir de kaybedeni olur. Meydana çıkan, ortaya hayatını koyar. Kaybedenin hayatı gider. Burada ise farklı durum söz konusu. Çünkü bu siyasî bir düello. Futbol maçlarında olduğu gibi rakamsal bir skor söz konusu değil. Kanaatler devreye girer. İki tarafın da keskin tarafları var. Taraflar siyasî olarak kendisine yakın bulduğu ismi daha tartışma başlamadan peşinen galip ilan etmeye hazır... Rakip ne söylerse söylesin, şapkasından ne tür belge çıkarırsa çıkarsın. Onlara göre sonuç değişmeyecek. Maç skorlarının bile tartışma konusu olduğu, başta etkenlerle izah edilmeye çalışıldığı ülkemizde bir siyasi tartışmada galip ve mağlup üzerine mutabakata varabilmek imkânsız.

Siyasî düelloya ilgi olağanüstüydü, 20'nin üzerinde televizyon canlı yayın yaptı. Bir derbi maçını yorumlar gibi uzmanlar ve hukukçular tartışmanın ardından sonucu değerlendirdi. Kılıçdaroğlu'nun da, Fırat'ın da daha tartışmanın başında 'düello' nitelemesine karşı çıkması tansiyonu düşürdü. Bu, tartışmanın seyrini olumlu yönde etkiledi. Neticede korkulan olmadı. İki taraf da hakaretten, kem sözden kaçındı, birbirlerine karşı ölçülü ve sakin bir üslup kullanmaya özen gösterdi. Biraz heyecanlı olduğu gözlenen CHP'li Kılıçdaroğlu elindeki belgeleri ortaya koydu, AK Parti'li Fırat, bu iddialara dosyasındaki belgelerle cevap verdi.

Düelloyu kim kazandı? Kılıçdaroğlu mu yoksa Fırat mı? Ortada net skor yok. Doğası gereği olamaz da. Fırat, belgeler için 'Ben ikna olmadım' dedi. Sonuç kişiye göre değişecek. Bunu iki kişiyi kastederek değil, onları destekleyenler açısından da söylüyorum. Hiç kimse yenilgiyi kabul etmeyecek. Dolayısıyla bir kazanan çıkmayacak. Taraflar kendilerini galip görebilirler. İki ismin de karşı tarafın zihnini bulandırdığını sanmıyorum. Eğer belgeler yargıya gider somut sonuca dönüşürse durum değişebilir. Bir kısmının yargıya taşındığını da öğrendik. Benzer dosyalarda Fırat'ın da Kılıçdaroğlu'nun arkasına sığındığı yargı kararı var. Düelloda olduğu gibi iki taraftan da bir ölüm vuruşu yok. Karşılıklı salvolar söz konusu sadece.

Başta endişeyle karşılandı ama belgeler üzerinden siyasi düello toplumun aydınlatılması açısından yararlı oldu. Her türlü kışkırtmaya ve olağanüstü beklentiye rağmen belli seviyeyi koruyan Fırat'a da Kılıçdaroğlu'na da teşekkür etmek lazım. İyi bir düzeyin tutturulması bundan sonra olası tartışmalara örnek oluşturacak.

 
Kaynak: Zaman