Bölgesel güvenliği askeri harekât değil diplomasi sağlayacaktır.

Shlomo Ben-Ami -  Trita Parsi

Washington ve Kudüs – İran ve İsrail arasında bir savaş kaçınılmaz mıdır? İran'ın radikal Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ı, İsrail'in İran doğumlu ulaştırma bakanı Shaul Mofaz'ı veya İsrail'in İran'a karşı saldırı hazırlığı olarak Akdeniz'de büyük bir askeri tatbikat yaptığına dair şu yakın zamanlarda yayınlanan haberleri dinleyince böylesi bir izlenim edinebilirsiniz.  

Mofaz'ın İran'a saldıracağını belirttiği sözleri hâsılat yaratmadı. Yaptığı beyan'ın ilk etkisi, petrol fiyatlarında kaydadeğer bir artış ve Mofaz'ın İranlı nemesislerinin, ummadıkları bir an'da, milyonlarca dolar kazanmaları oldu.  

Mofaz ve Ahmedinecad yanlıştalar. Düşman olmak İsrail ve İran'ın kaderi olmadığı gibi çıkmaz sokaktan kurtulmanın yolu askeri seçenek değildir. Hakikatte hiçbir şekilde çözüm sunmamaktadır.

İran'ın nükleer tesislerini vurmanın önündeki lojistik engeller ve yapılacak bir saldırının bölgesel sonuçları bir yana, ne İran'daki potansiyel gizli tesislerden her hangi biri imha edilebilecek ne de uranyum zenginleştirme süreci hakkında İran'ın sahip olduğu bilgiler elinden alınabilecektir.

En başarılı bombardıman dahi İran'ın bir miktar nükleer kapasiteye sahip olmasının önüne geçemeyecektir. Bu seçeneğin savunucularına göre bombalama taş çatlasa programın beş yıl geriye saymasına neden olacaktır. Beklentiye göre İran halkı ülkenin mollalarını bu zaman zarfında mûcizevi bir şekilde yerinden edecek ve nükleer programı kalıcı bir şekilde yürürlükten kaldıracaklardır.

Bu gerekçesiz beklenti, Kudüs ve Washington'un bakışındaki ana sakatlığın altını çizmektedir: Askeri harekâtın tehlikelerine ve yankılarına aşırı bir iyimserlikle yaklaşırken diplomasi mücadelesine aşırı şüphecilikle yaklaşma.

Daha muhtemel bir senaryo: Tahran, saldırıdan dolayı Nükleer Silahların Yayılmasını .Engelleme Antlaşmasının (NPT) 10'ncu maddesine başvuracak ve antlaşmadan tümden çekilecek. Bu madde, "ülke'nin â'li menfaatlerinin tehlikeye düştüğü" olağanüstü hallerde, taraflara antlaşmadan çekilme hakkı veriyor. İran, Uluslararası Atom Enerjisiyle yürüttüğü tüm işbirliğine son verecek, BM denetçilerini kapı dışarı edecek ve böylelikle uluslararası toplumu en çok ihtiyaç hissettiği şeffaflık ve vukuftan mahrum edecektir.

Saldırının daha uğursuz bir başka sonucu, İran'a statüskoya karşı mücadele eden güç rolünü biçmesinin yansıra İran liderliğini sadece nükleer silah üretecek kapasiteyle yetinmeyip fiili olarak nükleer bombaya sahip olmak gibi hayâti bir karara sevketmesidir

Sonuç itibariyle ABD veya İsrail eliyle yapılacak başarılı bir bombardıman, basitçe, beş yıl içinde nükleer silahlı ve intikam peşindeki bir İran'ı garantileyecektir. Şu yakın zamanlarda IAEA başkanı Muhammed El Baradey, İran'ın NPT'den ayrılması durumunda bir yıl içinde nükleer silah üretebileceğini açıkladı.

Askeri bir saldırı,  işleri daha da kötüleştirmek adına, demokratik yönetim ihtimalini artırmaktan çok azaltacaktır. Bombardımanın ardından seküler demokratik bir yönetimin ortaya çıkacağı beklentisi İran hükümeti kadar rağbet görmekten uzak çılgın bir iyimserliktir ve Bush yönetiminin Irak savaşına giderken yaptığı yanlış hesapları çağrıştırmaktadır. İran'la savaş, İran demokrasi hareketinin kurtarıcısı olmayacak ölüm çanlarını çalacaktır.

İran'dan gelen meydan okumaya karşı yürütülecek ciddi her hangi bir çaba, çatışmanın hakiki doğasını tanımalıdır. Ne nükleer İran ne de İran-İsrail rekabeti kıyamet habercisi değildir. Daha ziyade stratejik olarak yürüyen çatışmalardır; yönlendirilebilirler ve hatta uygun düzeyde yürütülecek diplomasiyle çözüme kavuşturulabilirler.

İran ve İsrail arasında bir al-ver yapılması gerekecektir; buna göre İran, şiddet gruplarına verdiği desteği sona erdirmeli ve İsrail'in meşru güvenlik sorunlarını tanımalıdır; öte yandan  İsrail ve ABD, İran'ın jeopolitik ağırlığıyla orantılı rolünü kabul etmeli ve İran'ın bölgesel siyasi ve ekonomik yapılara dâhil edilmesini, İran'ın devrimci güdülerini uysallaştırmak üzere kullanmalıdırlar.

İsrail-İran arasındaki husûmet, Arap-İsrail çatışmasından tümüyle bağımsız değildir.  Bu ikincisi, İran'ın bölgesel istikrarsızlık stratejisini rahatlatmakta ve beslemektedir. Bölgesel bir güvenlik ve işbirliği sistemi Arap-İsrail çatışması sona erdirilmeden tesis edilemez. Ve nükleer silahsızlanma sorununu çözüme kavuşturmada eşit derecede bir öneme sahiptir.

Bölgesel güvenliğin mümkün olabilmesi için sadece İran, İsrail ve ABD'nin birbirlerini asgari düzeyde olsun tanımaları yetmez; İsrail'in, bölgesel güvenliğin kendi nükleer tekeli üzerinde tesis edilmesi fikrinden kurtulması da gereklidir.

Uzun vadeli gerçek seçenek, uranyum zenginleştirme programının askıya alınması ve savaş arasında değildir; doğrulanabilir şekilde nükleer silahlardan arınmış bir ortadoğu yahut da nükleer silahların denetim dışı yayılması arasındadır.

* Nemesis: Eski yunanda kibirlileri cezalandıran intikam tanrıçası. 

Shlomo Ben-Ami, Toledo International Center for Peace başkan yardımcısı ve İsrail'in eski dış işleri ve iç güvenlik bakanıdır. Trita Parsi, National Iranian American Council başkanı ve "Treacherous Allience – The Secret Dealings of Israel, Iran and US" adlı kitabın yazarıdır.

Çeviren: Ertuğrul Aydın