Geçen Cuma günkü üç milyon kişilik gösterilerin yapıldığı Hama olayları, sıradan olaylar değildi. Suriye'deki halk devrimi öyle bir ivme kazandı ve öyle bir boyutlandı ki iktidarı ve çevresindeki parazitlerin feleğini şaşırttı. Devrimin patlak vermesinden bu yana hiç düşmedikleri bir şaşkınlığın içine düştüler. Başlangıçta Hama tereddüt etmişti, zira katliamın henüz daha unutulmamış olan anıları, bu şehre yönelik baskı ve katliamın daha sert olacağı yönünde uyarıda bulunuyordu. Rejime düşman bir şehir olarak yaftalanıyordu. Hama'ya desteği nedeniyle Aynı şeyle Banyas da karşı karşıya kalmıştı.
Biraz tereddüdün ve Dera kentinin fitili ateşlemesinin ardından Dünyanın gözleri önünde büyük meydanında toplanan yarım milyon insan, bu rejimin mutlaka yıkılması gerektiğini haykırarak kendi yöntemiyle Suriye'deki duruma yeni bir boyut kazandırıyor ve kendisini zelil duruma düşüren ve katledenlerden müthiş bir intikam almak üzere olduğunu ilan ediyordu. Geçtiğimiz Cuma, şehrin büyük meydanında gösteri yapanların çoğu 1982 yılına ait çok fazla şey bilmiyorlardı, üstelik çoğu o tarihte doğmamışlardı bile, bildikleri bizatihi şahit olduklarından çok, anne ve babalarının kendilerine anlattıklarından ibaretti.
Cuma günü Hama halkı daha önce hiç görülmemiş bir biçimde sokaklara ve meydanlarda boy gösterdi, Hama şayet kadınların gösterilere katılmasını engelleyecek kadar muhafazakar bir kent olmasaydı (İslami değerlere aykırı olmayacak şekilde kadınların gösterilere katılmasına müsaade edilmesine izin verilmesini rica ediyoruz) bütün şehrin sokaklarda olduğunu görecektik.
Hama'nın korku duvarını yıkmasıyla birlikte rejim, artık ayakta kalma imkanının kalmadığını, çökmek üzere olduğunu, artık reform yalanlarının ve reklam ya da propaganda amaçlı toplantılarının/diyalog çabalarının bir işe yaramadığını yakinen görmüş oldu.
Ancak Hama'yı sevenler, ellerini vicdanlarının üstüne koyarak bir taraftan katliamın anılarını gözlerinin önlerine getirirken diğer taraftan da Recep Tayip Erdoğan'ın Türkiye'nin yeni bir Hama yaşanmasına izin vermeyeceği yönündeki sözlerini hatırlıyorlar. Ancak bununla birlikte, özgürlüğün bir bedeli olduğunu, kıstırıldıkları mekanlardan çıkma zamanının geldiğini, artık baba ve oğul Esed'in kendilerinden çaldıkları özgürlüğü geri almanın gerektiğini çok iyi kavrıyorlar.
Bugün, rejim Hama'ya yönelik eski kinlerini tekrar gündeme getiriyor ancak ne yapılması gerektiğini bilmiyor. Şehri tanklarıyla mı işgal etse yoksa füze yağmuruna mı tutsa? Ya da tek tek evlere girerek tutuklama ya da şehri kuşatma siyasetiyle mi yetinse?
Doğal olarak vali görevden alındı, zira insanların sokaklara çıkmasını engelleme noktasında yetersiz kaldı, Baas rejimi emniyet güçleri içerisinde bazı değişikliklere gitti, tabii bu değişikliğin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Kim bilir belki de rejim, Hama halkını daha rahat katledecek ve şehri bütünüyle yok etmeye hazır insanları iş başına getirdi.
Durum ne olursa olsun, Hama sözünü söyledi. Sanki Hama halkının şehitleri yeniden hayata dönerek protestocularla birlikte sokaklarda halkın rejimi devirmek istediğini dünyaya haykırıyor. Sanki Hama, katliam resimlerini korkuyu yaymak için değil de intikam ruhunu ateşlemek için duvarlara asıyor.
Bu yeni bir dönem. Artık rejimin küçük gösterilerle başlayıp milyonluk gösterilere dönüşen kitlelerin ayaklanmasını bastırması son derece zor... Ancak bu konuda kesin konuşamıyoruz çünkü karşımızda aklını ve dengesini kaybetmiş, herhangi bir aptallığı işlemekten bütünüyle de uzak olmayan bir rejim var.
En büyük sorun ise Arap rejimlerinin önemli bir bölümünün Suriye rejimini desteklemesi. Hatta bu rejimle kavgalı olanları dahi... Bu nedenle Suriye dışındaki muhalifler öyle rahatça konuşamıyor ve gösteri yapamıyorlar. Sanki Arap devrimlerinin devam etmemesi noktasında gizli bir anlaşma var. Buradaki çıkmaz ise, İran'a karşı mücadele ettiklerini iddia eden söz konusu yönetimlerin bu yaptıklarıyla İran'la buluşuyor olmaları. İran, bilindiği gibi bütün gücüyle Suriye'nin arkasında duruyor.
Hama'dan sonra başka şehirler de sokaklara çıkacak. Özellikle de Halep'in korku duvarını aşıp sokaklara çıkmasının ardından... Burada insanların bir kez daha acımasız bir rejim karşısında olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Bir kez daha, rejimin Hama'daki halkı susturmak ve geçen Cuma günkü tablonun bir daha yaşanmamsını sağlamak için ne yapacağını kestirmenin oldukça zor olduğunu söylüyoruz. Nitekim bu satırları yazdığımız sırada şehir tanklarla kuşatılmış durumdaydı. Kesin olan şu ki, daha öncekinden daha küçük ölçekte bir katliam işlense dahi, yeni dönemin objektif koşullarında bunun kabul görmesi imkansız. Böyle bir fecaat, rejimin büyük bir bedel ödemesine neden olacak ve çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır, zira ne kadar inat ederse etsin rejim eninde sonunda çökecektir.
Dünya Bülteni için faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.