Süperlüks daireleri bulunan bir site olduğu belirtiliyor, sağına soluna iliştirilmiş afişlerde, panolarda. Havuzu ve geniş bir otoparkı var ikinci bodrum katında. Birinci bodrum katı ise ortak kullanma alanı olarak düzenlenmiş.  Tek kat üzerine daireler ikiyüzeli metre kare genişliğinde. Bir dairenin en az üç oturma grubunu içine alacak kadar büyük salonu yanında,  birkaç odası olmalı; öyle görünüyor. Bu yatak odalarından birini muhtemelen günlük oturma odası olarak düzenleyecektir, evin sahipleri ve yer minderleriyle halı yastıkları yerleştirdikleri bir köşeye semaveri kuracaklardır. Geniş salon ise ziyaretler, davetler, bayram görüşmeleri için ayrılacaktır.

      Onlar, birinci katta, arka bahçeye bakan bir odayı mekan kılmışlar kendilerine. Manavın bulunduğu sokağa girerken,   kaldıkları odanın pencere boşluğundan içerisi görülebiliyor. Bir ışık yandığında hele, içerisi dışarıya taşıyor adeta, inşaat halindeki sitenin genel görünüşünden çok farklı bir canlılık sergilediği için. Henüz pencere kasaları bile takılmamış, havalar epeyce sıcak, idare ediyor olmalılar. Bir askı görünüyor duvarda, ceketlerini, pijamalarını, havlularını iliştirmişler. Şimdi akşama yaklaşıyor vakit; iftar hazırlığı içindeler sanki. Onlardan birine bazen bakkalda, bazen manavda raslıyorum. Çoğunlukla yoğurt, üzüm, karpuz, domates, peynir ve yumurta alıyorlar. Meşrubat tüketimleri fazla, ramazanda bile. Reklam filmlerinde görüldüğü şekilde, iftar sofrasına büyük bir şişe soğuk kolayı yerleştirecekler. Hazırlanması uzun zaman istemeyen, ayrıca çok da masraflı olmayan konserve yiyecekleri tercih ediyorlar. Açık ki oruç tutuyorlar, en azından bir kısmı tutuyor.  Muhtemelen iftarı kahvaltıyla geçiştirecek, bezelye ya da patlıcan kızartması konservesini pilavla birlikte sahur için ayıracaklar. Haftanın bir günü yakındaki lokantadan kebap ısmarlıyor olmaları mümkün. Ramazan'ın çoğu gitti, azı kaldı. İnşaatın da çoğu gitti azı kaldı. 

      İçlerinden en azından üçte biri Afganlı. İş arkadaşlarından daha düşük ücret alıyor olmaları pek mümkün. Bu ülkede bulunuşları zaten yasal değil, ama onlar hâlâ inşaat sektörünün tercih edilen işçileri; daha ucuza gelmeleri nedeniyle. İnşaat sektöründe bir canlanma yaşanıyor, birkaç yıldır. Kuzeybatı'da Saadetabad'ta, Kuzeydoğu'da 'Özgül' bölgesinde büyük siteler, gökdelenler inşa edildi, ediliyor. 

        Bu büyük sitenin de Ramazan'la birlikte iş programı değişmiş gibi görünse de boş oturuyor sayılmaz işçileri; şömineler ve iç sıvalarla, mermer kaplamalarla uğraşıyorlar. Yavaş tempolu, iftarı ve sahuru hesaba katan yeni bir program izliyorlar. Öğleden sonraları ellerine yastıklarını, şiltelerini ve ince pikelerini alıp, bir süreliğine lüks dairelerden birinin nispeten serin bir odasına çekiliyorlar. 


      Belki de beş yıldan beri elleriyle kurdukları sitede sürdürüyorlar hayatlarını. Fakat gidecekler, eninde sonunda ayrılacaklar, bu gide gide inşaat niteliğini yitirerek,  kalfanın, mimarın elindeki proje cephelerinin görünüşünü kazanmakta olan lüks bir siteye dönüşen yapıdan. Halihazırda binanın mukimleri gibi hareket etmeye devam ediyorlar.  İstedikleri kata, istedikleri yolla çıkabilir, bir odayı mesken tutmuş da olsalar, canları nereyi isterse orada geçirebilirler geceyi. Fakat büyük salonda değil, çocuk odasında geçiriyorlar iş dışında kalan zamanlarını. Lüks bir siteye ait bir daire için gerekli bütün malzemeler ellerinden geçiyor. Güzelim Serdeşt mermeriyle sahici bir görünüş kazanıyor cepheler. Anlatılanlara bakılırsa, İtalya'ya bile ihraç edilen bir mermer bu.. (İtalya da bu mermeri işleyip diğer Avrupa ülkelerine satıyor.) 

      Her şey tamama ermeye yakınlaştığında, yani binanın çevresindeki  duvar örüldüğünde, siteyi oluşturan binaları dışarıdan birbirine bağlayan tretuvarlar tamamlandığında, beton olması tercih edilen satıh bahçenin vaziyet planındaki  görünüşünü kazandığında, pencere kasalarının yuvalarına yerleştirileceği, vitrayların oda kapılarına takılacağı, çimlik alanın siteyi projedeki görünüşüne benzetmeye başlayacağı, hatta mutfağın banyonun dolaplarla seramiklerle güzelleşeceği günleri beklemeden çekip gidecekler; en azından önemli bir kısmı, soğuk kış günlerine denk düşen günlerde çoktan gitmiş olacak.

      Bir kısmı belki geçici olarak geldiği bu şehri, olabildiğince dikkatli bir harcama yapmış olmak suretiyle biriktirdiği parayla terk edecek. Bir kısmı müteahhitin yeni inşaatı için oluşturacağı ekibe katılma şansına sahip olacak. Bir kısmı ise sabahın erken saatlerinde Yusuf Abad yolunun kenarlarında ya da İnkilap gibi, Azadi gibi büyük meydanların köşelerinde yer tutarak, işçi arayan firmaların arabalarının yolunu gözleyecek, onlar tarafından seçilmek için dua edecek.

      Afganlı işçilerin bir kısmı, iş alanındaki maharetiyle bir başka sitenin işçi kadrosuna dahil olmayı başaracak belki, ya da bir nedenle ara verilen bir inşaatın bekçiliğini üstlenecek.  İşleri rastlantıya bırakmaktan hoşlanmayanlar arasında kimileri Afganistan'a göç etme programına dahil olacak. Mecid Mecidi, Baran (Yağmur, 2000) filminde Tahran'daki inşaat sektöründe Afganlı işçilerin tuttuğu yeri ustalıkla işlemişti. O ucuz ve sürümden kazandıran yer, doldurulamaz değil kesinlikle.