Bizim bir Anayasamız var. Kasım 1982'de, karşı çıkmanın, eleştirmenin, insanları 'hayır' oyu vermeye teşvik etmenin yasak olduğu bir halkoylaması sonucu ezici çoğunlukla kabul edildi.
Bu Anayasa'nın kabulünün üstünden 26 yıla yakın zaman geçti. Bu 26 yılda da Anayasa'nın üçte birden fazlası değiştirildi. Eğer bir uzlaşma bulunabilirse şimdilerde toptan yenilenmesi de gündemde. Ama pek umutlu değilim, çünkü geçmişte de bu toptan yenileme tartışmaları yapılmış, siyasi partiler arasında bir türlü uzlaşma bulunamamıştı.
Ancak önemli olan Anayasa'nın topyekûn yenilenmek istenmesi. Demek ki kimse memnun değil Anayasa'dan. Gerçi herkesin sebebi ayrı ama bir konuda anlaşıyorlar: Bu Anayasa'yı beğenmemek konusunda...
Şimdilerde medyanın önemli bir bölümü ve hükümet tarafından desteklenen bir soruşturmayı konuşuyoruz hep birlikte. Gelen haberlere bakılacak olursa pek yakında soruşturma bitecek, iş bir davaya dönüşecek. Hem de 2 bin 500 sayfalık iddianamesi olan, 60'tan fazla sanığı olan bir davaya.
Davanın konusu, Türkiye'nin 2003-2004'te yaşadığı iki başarısız darbe girişimi. Ve belki bir de üçüncü girişim var, bu soruşturma sayesinde başarısızlığa uğratılan.
Darbeye teşebbüs edenleri yargılamak Türkiye için büyük, hem de çok büyük bir gelişme. Genç demokrasimiz, bir savcı sayesinde önemli bir olgunluk sınavını daha başarıyla veriyor.
Elbette darbeye teşebbüs edenler yargılanmalı, hesaplarını mahkemeler önünde verebilmeli.
Peki ya darbe yapanlar? Onların da vermesi gerekmez mi?
Söze boşu boşuna Anayasa'dan başlamadım. Anayasamızın bir de geçici 15. maddesi var, 26 yılda belki binlerce kez gündeme geldiği halde bir türlü yürürlükten kaldırılmayan bir madde.
Bakın ne diyor o madde:
"GEÇİCİ MADDE 15. 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Başkanlık Divanı'nı oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyi'nin, bu Konsey'in yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisi'nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında ceza..., malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır."
Maddenin anlamı belli: 12 Eylül darbecilerini yargılayamazsınız.
Madem 12 Eylül halkın çoğunluğunun desteğine sahipti, madem darbenin meşruiyeti su götürmezdi ama darbeciler bu geçici maddeye neden ihtiyaç duydular?
Dün gezinirken bir internet sitesinde şu başlığa rastladım: "Darbe ihtimalini yargılıyoruz, darbecileri yargılamıyoruz."
12 Eylül'ün yüzbinlerce mağduru var. Ölenler, işkenceden geçenler, hayatı kararanlar... Ve Kenan Evren de orada duruyor işte. Neden onu da yargılayamıyoruz?
Kaynak: Radikal