“Stratejik Ortaklık” terimi, Çin ile ilişkilerin uzun vadede önemli ve değerli olduğunu ifade etmek için, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi çevresinde gitgide daha fazla kullanılmaya başladı. 14 Mart 2014’te Pekin’e yaptığı ziyarette yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Salman, “Çin ile ilişkilerimizin geniş boyutlarda stratejik ortaklığa dönüştüğüne şahit oluyoruz,  bu her iki ülkenin de çıkarına hizmet edecek” dedi. Tüm Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerini ilgilendiren bu konuda, Suudi Arabistan’ın pozisyonu, Katar emirinin 2014’te Çin’e yaptığı ziyaretinde tekrar edilmiş ve özellikle terörle mücadele konusu tartışmaya açılmıştır. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi müzakere ve stratejik diyalog genel sekreter yardımcısı da Körfez’de Çin ile bir “stratejik diyalog” geliştirme konusunda büyüyen bir ilginin olduğunu vurguladı.

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin Çin’in bölgedeki stratejik rolünü gitgide daha çok tanımasına rağmen, “stratejik ortaklık” ya da “stratejik diyalog”un tam olarak ne anlama geldiği henüz net değil. Bu makale neden Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi üye devletleri içindeki yetkililerin, bir yandan Çin ile ilişkilerini güçlendirmeye ihtiyaç duyarken, diğer yandan Çin’i geçerli bir stratejik askeri ortak olarak kabul etme konusunda tereddüt yaşadığını tartışacak.

BAĞIMSIZ ASKERİ KAPASİTENİN KORUNMASI

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi liderlerinin perspektifinden, Çin ile yapılacak bir ortaklığın en önemli askeri avantajı, Pekin’in, Birleşik Devletlerin şu anda satmaya isteksiz olduğu silahları sağlayabilme isteği göstermesi. Birleşik Devletlerin mevcut bölgesel karışıklığa yönelik isteksiz tepkileri, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkelerini bağımsız kapasitelerini arttırmaya yönelik bir arayışa itti ve Çin tamamen bir “stratejik ortak” olmasa da, buna yönelik önemli bir tedarikçi olabilir. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin ekonomik bağımsızlığın artmasına dayanan bu görüşüne göre, Çin daha çok sayıda ve daha güçlü silahları sağlama konusunda daha istekli olabilir. Çin’in silah satmasının, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerinin tedarikçi ağlarını genişletmeye yönelik daha geniş stratejileri ile birbirini tuttuğunu da unutmamak gerekir.

Yine de, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi liderleri, Birleşik Devletler ile kalıcı ilişkileri yoluyla, böyle düzenlemelerin faydalarını değerlendirmeye devam ediyor. Bu büyük ölçüde yaşanan tarihsel ivmeden kaynaklanıyor. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletleri askeri donanımlarının, eğitimlerinin, istihbarat sistemlerinin ve savaş sistemlerinin çoğunu ABD hükümetinden ya da Amerikan işletmelerinden elde etti.

Buna ek olarak, Birleşik Devletler ve ittifakları Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin Irak ve Suriye’deki bölgesel çatışmaları kapsayan kaygılarına ve El-Kadide ve bileşenleri tarafından sergilenen bölgesel tehdide ortak oluyor. Üstelik belirli silahları doğrudan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ne satma konusundaki isteksizliğine rağmen, Birleşik Devletler üstü kapalı olarak Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin bu silahları Çin’den satın almasını onayladı. Birleşik Devletler’in, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletleri başka yerlerden silah almasını kabul ederken, bu ülkelere konvansiyonel silah sistemlerini satması arasındaki bu denge, bir taraftan ABD himayesini arttırırken, diğer taraftan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin ABD çatısı altında daha fazla fayda elde etmesini sağlıyor. Birleşik Devletlerin onaylamadığı bir şekilde Çin’den askeri donanım elde etmek, oldukça hassas bir diplomatik oyun ortaya çıkartacaktır. Bu oyunda Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi, kazanacağından daha çok kaybedecektir.

KÖRFEZ'İN KORUNMASI VE İRAN'LA ZITLAŞMA

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerinin siyasi anlaşmazlıklarına rağmen, İran’ın kontrol altına alınması ve hatta gerektiğinde zıtlaşılması gereken başlıca tehditlerden biri olmaya devam ettiği konusunda aynı fikirdeler. Birleşik Devletler de tarihsel olarak benzer bir görüşe sahip. Fakat İran ve Birleşik Devletler arasında son zamanlarda biraz rahatlayan gerilimler ve süregelen bağlantıları, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ni ikilemde bıraktı. Amerika’nın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin katı tutumuna yönelik desteği, İran’la karşılaştırılınca, ABD-İran nükleer müzakereleri başarılı olursa azalacak gibi görünüyor.

Yine de, Çin İran karşısında güçlü bir ortak olamayabilir. Çin’in müdahale etmemeye ve ulusal egemenliğe saygıya yönelik dış politika çerçevesi, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin ilgisini çekti. Çin Arap özgürleşmesini her zaman destekledi, Arap-İsrail çatışmasında her zaman Filistinlerin yanında oldu ve Arap-İsrail barış anlaşmalarını takip ederek, 1992’ye kadar İsrail’le diplomatik ilişkiler kurmayı bekledi. Günümüzde ise, Birleşik Devletler ve ittifakları Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin Bahreyn’e yaptığı müdahaleyi eleştirdiğinde, Çin bu konuda sessiz kalmayı sürdürdü. Böylece Çin, iç güvenliğe yönelik tehditler bağlamında, Birleşik Devletler’den daha anlayışlı bir ortak olabileceğinin sinyalini vermiş oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Libya’ya yönelik müdahale konusunda Çin’in çekimser oy kullanması da benzer şekilde yorumlanabilir.

Yine de, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin Çin’in tarafsızlığını algılayışı, 2012 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye ile ilgili teklifinin reddedilmesinden sonra zayıflamaya başladı. Çin hükümeti bu oyu “çekimser” olarak sundu, ama Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin perspektifine göre Çin’in çekimserliği, Rusya ile üstü kapalı bir ittifak içinde olan Suriye ve, daha da önemlisi, İran ile ilgili.

İran için Suriye çatışması gibi mühim bir konuda yapılan bu dolaylı destek, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ne Çin’in İran’la güvenlik ve askeri ilişkilerinin Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ile kurduğu (veya kurmayı teklif ettiği) bağdan çok daha açık olduğunu hatırlattı. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ne yakın gözlemciler, İran’ın açık bir şekilde, Körfez ülkelerine kıyasla, savaşçı pozisyonunu devam ettirebileceğini inanıyor. Çünkü onlara göre, İranlı liderler Rusya ve Çin tarafından korunduğunu hissediyor. Çin ve İran arasındaki daha yakın bağ kurulma ihtimali Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi için daha büyük bir endişe konusu.

Çin-İran bağlarına ilişkin endişeler, Körfez müzakeresi ve deniz güvenliği ile ilgili konular nedeniyle daha da kışkırtılıyor. Deniz güvenliğini güvenceye almak sadece Çin’in sorumluluğu değil; Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi liderleri, Birleşik Devletler, Avrupa ve Japonya’nın da ticaret rotaların güvenliğinin sağlanmasına yardım etme konusunda önemli bir rol oynadıklarını kabul ediyor. Ama Çin’in Körfez ülkeleri ile geniş enerji ticareti içinde olması, bölgedeki yolların güvenliği ile ilgili özel ilgilerinin olduğu anlamına geliyor. 2025 yılıyla birlikte Çin ticaretinin yüzde 75’i, Asya, Körfez ve Avrupa ekonomileri için uluslararası ticarette en önemli yollardan biri olan Malakka Boğazı’ndan geçecek. Körfez ve Boğaz arasındaki geçişin güvenliğini sağlamak amacıyla Çin, Pakistan’daki Gwadar limanını geliştirmek için yaklaşık olarak 1 milyar dolar harcadı. Çin ayrıca Kızıl Deniz’de korsancılık karşıtı önlemler almaya başladı.

Deniz güvenliğine yönelik bu ilgiye rağmen, Çin, Kızıl Deniz’deki, Aden Körfezi’ndeki, Hint Okyanusu’ndaki ve Umman Körfezi’ndeki nakliyatı gözlemleme ve denetlemeden sorumlu olan Birleşik Görev Kuvvetleri’ne katılmaktan, Afrika Boynuzu’ndaki korsancılığı bozmaktan, Körfez’deki deniz güvenliğini sağlama almaktan imtina ediyordu. Çin bunun yerine, korsan karşıtı görevini yürütmek için (Çin Donanması aynı zamanda mevcut güçlerle işbirliği içinde olduğu halde) Aden Körfezinde kendi deniz kuvvetlerini kurmayı seçti. Buna ek olarak, Çin deniz yolu güvenliğini gözlemlemek ve ortak askeri güç geliştirmek için İran’la işbirliği yaptı. Bununla birlikte, bu adımlar, Çin’i hem tek başına hareket ediyor hem de İran’la işbirliği yapıyor olarak gören Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi liderleri için önemli bir problematik. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletleri bölgesel güvenliği İran merkezli olarak ele aldıkları için, Çin’in İran’la koordineli şekilde çalışan “tarafsızlığı”, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin Çin’i askeri ortak olarak kabul etme yönündeki kaygılarını arttırıyor.

İSRAİL'İ KONTROLDE TUTMAK

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi, Suudi Arabistan’ın öncülüğünde 2002 yılında başarısızlıkla sonuçlanan İsrail/Filistin için bir barış planı önerisi sundu. Ve hiçbir devlet İsrail’i engelleyemediği ve zorlayamadığı için, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletleri en önemli amaç olarak İsrail ile denklik kurmayı gördü. Gelişmiş askeri sistemler, sadece İsrail’e yönelik caydırıcı bir rol oynamıyor, aynı zamanda Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerinin diğer sahnelerde daha büyük bir manevra gücü elde etmesini sağlıyor. Tarih boyunca İsrail’le olan ilişkilerine baktığımızda, yine de, Birleşik Devletler’in Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlilerini silahlandırması, dengeleri İsrail’in avantajına doğru çekti.

Bu yüzden Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi askeri becerisini inşa etmesine yardım edecek farklı yerler aramaya devam etti. Fakat Çin’in Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerine İsrail’le askeri denklik elde etmek için yardım edeceği konusunda hiçbir gösterge mevcut değil. Washington’un sık sık tartışma konusu olan balistik füzeleri Suudi Arabistan’a satmayı 2007’de “CIA teknik uzmanlarının nükleer savaş başlığı elde etmek için dizayn edilmediklerini onaylaması şartıyla” kabul ettiği söylentilerini de unutmamak gerek.

Çin’in Körfez hidrokarbonuna olan büyük güvenine rağmen, İsrail’le olan ilişkilerine zarar vermeyi göze alması imkansız görülüyor. Bu ilişki tarımdan askeri ilişkilere kadar birçok sektöre yayılmış durumda. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ve Çin arasında stratejik bir askeri ortaklık kurulması İsrail’le ortaklık kurma amacını gerçekleştirmediği için, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi liderlerinin yardımına başvurulmuyor ve bu kesinlikle ABD himayesini kaybetme riskiyle aynı değerde değil.

GÜNCEL CAYDIRICILIKLAR

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ve ABD ilişkilerinin tarihsel ivmesi Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerini Çin ile askeri bir ortaklık geliştirme konusunda tereddütte bırakıyor. Birleşik Devletler, küresel güvenlik angajmanlarını azaltma planlarına paralel olarak Körfez’deki askeri mevcudiyetini azalttığı için, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin Birleşik Devletlere olan güveni de azaldı. Bu Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin dış politikasını küresel olarak (Çin de dahil olmak üzere) daha seçici ve kendinden emin bir hale getirdi. Bu senaryo da “özel” bir Çin- Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ilişkisi için fırsatları arttırdı. Ama yine de bugün Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin güvenlik çerçevesi NATO’nun bir uzantısı ve bu da Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerinin Çin’le kurulabilecek bir ortaklığa yönelik isteksizliğini arttırıyor.

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletlerinin güvenlik kaygıları büyük çoğunlukla bölgesel ve stratejik ortak seçimleri, böyle bir partnerin bölgesel faaliyet alanlarında temin edilebilmesi hakkında düşündüklerini yansıtıyor. Somut politika sonuçlarında, Çin, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ni ilgilendiren bölgesel güvenlik meselelerinde Birleşik Devletlerle aynı hizaya koyuldu (iki ülkenin de tabii ki kendi politikaları için farklı sebepleri vardı). .

Örneğin, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletleri, İran’ı sınırlamayı öncelik sırasında daha öne koyduğu halde, Birleşik Devletler ve Çin İran ile gerginliği yatıştırmaya çalışıyor. Dahası, Çin İsrail’le diplomatik bağlar kurmadan önce bekliyorken, şimdi ise sağlam bir ortaklıkları var. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin İsrail’le denklik kurmayı başarmasına izin veren bir silah anlaşması konusunda anlaşmaya vardıklarına dair ikna edici bir kanıt yok. Bu sebeple Birleşik Devletler de, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi de dahil olmak üzere, Arap devletlerinin İsrail ile denklik kurabilmeyi başarmaya yönelik girişimlerine karşı koyuyor. Çin’in, İsrail ile yaşanan çatışmadaki Arap yanlısı duruşunun Soğuk Savaş döneminde özel bir yeri vardı ama günümüzdeki durumda, Arap yanlısı olmak yerine daha kurnazca yaklaşıyor. İran’la olan ilişkileri de benzer bir akılcı tutumda ilerliyor. Bunun sonucu olarak, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi devletleri Birleşik Devletlerin sağlayacağından daha çok askeri destek beklerken, günümüz koşulları altında Çin’le kurulacak bir ortaklığın çok daha farklı sonuçlara yol açıp açmayacağı ise çok da net değil.

Kaynak: Middle East Institute

Dünya Bülteni için çeviren: Cansu Gürkan