Obama'nın Bush mirasını temizlemek için yapması gerekenler saymakla bitmiyor. Terörle savaşı gözden geçirmek, Irak'tan çıkmak, İsrail'e birkaç basit gerçeği anlatmak, selefinin suçlarından dolayı özür dilemek... Fakat şu ana dek verdiği sinyaller köklü değişim yapamayacağını gösteriyor

Bu hafta Washington'daki bir mahkeme salonunda görülen duruşmada altı Cezayirli'yi savunan Amerikalı avukatlar, 11 Eylül sonrası Amerikan istihbaratı hakkında çok tuhaf bazı şeyler öğrendi. Dünyanın dört bir köşesindeki Amerikan casuslarıyla onların 'bağlantılarının' gönderdiği milyonlarca 'ham' rapor arasında CIA Ortadoğu'nun bir uyarısı da vardı:  Pasifik'in güneyindeki bir adada bulunan ABD donanma üssüne karşı kamikaze tarzı bir hava saldırısı düzenlenebilirdi. Tek sorun, adada böyle bir donanma üssünün olmaması ve ABD Yedinci Filosu'ndan hiçbir savaş gemisinin orada bulunmamış olmasıydı. Bundan önce ABD ordusunun yaptığı bir inceleme, olanca ciddiyetiyle Usame bin Ladin'in doğu Asya'daki bir Amerikan askeri üssünde bulunan bir postahanede alışveriş yaparken tespit edildiğini bildiriyordu.

Amerika'da herkes dinleniyor
ABD'yi 'terörle savaş'ta savunmakla görevlendirilmiş insanlar tarafından
bütün dünyaya yayılan bu saçmalıklar, Bush rejiminin sekiz yıldır içinde
yaşadığı fantazi dünyasını gösteriyor. Bin Ladin'in bir Amerikan askeri üssünde alışveriş yaptığına inanabiliyorsanız, gözaltına aldığınız herkesin 'terörist'
olduğuna, Arapların 'terörist' olduğuna, infaz edilebileceklerine, yaşayan
'teröristlere' işkence yapılması gerektiğine, işkence gören bir adamın söylediği her şeyin doğru olduğuna, egemen ülkeleri işgal etmenin, Amerika'da yaşayan herkesin telefon konuşmalarını kaydetmenin meşru olduğuna da inanabilirsiniz. Bob Herbert'in birkaç yıl önce New York Times'ta söylediği gibi: "Bush yönetiminin istediği bu kayıtlar arasında, Indiana, Terre Haute'deki bir Çin restoranına verilen siparişler ve
Alabama, Tattadega'daki bir büyükanneye yaşgünü tebrikleri gibi hayati önemde belgeler vardı ve bunlar Usame bin Ladin'in bulunmasına yardımcı
olacaktı." ABD Anayasası'nın üzerinde tepinmek söz konusu olduğunda Bush'u durdurabilecek hiçbir şey yoktu.
Dünyanın geri kalanına gösterdiği özgürlük düşmanlığını Amerika'ya da
tatbik etmekten bir an bile geri durmadı.
Peki Barack Obama, meşum, yalancı selefinin dünyanın dört bir köşesinde ve bizzat ABD'de yol açtığı muazzam hasarı nasıl tamir edecek? John F. Kennedy vaktiyle "Dünyanın da bildiği gibi, ABD asla bir savaş başlatmayacak" demişti. Bush'un korku tellallığı ve eski savunma bakanı Donald Rumsfeld'in 'şok ve dehşet'inin, Ebu Garib, Bagram ve Guantanamo'nun ve gizli kapaklı onca işin ardından Obama ülkesini idealler ve değerler dünyasına nasıl geri döndürecek? Bizim Gordon Brown'ın Britanya halkının e-postalarını hallaç pamuğu gibi atma hevesi, 'Lord Blair'in Bush'la hastalıklı ilişkisinin kendi siyaset yapımızı hâlâ nasıl etkilediğinin bir başka örneği. Perişan başkanla nihayet vedalaşmamıza sadece günler kalmışken, yeni bir ABD yasası yalaka müttefiki Britanya'nın vatandaşlarının Amerika'yı özel güvenlik soruşturması olmaksızın ziyaret edememesini garantiye alacak. Bush'un 20 Ocak'tan önce bizim için başka sürprizleri var mı acaba? Bizim için sürpriz olacak herhangi bir şey kaldı mı?
Obama Guantanamo'yu kapatmak zorunda. Selefinin suçlarından dolayı dünyadan özür dilemenin bir yolunu bulmak zorunda, ki ülkesinde gurur gösterisi yapmak durumunda olan biri için kolay bir iş değil; fakat öne sürdüğü 'değişim' sloganının Amerika'nın sınırları dışında      herhangi bir anlamı olacaksa (uluslararası planda) yapması gereken şey özür dilemek. 'Terörle savaş'ı tepeden tırnağa tekrar düşünmek (ve yapıbozuma uğratmak) zorunda. Irak'tan da çıkmak zorunda. Amerika'nın Irak'taki devasa hava üslerine, 600 milyon dolarlık büyükelçiliğine bir son vermek zorunda. Güney Afganistan'da düzenlediğimiz kanlı hava saldırılarını durdurmak (Tanrı aşkına düğünleri niye kana bulamaya devam ediyoruz?) ve İsrail'e birkaç basit gerçeği anlatmak zorunda: Amerika'nın İsrail ordusunun acımasızlığı ve Arap toprakları üzerinde Yahudi kolonileri kurulması karşısında Amerika'nın artık sessiz kalamayacağını söylemek zorunda. Obama nihayet İsrail lobisine (aslında İsrail Likud partisinin lobisidir bu) karşı ayağa kalkmak ve Bush'un 2004'te verdiği, İsrail'in Batı Şeria'nın önemli bir bölümü üzerinde hak iddiasını kabul etme kararını geri çekmek zorunda. ABD yetkilileri İranlı muadilleriyle (ve aynı şekilde Hamaslı muadilleriyle) görüşmek zorunda. Obama ABD'nin Pakistan (ve Suriye'ye) saldırılarını sona erdirmek zorunda.
Ortadoğu'daki Amerikan müttefikleri arasında giderek artan bir endişe var: ABD ordusunun tekrar kontrol altına alınması gerektiğini düşünüyorlar. Aslında General David Petraeus'un ilk başta Irak'a atanmasının gerçek nedeni, 'asker takviyesini' organize etmekten ziyade, Bush'un politikaları yüzünden görevleri (ve moralleri) ziyadesiyle çarpılmış 150 bin askeri tekrar disiplin altına almaktı. Sözgelimi geçen ay Suriye içlerindeki dört helikopter saldırısının (eğer bir haydut operasyon değilse) Washington'ın veya
Bağdat'taki Amerikalı komutanların emirleri üzerine düzenlenmediğine
dair bazı kanıtlar var.

Kaybolan esirler nerede?
Fakat Obama köklü bir değişim yaratamayacak. Irak'taki asker sayısını azaltmak istemesinin nedeni, Afganistan'daki ateş gücünü artırmak. Washington'daki İsrail lobisinin
üzerine gitmeyecek ve işgal altındaki topraklarda süregiden kolonileşmeyi durdurmayacak veya İsrail'in düşmanlarıyla konuşmayacak. AIPAC destekçisi Rahm Emanuel'in (İsrail gazetesi Maariv'in bu hafta, 'Washington'daki adamımız' diye tarif ettiği kişi) yeni
Beyaz Saray personel şefi olmasıyla birlikte Obama da hizaya gelecek. Ve elbette şu korkunç düşünce de eksik değil: Bin Ladin (ABD askeri postahanesinde alışveriş etmediği zamanlarında) Obama'nın başkanlığına hoş geldin demek için yeni bir saldırı planlıyor olabilir.
Bununla birlikte küçük bir sorun daha var: 'Kaybolan' esirler meselesi. Bazı kurbanlar Guantanamo'da işkence görmekle (hâl işkence ediliyor mu?) kalmadı, binlercesi de ülke dışındaki Amerikan gözaltı merkezlerinde veya (ABD yardımıyla) Amerika müttefiklerinin hapishanelerinde kayboldu. Bazı raporlar, büyük çoğunluğu Arap, hepsi Müslüman olan 20 bin kaybolan insandan dem vuruyor. Neredeler? Artık serbest bırakılabilirler mi? Veya ölüp gittiler mi? Obama Bush'tan toplu mezarlar miras aldığını görürse, özür dileyecek daha çok şey olacak demektir.

 

Kaynak: Radikal