Ergenekon soruşturması, haberleri kurumlarımızın sınavına dönüştü. Basının başarılı gittiğini söyleyemiyorum. Yargı dosyaları, bunları oluşturanlar ve bunlara göre yargılama yapacak kişiler değerlendiriliyor, eleştiriliyor. Basın, sızdırılsın veya yakalansın, sonuçta haberleri veriyor, bir ölçüde kaçınılmaz bir durumla karşı karşıya kaldı. Sele kapılıp sürüklendi, sürükleniyor!
Ancak bir süredir Baykal'ın salı monologlarında bu dava konusu üzerinden yaptığı siyaset her ölçünün üstüne çıktı. Özellikle anamuhalefet partilerinin, yargıyla ilgili konuları değil ağzına alırken, düşünürken bile dikkatli olması gerekmez mi?
Baykal son konuşmasında da kendini tutamadı. Biraz sonra bazı örnekler vereceğim, ama önce bir merakımı yazayım: Liderlerini dinleyen eski dostlarımı ekranda görüyorum; yüzlerindeki renk ve bakışları huzursuzluklarını ekrana yansıtıyor. Akıllarına, memleketseverliklerine inandığım bu kişiler, artık tamamen kendini kaybettiği görülen bu kişiden partilerini kurtarmayı düşünmüyorlar mı? Sonuçta, böyle bir liderin arkasında kalarak milletvekilliğini sürdürmek, bir insan için ne ifade ediyor? İçlerinde tanımadıklarım çok, ama eski dostlarımın bu zilletten kurtulmak için neyi ve niçin beklediklerini anlayamıyorum!
Baykal'ın sözlerine döneyim:
O bazı benzetmeler ve karşılaştırmalarla iddianameyi küçümsüyor. Bir benzetmesini sonuca vardırmadan başka bir karşılaştırmaya geçiyor. Özetle evvelki günkü konuşmasına, iddianameye güvensizlik ve hafife alma niyeti hâkimdi.
Baykal, hukuki olsun olmasın, her şey içine konularak, okuyanlar içinden ne çıkarabilirse çıkarsın anlayışıyla iddianamenin sayfalarının çoğaldığını bile söyleyebilmiştir. Ona göre açıklanmayan iddianame bütünlükten ve tutarlılıktan uzaktır.
CHP lideri, soruşturmada sorgulananları ve mahkeme kararıyla tutuklananları, söylentilerden çıkardığı iddialara karşı açıkça savunmaktan çekinmemiştir.
Çok önemli olan iddia şudur: "Bu iddianame Başbakan'ın tezini sahiplenen bir iddianamedir", "Bu dava Başbakan'ın iddiası, tezi doğrultusunda ortaya çıkan bir iddianamedir." Bu sözlerin muhatabı kimdir? Başbakan mı, Adalet Bakanı mı, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı mı, yoksa İstanbul Başsavcısı mı?
Baykal, soruşturma ve davanın arkasında, yargı dışında güçlerin bulunduğunu açıkça söylemektedir:
"Şimdi neyi bulmaya çalışıyorlar?",
"Ben bilmek istiyorum, Danıştay cinayetini kim işledi? O tutuklanan paşalar işlediyse bilelim. Onlar işlediyse ortaya koyun, koyamazsanız da bulunduğunuz yerde
bir dakika bile kalmayın, ayrılın oralardan!" Kimdir bunlar? Baykal bunların Başbakan ve iktidardakiler olduğunu ima ediyor! Yargı nerede kaldı?
Baykal, içeriği ne olursa olsun, bir iddianameyi siyasal bir tartışmanın konusu yaparak, devletin temel dayanaklarını, demokratik siyasetin ilkelerini, sade ahlak kurallarını tanımadığını ilan etmiştir. Benim şaştığım, çevresindekilerin, halkı idrakten ve anlayıştan bu kadar uzak sanmalarıdır!
Bir kez daha tekrarlayalım: Her köyde bir başbakan vardır.

Kaynak: Radikal