Asım Öz/ Kültür Servisi

Düşünce ve görüşleri hikaye veya "roman" türüyle anlatmak kökü oldukça eskilere dayanmanın yanında fıtri bir olgudur da. Hikaye türü şiire göre daha az bencil ve kalıcı olması bakımından düşünceleri anlatmanın kadim türlerinden olmuştur.Müslümanların kültürel tarihinde alegorik tarzda yazılan eserlerin tarihi Huneyn bin İshâk'ın Yunanca'dan çevirmiş olduğu Salamân u Absâl metnine dayanır. Ardından İbn Sinâ'nın dikkat ve merakı sayesinde bu tarz yaygınlaşır. İbn Sinâ'nın bu metinde dikkatini çeken nokta  hikayenin içeriğinden ziyade anlatım yöntemidir. O sahip olduğu düşünceleri hikaye ile somutlaştırabilmek için bu yöntemi tercih eder. Nitekim bu yöntemle yazmış olduğu iki önemli eseri vardır İbn Sinâ'nın.Biri Salamân u Absâl öteki ise Hayy bin Yakzân'dır.

HİKÂYE DİLİNİN İMKÂNLARI

İbn Sinâ'nın başlatmış olduğu bu gelenek sonraki Müslümanların felsefî ve kelâmî düşüncelerini anlatmak için başvurulan önemli bir tür olmanın yanında bir gelenek halini de almıştır. İbn Tufeyl'in Hayy bin Yakzân'ı ile işrâkiliğin piri Sühreverdî'nin Gurbetü'l Garbiyye adlı eserleri bu konuda  ilk dikkati çeken eserlerdir.

Hikaye diliyle felsefî ve kelâmî  meseleleri ele almaya çalışan düşünürlerden biri İbnü'n Nefs'tir. Onun bu konuda önceki isimlerden etkilenip etkilenmediği tartışılmışsa da bu geleneğe eklenmesinde bir sakınca görülmemiştir. Kaleme almış olduğu Fâzıl bin Nâtık yahut er-Risâletü'l Kâmiliyye daha çok İbn  Sinâ'nın Hayy bin Yakzân  adlı eserini  eleştirmek için yazılan teolojik bir reddiye metni olarak algılamıştır bu kültürü ele alan isimler tarafından. Eser bir yönüyle İbn Tufeyl'in Hayy bin Yakzân'ı çağrıştırır.İkisinin de ada merkezli olması ve insanın  doğal çevreden yalıtılmış haldeki arayışını ve entelektüel yücelişini aşama aşama ele alması bu karşılaştırmanın temel saiklerinden biri olmuştur. İnsan aklını sembolize eden Hayy bin Yakzân   tevhidi keşfederken er-Risâletü'l Kâmiliyye'nin  karakteri Kâmil  Hz. Muhammed'in nübüvvetini keşfeder.

Eserin anlatıcısı Fâzıl bin Nâtık'tır. Eserin ilk bölümünde tıpkı İbn Tufeyl'in Hayy bin Yakzân'ında olduğu gibi Kâmil'in ıssız bir adada doğuşu anlatılır. Yazarın kahramanına bu adı vermesi hakkında çeşitli  yaklaşımlar vardır. Eseri hazırlayan Cevher Şulul bu konuda şunları anar:  Kahramanın sürekli olarak arayış içinde olması ilk sebeptir.İkinci sebep ise kısmen patronaj ilişkileriyle ilgilidir. Eserin yazarı İbnü'n Nefs'i Mısır'a davet eden devlet adamının adının el-Kâmil el-Eyyubî olması romanın kahramanın adını etkilemiştir.  Diğer bir sebep olarak da kahramanın Allah tarafından güzel bir biçimde yaratıldığına işaret etmek amaçlanmış olabilir. Sonrasında ise Hz. Muhammed'in keşfinden çeşitli iktidar ilişkilerine değin biğr çok mesele ele alınır. İbnü'n Nefs kendisinden önceki literatürden haberdar olmasına karşın eserinde farklı bir  karakter adı kulanmıştır. Bu yönüyle İbn Tufeyl'in yolundan ayrılır. İbn Tufeyl kendi eserine İbn Sinâ'nın Hayy bin Yakzân adlı risalesinin adını vermiş; onun bir başka metnine ad olan Salamân  ve Absâl  adlarını ise romanındaki kahramanlarına vermiştir.

Hem İbn Tufeyl hem de  İbnü'n Nefs insan aklının ilahi olarak verilmiş basiretin ötesinde neleri keşfedebileceğine odaklanmıştır. Bu yönüyle her iki eser benzer temalar etfarında din ile felsefenin uzlaşabileceğini kanıtlamaya çalışmaktadır. Tabii bu ortak temalara ve düşünsel kaygılara karşın Hayy bin Yakzân  ile er-Risâletü'l Kâmiliyye arasında birtakım farklılıklar vardır.  İbnü'n Nefs'in eserinde kahramanımız Kâmil dramatik bir biçimde ıssız adada anasız babasız olarak dünyaya gelirken İbn Tufeyl'in eserinde Hayy bin Yakzân'ın doğumu ile ilgili iki farklı hikaye anlatılır.Bunlardan ilkinde kahramanın balçıktan yaratılışı anlatılırken ikincisinde ise ıssız adaya düşen bir kahraman olarak karşımıza çıkar   Hayy bin Yakzân.

KAHRAMANSIZLIK

er-Risâletü'l Kâmiliyye kahramanı Kâmil her türlü kültürel etkiden yalıtılmış vaziyete sadece düşünme ile peygamberin hayatı ve İslam hakkındaki temel bilgilere ulaşır. İbn Tufeyl'in kahramanı ise halk yığınlarının bu bilgilere ulaşamayacağını düşünür. Bu yönüyle İbn Tufeyl'n kahramanı elitisttir, romanı ise komplekstir. Onun romanındaki üç kahraman üç farklı bilgi düzeyini temsil eder. Hayy filozofu, Absal sûfiyi,Salaman ise kurallara bağlı olan din alimini temsil eder.Oysa İbnü'n Nefs'in kahramanı hem tek  hem de  tek kahramanı  Kâmil karton bir tip olarak karşımıza çıkmaktadır.Okurun  bu kahramana ikna olması zordur.

İbn Tufeyl'in kahramanı toplum dışında yaşayan bir karakterken İbnü'n Nefs'in oluşturduğu kahraman mağaradan çıktıktan sonra medeni bir toplumda yaşamaya başlayan toplumsal bir kahramandır.Aslında onun mevzusu daha iyi işlenebilecekken yazarın mahareti buna yetmemiştir. Müslümanların geleceğine ilişkin öngörülerde bulunmaya çalışan  karakterin daha inandırıcı olabilmesi gerekirdi.İbn Tufey'lin kahramanı Hayy dini bilgileri başka bir adada yaşayan Absal'dan öğrenirken İbnü'n Nefs'in kahramanı peygamberin getirmesi gereken bütün bilgilere kendi tefekkürü ile ulaşır.Aslında içinde yaşadığı toplumdan edindiği bilgileri düşünür ama bunları sanki kendi bulmuş gibi ifade eder.Çünkü o oldukça medeni bir toplumda yaşamaktadır kurgu içinde.

İbn Tufeyl, romanında insanın kendi başına yücelme imkanını, vahyi bilgi  ile gözlem bilgisinin  çelişip çelişmediğini, mutlak bilgiye ulaşabilme durumunun herkesin üstesinden gelebileceği bir durum olup olmadığı meselelerini çözümlemeyi esas amaç edinmiştir. İbnü'n Nefs ise Kâmil üzerinden Hz.Muhammed'in hayatı ile ilgili konular yanında İslam'a ilişkin kimi konuları özet biçimde ele almaya çalışmıştır.

İbn'ün Nefis, Nübüvvet Felsefesi, Yayına Hazırlayan: Cevher Şulul, İnsan Yayınları,2011,186 sayfa.