Türkiye’de Kürt partisi BDP’nin siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin anayasa değişikliğine karşı oy kullanması, ülkedeki despot ve laik güç merkezlerinin ağırlığının hafifletil-mesi çağrısı yapan çevrelerde büyük şaşkınlık yarattı. Zira AKP’nin reform paketindeki bu maddeyle, başsavcının dava açma hakkının iptal edilmesi ve bu hakkın parlamentoya verilmesiyle parti kapatmanın zorlaştırılması isteniyordu. Bu değişiklik, aşırı laik güçlerin şahsi, önyargılı ve ideolojik kininin sisteme hâkim olmasını engellemeyi hedefliyordu.

Söz konusu değişiklik meclisteki oylamaların ilk turunda 337 oy aldı. Fakat ikinci tur oylamada 327 oy alarak düştü. Yani AKP’nin en az 8 milletvekili maddeye karşı oy kullandı. Dolayısıyla ilk sorumluluğu AKP taşıyor. Fakat bu durum kesinlikle BDP’yi tarihi sorumluluğundan muaf tutmaz. Zira parti 20 milletvekiline sahip ve bu vekiller değişiklik lehinde oy verseydi, bazı AKP milletvekillerinin ihanetine rağmen madde kesinlikle geçerdi.

Kürtlerin çekmediği kalmadı
AKP dışında Türkiye meclisindeki hiçbir parti anayasa değişikliği paketine destek vermedi. Ancak bu paket önemli; demokrasinin güçlenmesini ve yargının elini siyasetten çekmesini isteyenler bu değişiklikten yararlanacak. Türkiye’de yargı, özellikle de İslamcı ve Kürt akımlara yönelik keyfi kararları ve anayasayı sorumsuzca ihlal etmesiyle devletin üzerinde bir devlet haline gelmiş durumda. Bu reformlardan sadece AKP yararlanmayacak; bu reform, devletlerinin modern ve şeffaf hale gelme- sini, gelişmiş standartlara ulaşmasını isteyen Türkler için kaçınılmaz.

Tek çalışan, yorulan ve sıkıntıya katlanan AKP’yken, diğer partilerin kendi dar ve çağdışı hesaplarına göre çalışması mantıklı değil. CHP, MHP ve adı dışında sola dair hiçbir şey taşımayan DSP gibi büyük muhalif partiler, demokratik rejime ve gerçek özgürlüklere karşı çıkmalarıyla biliniyor. Hal böyleyken, BDP bağlamında durum farklı ve benim gibi Kürtlerin kimliklerinin tanınmasını, rejimin inkâr ve asimilasyon politikasını bırakmasını destekleyen biri açısından açıklık getirilmeye de muhtaç.
BDP’nin Türkiye’deki Kürt halkının çoğunluğunun taleplerini ve Kürt kimliğini temsil ettiğine kuşku yok. Bu parti Kürt sorununun ‘sancağını taşımakta’ haklı. Söz konusu sorun, Kürt kimliğinin, bu kimliğin kültürel ifadesinin ve ademi merkeziyetçiliğin, Kürtlerin talep ettiği üzere anayasal metinlerle tanınmasını gerektiriyor.

20 yıldır kurulan bütün Kürt
partileri haksızlığa uğradı. Bu partiler kurulmalarının üzerinden bir, iki veya en fazla üç yıl geçmeden Cumhuriyet Başsavcısı’nın açtığı davalarla Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılıyor ve Kemalist rejim başta Kürtlerin sembol isimlerini cezaevine tıkıyordu. Geçen yıllar boyunca Kürt halkı Kemalist rejimin tehcir, öldürme, tutuklama ve köylerin yakılması gibi vahşi uygulamalarıyla zulme uğradı.

Bu nedenle Kürt siyasilerin askeri vesayet rejimini ve despotluğu kaldırmak için çalışması gerekirdi.

İnsan haklarına ve özgürlüklerin güçlenmesine saygı gösteren, demokratik bir Türkiye lehinde rejimde köklü değişikliğe yol açacak olan bu reformların kaynağı AKP.
Zira AKP de Kemalist siyasilerin zulmüne maruz kaldı ve kalmaya devam ediyor. Bu parti, Türkiye’de Kürt halkınınkiler de dahil azınlık haklarını altına teminat altına almaya çalıştı. Birçok iyi niyet girişiminde bulundu. AKP’nin Kürtler bağlamında attığı adımlar daha fazla cesaret gerektiriyor ancak bu hiç de kolay değil. Zira 80 yıllık baskının birkaç yıl içinde değiştirilmesi mümkün değil.

Türkiye askeri vesayet rejimiyle yargı despotluğunu zayıflatmak ve AB’ye girmek istiyor. Böyle bir Türkiye Kürtlerin de çıkarına. Bu yöndeki bir süreç, Kürtlerin taleplerinin tamamını yıllar sonra da olsa gerçekleştirir. Bu nedenle, BDP’nin siyasi partilerin yasaklanmasıyla ilgili anayasa maddesinin değiştirilmesi aleyhinde oy kullanması Türkiye’deki Kürt hareketinin tarihi ve demokratik süreciyle çelişiyordu. Görünen o ki, Kürtler yargı ve ordu celladının kendilerini kamçılamasını, öldürmesini ve partilerini kapatmasını istiyor.

BDP Öcalan’la da çelişti
Bu durum şöyle bir sorgulamaya da kapı açıyor: Kürtler demokratik taleplerine karşılık verilmesini istiyorlarsa, başka bir partinin attığı demokratik adımla işbirliği yapmalı. Kürtlerin parti kapatılmasıyla ilgili madde değişikliğine karşı oy kullanmasının bir başka sebebi daha olabilir: Belki nihai hedefleri, Türkiye’de bir federasyon kurmak.

Böyle bir hedefse, ancak Irak’taki Kürt modelinin kopyalanmasıyla, yani gerginlik, güç kullanımı ve hatta belki dış destekle gerçekleşir.

Hiç kimse bir halkın kendi geleceğini ve tercihlerini belirleme hakkını reddedemez. Fakat şu ana kadar Türkiye Kürtlerinin ve Abdullah Öcalan’ın açıkladığı seçenek herkes için demokratik bir Türkiye. Siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili anayasa değişikliğine karşı oy kullanmak, Öcalan’ın söylemiyle çelişiyor. O halde Kürt tutumunun iç yüzü ne? (Katar’da yayımlanan Şark gazetesi, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 9 Mayıs 2010)

 

Kaynak: Radikall