Emre Gül / Tarih Dosyası / Dünya Bülteni
İtalya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında Trablusgarp Savaşı devam ederken, İttihat ve Terakki hükümetlerinin hatalı politikaları sonucunda Balkanlar’da Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde bir durum meydana geldi. Bu cümleden olarak, Arnavutluk’ta takip edilen sert ve askeri uygulama burada yeni bir ayaklanmaya sebebiyet verdi. Balkan uluslarından olan Sırplar, Bulgarlar ve Yunanlılar arasındaki kiliseler meselesinin 9 Temmuz 1910 tarihli “Kiliseler Kanunu” ile çözümlenmesi bu ulus devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ortak hareket etmelerini kolaylaştırdı. Ayrıca Rumeli’deki Osmanlı askerlerinin birçoğunun terhis edilmesi ise son büyük hata oldu. Buna karşın Balkan devletleri, başta Bulgaristan olmak üzere askeri güçlerini geliştirmeye başlamışlar, iyi eğitimli subay kadroları ve modern silahlarla donatılmış ordulara sahip olmuşlardı. 1912 Sonbaharı’na gelindiğinde aralarındaki rekabet ve çıkar çatışmalarına rağmen Balkan devletleri (Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Karadağ) bağımsızlıklarını büyük devletlere karşı korumak, Osmanlı İmparatorluğu’na ait Balkan topraklarını ele geçirmek için ittifak ederek savaş kararı aldılar.
İtalya’yla devam etmekte olan savaş hali, Arnavutluk isyanı, iç karışıklıklar, ordu da dâhil olmak üzere devlet içerisinde yaşanan siyasi çekişme ve istikrarsızlık sebebiyle Osmanlı İmparatorluğu bu savaşa hem askeri hem diplomatik anlamda hazır değildi. Osmanlı hükümeti, alelacele İtalya ile Uşi Antlaşması’nı imzalayarak Kuzey Afrika’daki son Osmanlı toprağı Libya’yı resmen İtalya’ya bıraktı ve tüm dikkatini Balkanlar üzerine yoğunlaştırdı. Sonuçta ise Osmanlı orduları Balkan ittifakı güçleri karşısında ani ve ağır bir yenilgiye uğradı. Manastır Sırbistan’ın, Selanik ve başlıca Ege Adaları Yunanistan’ın Edirne’den Çatalca’ya kadar olan topraklar ise Bulgaristan’ın eline geçti.
Büyük devletler savaş öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yenileceğine ihtimal vermedikleri için Balkanlar’da var olan statünün korunması konusunda mutabakata varmışlar ve bu savaşın sonucu ne olursa olsun sınırların değişmeyeceğini deklare etmişlerdi. Fakat Kasım 1912’de durum bu beklenmedik şekli alınca yapılan açıklama adeta yok sayıldı ve Osmanlı hükümetinin büyük devletlerin müdahale etmesi talebi tarafsızlığa ters düştüğü gerekçesiyle kabul edilmedi. Savaşan tüm tarafların onayıyla arabuluculuk yapılabileceği bildirildikten sonra yapılan görüşmeler neticesinde Aralık 1912’de Yunanistan hariç Osmanlı, Bulgar, Sırp ve Karadağ delegeleri arasında ateşkes imzalandı. Mütareke şartları gereğince, barış görüşmeleri 16 Aralık 1912’de, Saint James Sarayı’nda Londra’da başladı.
İngiltere’de çıkan Punch Dergisi’nin 18 Aralık 1912 tarihli sayısında karikatürize edilen bu sahnede, Birinci Balkan Savaşı sonunda Londra’da Saint James sarayında barış için görüşmeler yapan Osmanlı ile Balkan ittifakı devletleri, Balkanların yeni haritalarını çizmekte iken, Kapı aralığından durumu takip eden Avrupa, “Haritalarınızı tamamladıktan sonra bana getirin, yanlışlarınızı düzelteyim” diyerek sonuca müdahale edeceğini göstermekte.
Balkanlar’da meydana gelen bu yeni gelişme, oluşan yeni statü ve güçler dengesi başta Avusturya-Macaristan ve Rusya olmak üzere Fransa, Almanya ve İngiltere devletlerini de alakadar etmekteydi. Bu nedenle İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey’in başkanlığında, Osmanlı delegeleri ile Balkan hükümetleri delegelerinin yürüttükleri Barış Konferansı’nın paralelinde yürüyen ve ismi geçen 5 büyük devletin temsilcilerinin katıldığı “ Büyükelçiler Konferansı da yine Londra’da 17 Aralık 1912’de toplandı.
Barış görüşmeleri sırasında Doğu Trakya, Edirne ve Ege adalarının galip devletlere terk edilmesi teklifi gündeme geldi. İsyan halinde bulunan Arnavutluk’un ise 29 Kasım’daki bağımsızlık ilanı büyük devletler tarafından tanındı. Osmanlı delegasyonu bu şart ve teklifleri reddederek, “Edirne Türkiye’de kalacak biçimde Bulgaristan’la sınır görüşmelerine hazır olunduğunu, Ege Adaları Türkiye’de kalmak şartıyla Girit üzerindeki haklardan vazgeçildiğini,” bildirmişse de Müttefikler, Osmanlı delegelerinin savaş sonuçlarını dikkate almadığını, önerilerin yetersiz olduğunu öne sürdüler ve 6 Ocak 1913’te görüşmelere son verdiler. Avrupa’nın büyük devletleri ise Balkanlılar lehine tavır koyarak savaş öncesinde verdikleri sözü unutup doğrudan devreye girmek suretiyle sorunun halline çalıştılar.
Kaynaklar:
Ekmeleddin İhsanoğlu(Editör), Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, c.I, s. 122-123, İstanbul, 1994.
Necdet Hayta, Balkan Savaşları’nın Diplomatik Boyutu ve Londra Büyükelçiler Konferansı(17 Aralık 1912-11 Ağustos 1913), s.1-19-157, Ankara, 2008.