ABD Başkanı George Bush'a Bağdat'ta önceki gün ayakkabısını atan kişi sıradan bir vatandaş ve eylemi de Bağdat caddelerinden birinde olsaydı zarafeti ve liyakati kaybettiği söylenebilirdi.  

Fakat bu fiili bir televizyon muhabirinin yapması kabul edilemez bir durum. Iraklı gazetecinin Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin yanında duran ABD Başkanı'na can sıkan sert sorular yöneltme imkânı vardı. Yalnız gazeteci gazeteciliğin şiddete başvurularak yapılamayacağını unutarak sözün yerini ayakkabıyla değiştirme kararı aldı. Basın toplantısında gördüklerimiz basın mesleğine hakaretten başka bir şey değil ve gazeteciliğin yapısının kötü anlaşılmasının göstergesidir. Zira gazeteci ne mücahittir ne savaşçı. Sadece bilgilerini sunmaya çalışandır. Gazeteci, ümmet adına konuşan ve bu meslekte bazı iflas etmişlerin sürekli tekrarladığı gibi ümmetin vicdanı değildir. Fakat burada hatırlatmak gerekir ki Bağdat'ta ayakkabı atılmasına dair gördüklerimiz, askerî vali Paul Bremer döneminde gördüklerimizin bir diğer yüzüdür. Bremer, Saddam Hüseyin'in tutuklandığını ilan ettiği gün salon birçok gazetecinin alkışı ve kutlamasıyla yerinden oynamıştı.

Gazetecinin rolü, alkışlamak veya sebep her ne olursa olsun başkalarına ayakkabı fırlatmak değildir. Maalesef ortada bazı Arap kanallarımızda utanç verici ayakkabı atma olayının arkasına gizlenenler var. Hatta bazıları saygın gazeteci bir yana saygın gazeteciliğe benzemeyen bir fiili haklı görmeye kadar işi vardırdı. Bizler bunları ABD Başkanı'nı savunmak için değil, bu fiilden hoşnut olmayan kültürümüzü ve maalesef hiçbir ustalığı olmayan bir meslek haline gelen gazeteciliği savunmak için söylüyoruz. Basın toplantısına gelen gazetecilerden Güvenlik Anlaşması'nın imzalanmasının taraflar için ve özellikle de Irak halkı için ne sonuçlar getireceğini daha iyi anlamamız için ABD Başkanı'na ve Irak Başbakanı'na ciddi sorular yöneltmesini beklerdik. İki yetkilinin -Bush ve Maliki- Irak'ı mezhepçi kötüleşmenin sürmesinden, başta İran olmak üzere Irak'ın şu anı ve geleceğini yıkan dış güçlerin eline atılmaktan nasıl koruyacaklarına ve İran'la nasıl bir ilişki kuracaklarına dair cevaplarını duymayı bekliyorduk.

Despot Saddam Hüseyin'e basit bir söz söyleme cesaretinde bulunsa bütün aşiretinin ondan beri olduklarını açıklayacaklarını ve en ağır cezaya çarptırılmasını isteyeceklerini unutarak sözünü ayakkabı ile değiştiren bir kişi beklemiyorduk. Bazıları önceki Irak rejiminin yalancı Enformasyon Bakanı Muhammed Said El Sahhaf'ın gazetecileri istediği şekilde koyun sürüleri gibi yönettiğini, hiç kimsenin onu sorgulamadığını, hatta gazetecilerin hareket etme izni verilen halkanın dışına çıkmaya cesaret edemediğini unutuyor. Fakat bugün soru sorma, hesaba çekme ve bir siyasetçiye yalanını hatırlatma hakkı olan bu Iraklı gazeteci bu görevini yapmama kararı aldı. Ayakkabının sözden, mantık ve kanıta sahip olmaktan daha güçlü olduğunu düşündü. Londra'da Arapça yayımlanan Şarkulevsat Gazetesi, 16 Aralık 2008
 
Kaynak: Zaman