AKP nasıl bir parti? İslamcı mı; yoksa muhafazakâr-liberal mi? Dayandığı geniş tabana bakarsak muhafazakar, programına bakarsak bir ölçüde muhafazakâr-demokrat, merkezden katılan politikacılara bakıldığında giderek merkeze yürüyen bir parti, kurucu
kadrosuna baktığımızda pragmatik, değişime açık, zaman zaman da oldukça İslamcı muhafazakâr bir partiden söz edebiliriz.
Erbakan, 'Batı'yı bir şer topluluğu olarak görürken Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Avrupa Birliğini (AB) önlerine temel hedeflerden birisi olarak koydular. Bu, AB ölçülerine yakınlaşmayı ve dinlerarası diyalog çabalarını da beraberinde getirdi. AKP'nin bu açılımları, bazı milliyetçi-muhafazakâr çevreler tarafından 'Türkiye'yi İslâm ve Türk köklerinden çok uzaklara savuran' yaklaşımlar olarak tanımlandı. Kimi İslamcı çevreler de AKP'yi, 'İslamcı parti süsü verilmiş bir sağda ve solda birlik projesi' olarak tanımlıyorlar.
***
AKP, 'İslamcı' gelenekten gelmesine rağmen merkeze doğru yolculuğa başladı. Bunun 'köklü' bir demokratik yolculuk olmaktan çok, modernleşmeci bir liberalleşme olduğu daha akla yakın
AKP, taşradaki, varoşlardaki 'İslamcı' ya da 'muhafazakâr', içine kapanık toplulukları modern dünyayla yüz yüze getirirken, onları değişimin içine çekmeye başladı.
Belediyeler, bu 'muhafazakâr' kesimlerin yönetimine geçti. Bürokrasinin üst kademesinde de iktidar değişiklikleri oldu. Bu kesimler ekonomik alanda da etkili hale geldiler. Bu değişim, Türkiye'nin çehresinin yenilenmesine yol açarken, merkez 'taşralı-muhafazakâr' bir kuşatma altına girdi.
Türkiye onları değiştirirken onlar da Türkiye'yi değiştirdiler.
***
AKP, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin oluşturduğu bir yapının üzerinde iktidar oldu. Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Türk Ceza Kanunu gibi kanunlar, YÖK, RTÜK, MGK gibi kurumlar AKP'nin üzerinde yükseldiği siyasi-hukuki arka planı oluşturdu.
Bu temelde demokrasi yoktu, otoriter devlet anlayışı vardı. AKP, bu yapıya kısmen uyum sağladı, bu yapıdan kendi işine geldiği ölçüde yararlandı. Çatıştığı noktalarda ise değişiklikler yaparak alanını genişletmeye çalıştı.
Geleneksel modernleşmeci laik anlayış AB'den gelen değişim isteklerinden hoşlanmadı, demokratikleşmenin, kendi iktidarlarını tehdit ettiğini düşünerek direnişe geçti, tutuculaştı.
AKP, bu noktada tereddüde kapıldı. AB'nin de etkisiyle girdiği değişim ve demokratikleşme projesini içine tam anlamıyla sindiremediğini gösterdi.
Kıbrıs, Kürt Sorunu gibi sorunların da altında ezilen AKP, geleneksel 'statüko'yla ittifak ederek durumu 'idare' edebileceğini sandı. Statüko onun bu zaafını anladığı an, hamle yaptı.
***
AKP'nin şeriat devleti kurma potansiyeli var mıdır? Bu soruya 'evet' diye cevap verenlerin sayısı giderek azalıyor. Parti yönetiminde daha ılımlı bir çizginin etkili hale geldiği gözlemleniyor.
AKP demokrat bir parti midir? Buna evet demek de kolay değil. AKP bir lider ve misyon partisi. Mevcut siyaset kültürü ve yasal sistem bu yapıyı güçlendiriyor.
Tayyip Erdoğan, pragmatik ve karizmatik bir lider. Statükoyla uzlaşmaya yatkın mesajlar verdiği gibi kendisini değişen koşullara uydurmasını da biliyor. Toplumun dilini diğer liderlerden daha iyi okuyor. Bir değişim ve kopuş sürecinden geldiği için değişime açık olacağının mesajlarını vermeyi de ihmal etmiyor.
Kapatılsa da, kapatılmasa da önümüzdeki süreci belirleyecek gelenek bu partinin çevresinde oluşacak...
Not: Bugün saat 9:30'da Beşiktaş Barbaros Meydanı'nda Hrant için Adalet için bir araya geliyoruz...
Kaynak: Radikal