Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ve ardından Tunceli ziyaretleri, AKP'nin bölgede DTP'yi asıl hedef olarak gördüğünü gözler önüne serdi. Başbakan, Diyarbakır'da kepenk kapatan, Tunceli'de partisinin kapısına siyah çelenk bırakan DTP'lilerle tartışmayı elden bırakmıyor.
Tunceli'deki konuşmasında DTP'lilere "kimlik siyasetini terk edin" çağrısında bulundu. DTP'nin bir kimlik partisi olduğu ve Kürt kimliğinin tanınması üzerinden siyaset yaptığı bir gerçek. Bunu bırakması mümkün mü? Kaldı ki "kimlik siyaseti" neden tehlikeli oluyor ki?
Türkiye'de son yıllarda siyasete ve toplumsal hareketlere damgasını vuran temel unsurlardan birisi hiç şüphesiz "kimlik siyaseti"dir. Kürtler, Aleviler, İslamcılar, Ermeniler vb. bir çok toplumsal grup "kimlik siyaset"iyle dertlerini ve taleplerini dile getiriyorlar.
AKP de "İslamcı kimliği" üzerinden siyasete atılan kimselerin partisi olarak kabul edilmiyor mu? Türban/başörtüsü yasağının kaldırılması çabası da bir kimlik çıkışı sayılmıyor mu? DTP, "Kürt kimliği" üzerinden siyaset yapıyor. Kürt kimliğine ilişkin, yasak ve engellerin kaldırılması bu partinin neredeyse temel varlık sebebi.
Aynı şey AKP için de söyleniyor. AKP'nin de temel misyonlarından birisi "dindarlara getirilen kısıtlamalar" değil mi? Demokrasiler biraz da bunun için var. Kitlelerin taleplerini siyaset sahnesine çıkarmak için partiler, sivil toplum örgütleri kuruluyor.
Aleviler de kendi kimliklerine yönelik yasakların, engellerin kaldırılması için örgütleniyorlar, taleplerini dile getiriyorlar. Bunun için gösteriler yapıyorlar. Önümüz-deki günlerde de "zorunlu din dersleri"ne karşı büyük bir mitinge hazırlanıyorlar.
***
Başbakan Erdoğan, tüm Türkiye'nin seçilmiş Başbakanıdır. Bu nedenle Kürt kimliği talebi de, Alevi kimliği talebi herkesten çok onu ilgilendiriyor. Bütün bu talepleri dinlemek, onların gereğini yerine getirmek için demokratik açılımlar yapmak iktidar partisi olarak AKP'nin görevidir.
DTP bir muhalefet partisidir. Gösteri de yapacaktır, protesto da. "Kürt sorunu"nu, bölgede DTP'yi bitirmek olarak görmek gerçekçi olmadığı gibi, zararlıdır da.
DTP bir kimlik partisi olarak sorunun çözümünde bir olanaktır ve taraftır. Bu tarafı ortadan kaldırabilmek için sorunu çözmeniz gerekir. Soruna çözüm üretmek yerine tarafı ortadan kaldırmaya kalkarsanız, sorunun başka düzlemde yeni sözcüleriyle karşı karşıya kalırsınız.
DTP, sorunun tarafı olarak yasal alandaki muhataptır. Kürtlerin bir kesimi bu alanda varlıklarını korumak ve seslerini duyurmak amacıyla 20 yıldır siyaset yapıyorlar. Beş kez partileri kapatıldı, yine de siyaset alanını terk etmediler. Devlet baskısı karşısında seslerini kesmediler.
AKP'nin, DTP'yi bu alanda bir rakip olarak değil de, sorunun çözümünde bir seçenek olarak görmesi daha anlaşılabilir bir yol olur. Çünkü, görüldüğü gibi Kürt kimliği için mücadele eden ve bütün kırılmalara rağmen siyaset alanında temsil iddiasından vazgeçmeyen bu siyasi akım, gerçek bir temsil yeteneğine sahip.
Bu alanda da "ne kadarını temsil ediyor" tartışması başlatılıyor. DTP, Güneydoğu'daki oyların yarısına yakınını alıyor. Üstelik seçmenlerin karşısına net şekilde "kimlik talebi"yle çıkarak bu oyu alıyor. Gerçek budur. Kimlik sorunu çözüme ulaşmadıkça da bu talebi dile getirecek bir akım mutlaka olacaktır.
***
Başbakan, bölgede yatırımlar yapıldığından söz ediyor. Eksik de olsa geçmişle kıyaslanınca bu alanda bazı adımlar atıldığı görülüyor. Bölge hâlâ ciddi ekonomik desteklere muhtaç durumda. Adam başına yıllık gelir Batıyla kıyaslanamayacak ölçüde geri durumda.
Ancak, Güneydoğu'daki sorun tek başına bir ekonomik sorun değildir, ondan daha öncelikli olan kimlik sorunudur. Bunun yolu da daha geniş demokrasiden geçiyor...
O alanda ciddi adımlar atılmadan, ilerlemenin mümkün olmadığını 25 yıl içinde öğrenmedik mi? Üstelik çok büyük acılar pahasına...
Başa dönmeyelim...
Kaynak: Radikal