İbrahim Ethem Gören
İktisat âlimi Adnan Büyükdeniz 11 yıl önce bugün vefât itmişti. Dr. Büyükdeniz’e rahmeti vesile kılarak merhum için 2016 yılında yayınladığım vefeyat yazısını güncelleyerek değerli okuyucularımızın irfanına arz ediyorum.
Adnan Büyükdeniz, katılım bankacılığı, Türkiye ve dünya ekonomisi, İslami finans gibi uzmanlık alanlarının yanında sanat ve estetik güzelliklerle hemhal olan bir şahsiyetti. yıldönümünde rahmeti vesile kılarak Adnan Büyükdeniz merhumu, arkadaşları Erhan Erken, Ufuk Uyan, Sadık Yener, Mustafa Özel ve Melikşah Utku’nun şahitlikleriyle yâd ediyoruz. Makamı âlî, mekânı Firdevs cenneti olsun.
İbrahim Ethem Gören (Kültür Tarihçisi)
Adnan Büyükdeniz’le 24 yıl önce tanıştım. O dönemde Albaraka Türk’ün genel müdür yardımcısıydı. Katılım bankacılığı (o zamanki ismiyle özel finans kurumları), Türkiye ve dünya ekonomisi, İslami finans gibi uzmanlık alanlarının yanında sanat ve estetik güzelliklerle hemhal olan bir şahsiyetti. Hüsn-i hat sanatına ilgisi kamuoyunca da malumdu. Öznesinde hat sanatı olan epeyce sohbetlerimiz oldu. Albaraka Sanat biriminin tesisinde ve hat yarışmalarının düzenlenmesinde etkin rolü vardı. Fotoğraf sanatıyla da amatör bir ruhla profesyonelce ilgileniyordu. Bu satırların yazarını fotoğraf sergilerine davet etti, fotoğrafları ve fotoğrafçılık serencamı üzerine hasbihal edip haber/mülakatlar yayınladık.
Kurucu bir şahsiyet…
Büyükdeniz merhum kurucu bir şahsiyetti. Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’nın, Bilim ve Sanat Vakfı’nın, Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın, Bereket Vakfı’nın ya kurucuları ya da hamileri arasında yer aldı. Hayatı boyunca mezkûr platformlara maddi ve manevi desteklerde bulundu.
Sanırım ilk defa dile getiriyorum. Hizmetinde bulunduğum Boğaziçi Yöneticiler Vakfı üzerinden çok sayıda öğrencinin ABD’ye, Avrupa’ya tahsile gitmesine yardımcı oldu. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bir şekilde yurt dışı bursu buluyor. Lakin burslar sadece eğitim masraflarına yönelik. Adnan Bey, okuldaşlarının yurtdışında ihtiyaç duyacağı yaşam masraflarına katkıda bulunur, uçak biletlerini alır, cep harçlığı verir, kendisine yönlendirdiğim hiçbir öğrenciyi geri çevirmezdi.
İktisat âlimi…
İktisat âlimiydi, iktisadı sadece rakamlar yığınından ibaret görmeyip ekonominin bileşenlerine insan unsurunu da dâhil ederdi. Özel finans kurumlarının, şimdiki adıyla katılım bankacılığının ülkemizde gelişip serpilmesine, finans sektöründen pay almaya başlamasına ve tabana yayılmasına önemli katkıları olan, duayen bir şahsiyetti.
Vefat yıldönümünde rahmeti vesile kılarak Adnan Büyükdeniz merhumu arkadaşları Erhan Erken, Ufuk Uyan, Sadık Yener, Mustafa Özel ve Melikşah Utku’nun şahitlikleriyle yâd ediyoruz.
“İnce ruhlu, âlim bir insandı.”
Erhan Erken
Yayıncı-Yazar
Rahmetli Adnan Büyükdeniz, 1980’li yılların başında tanıştığım değerli bir arkadaşım ve daha sonraki yıllarda da aile dostumuz idi. Boğaziçi Üniversitesi’ne girdiğim sene o İngiltere’ye yüksek lisansa gitmişti. Döndükten sonra, evleninceye kadar Fatih’te birbirimize yakın mekânlarda ikamet ettik. Ben arkadaşlar arasında erken evlendiğimden bizim ev daha müsait olurdu ve bazı akşamlar bize oturmaya gelirdi. Yıllar geçmesine rağmen o samimi muhabbetlerimizin tadını hâlâ hatırlarım.
Teorik iktisat alanında sayılı insanlardan biriydi. İktisat bilgisini, ‘Faizsiz Finans Kurumları’nın oluşumu sürecinde büyük bir gayret ile kullanarak yeni açılımlar sağlanması için gayret sarf etmişti. Bu gayretini Albaraka Türk bünyesinde uzun yıllar yaptığı çalışmalar sürecinde pratiğe de yansıtmaya çalıştı.
Albaraka’da istikrarlı bir grafik çizerek Genel Müdürlüğe kadar yükseldi ve bu mevkide de arkasında kendisinden sonra gelecek nesillere iyi bir iz bırakarak ahiret âlemine göç etti.
Yaptığı işe sadece bir iş olarak bakmadı. Ona ciddi bir misyon yüklemişti. Her keşfettiği yeni bir bilgi, rahmetli Adnan’da heyecan uyandırıyordu. Bunu, öğrendiklerini ve uygulamalarını paylaşırken ki coşkusundan anlamak mümkündü.
Kendisiyle Bilim Sanat Vakfı ve Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’nın çalışmalarında yıllarca beraber olduk. Daha sonraki yıllarda MÜSİAD Yönetim Kurulunda vazife yaparken Adnan o kurumun çok önem verdiği danışmanlarından biriydi. MÜSİAD’ın ekonomi raporlarının hazırlanmasında ciddi emek veriyordu.
Bu saydıklarımın dışında da birçok gönüllü kuruluşun faaliyetlerinde bilgilerini gençlerle ve meraklılarıyla paylaştı. Üniversitede dersler verdi. Faizsiz finans kuruluşlarının kanunî zorunluluklar neticesi Katılım Bankasına dönüşmesi sürecinde, inandığı ve uygulanması için çalıştığı belli hassasiyetlerin, yeni pratik gerçeklerle yüzleşmesi sırasında gayretlerini ve dikkatini daha da artırdı. İnandığı doğrulardan taviz vermemek için büyük çaba sarf etti.
İlim sahibiydi ve ilmiyle âmil olmaya çalışarak örnek bir hayat sürdü. İyi bir aile babasıydı. İnce ruhlu bir insandı. İnce ruhunu fotoğraf sanatında yoğunlaşarak, çalıştığı kurumda sanata destek vererek, sanat tercihinde geleneksel sanatları ön plana çıkararak gösterdi.
Velhasıl Adnan Büyükdeniz, güzel bir insandı. Millete ve memlekete faydalı bir Müslümandı.
Allah Rahmet eylesin…
Ne Söylediğinden Ziyade, Nasıl Söylediği, Duruşu, Konuşması, Vakarı Etkilemişti Beni
Melikşah Utku (Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü)
Adnan Bey’le nasıl ve ne zaman tanışmıştınız?
Ben Adnan Ağabey'i Boğaziçi Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda tanıdım. O zamanlar mühendislik okuyordum. Bununla birlikte aklımda hep iktisat vardı. Onu, şu anda hatırlamıyorum, bir yerde dinlemiştim. Muhtemelen ne söylediğinden ziyade, nasıl söylediği, duruşu, konuşması, vakarı etkilemişti beni. O günden sonra benim kafamdaki iktisatçı modeli Adnan Büyükdeniz oldu. Daha sonraları MÜSİAD'ın yıllık ekonomi araştırma raporlarını çıkaran ekipte birlikte çalıştık onunla. Sonra 2003'te Albaraka Türk'e genel müdür oldu. Beni birlikte çalışmaya davet etti. O tarihte benim kendi şirketim vardı, yazılım ve tekstil işiyle uğraşıyordum. Benim için önemli bir karardı. Neticede önümde duran birkaç alternatif daha vardı. Ama Adnan Büyükdeniz'de karar kıldım sonunda ve Albaraka Türk'te Genel Müdür Danışmanı olarak göreve başladım. Tabii olarak onun beni o ilk anda etkileyen duruş ve vakarının arkasını ne ölçüde doldurduğunu bundan sonra anlamaya başladım.
Nasıl bilirdiniz?
Çok yönlüydü; şiirden fotoğrafa, ekonomiden siyasete birçok konuda derinliğe sahipti. Buna karşılık çok mütevazıydı. Yanında boş laf etmekten utanırdınız. Hastalığı sırasında bile kimi zaman odasına gider ve bir sohbet konusu açardım. Bu sohbetlerin her biri dolu dolu olurdu. Ders anlatırken, bankada toplantıdayken, fotoğraf çekerken, her ne yaparsa yapsın, yaptığı işi aşk ile, şevk ile yapardı. Kötü bir huyum var: Çok çabuk unuturum. Adnan Büyükdeniz'i unutamıyorum, özlüyorum.
Katılım bankacılığına katkıları bağlamında neler söylemek istersiniz?
Tabii benim katılım bankacılığına dâhil olman nisbeten oldukça geç bir dönem. 2004 yılına gelindiğinde Adnan Büyükdeniz Türkiye'de katılım bankacılığının gelişimi için zaten çok şey yapmıştı bile. Bir taraftan analitik zekâsıyla katılım bankacılığının birçok alanında altyapıların gelişmesi için önemli katkılar yapmıştı. Diğer taraftan da dünyaya Türkiye'yi ve Türk katılım bankacılığını tanıtmak için koşuşturuyordu. Çeşitli uluslararası kuruluşlara gidiyor, anlatıyor, bağlantı kuruyordu. Henüz katılım bankaları “özel finans kurumu” adıyla anılırken ve uluslararası bankacılık sistemi Türk katılım bankalarını pek kabul etmek istemezken, onlarca banka ziyareti yaparak birçok bankanın Türk katılım bankaları ile çalışmaya başlamasını temin etmişti. Dünyanın farklı coğrafyalarında kurulan katılım bankalarında yönetim kurulu üyelikleri vardı. Ben birlikte yaptığımız seyahatlerde uluslararası camiada ona yönelik ciddi bir teveccühün olduğunu gördüm.
Sizce en bariz vasfı neydi?
Hiç kuşkusuz gerisinde saf bir mütevazılık olduğunu hemen anladığınız, vakur duruşu vardı.
Adnan Bey’in hayatından yöneticiler ve yönetici adayları ne gibi dersler çıkarmalı?
“Adam gibi adam olmak” öğrenilebilir bir şey olsa, toplum bunu Adnan Büyükdeniz'den öğrenmeli derdim. Dinlemeyi, ama gerçekten dinlemeyi bilirdi. Onun hiçbir zaman önyargıyla dinlediğini görmedim, danışır, değerlendirir ve ikna olduğunda fikrini değiştirirdi. Bunlar basit gibi görünüyor, ama sanırım çoğumuzun ihmal ettiği önemli yöneticilik becerileri.
“Kendisinden Çocuklarına Kalan En Büyük Mirasın da Para Puldan Ziyade Nezaket Olduğu Kanaatindeyim.”
Dr. Mustafa Özel (İktisatçı-Yazar)
“Adnan” isminin harfleri sizde ne türden çağrışımlar yapıyor?
İsimler kişinin evsafını yansıtıyorsa eğer, Adnan’ın A harfi âlim ve azimli demek olabilir. Öğrenci Adnan, neredeyse tüm sınıfın iktisat hocasıydı. Boğaziçi İktisat 1980 mezunları, öğrendiklerinin yarısını kitaplardan ve hocalardan öğrenmişlerse, diğer yarısını “Keynes” Adnan’dan öğrenmişlerdir.
Âlim’lik en belirgin vasfıydı.
‘Âlim’lik en belirgin vasfıydı. İlmî terminoloji günlük konuşmalarına, mektuplarına filan da hâkimdi. Londra’dan yazdığı mektuplarda, “Geçen hafta griptim, marjinal prodüktivitem düştüğünden makro sınavına giremedim,” yahut “Sabah saatlerinde tren biletleri çok yüksek çünkü talep inelastik!” gibi cümlelere çok sık rastlardınız. Şirket yönetimi hakkında fazla bir şey söyleyemem, fakat orada da ilmî prensiplere sıkıca bağlı olduğunu tasavvur edebiliyorum. Mesai arkadaşlarına sormak lazım.
Keynes dediniz, “Keynes”lik vasfını çok çalışarak mı elde etti?
Azminin neredeyse sınırı yoktu. Biz günde ortalama beş saat çalışıyorsak, o mübalağasız on saat çalışırdı. Mutlaka en iyi ödevi hazırlamak, en yüksek notu almak isterdi. Murat Sertel’in matematiksel iktisat dersinden benim (100 üzerinden) 7 aldığım vize sınavında o 63 almıştı; sınıf ortalaması 30 filandı. Tabii, final sınavına çakı gibi hazırladı bizi ve zor da olsa geçebildik…
“D”ye gelelim…
D harfi kesinlikle dürüst demekti Adnan için. Hesapsız bir dürüstlüktü onunki; karşılık beklemezdi. Onun için dürüstlüğün mükâfatı, kendisinin dürüst olduğunu hissetmesiydi, bunu biliyor olmasıydı. Ayrıca bir ödül beklemiyordu. Sokakta gördüğü kedi yavrusunu okşamak, sevmek gibi bir şeydi bu. Ona süt verip karnını doyurduğu zaman, yavrucuğun bir memnuniyet bakışı yeterdi Adnan’a ödül olarak. Dürüstlüğünün ödülü dürüst ve yardımsever olmaktı, o kadar…
Peki “N”?
N harfi olsa olsa nazik demekti. Nezaket onda ikinci bir tabiat, değişmez bir huydu. Kaba bir sözün ağzından çıktığına biz talebelik döneminde bile şahit olmamışsak, daha sonraki dönemde de kimse şahit olmamıştır her halde. Kendisinden çocuklarına kalan en büyük mirasın da para puldan ziyade nezaket olduğu kanaatindeyim. Riyasız bir tarzda nazik ve narindi.
Yine “A”?
Adnan’ın ikinci A’sı ârif olabilir. Âlim olduğu kadar ârifti de. Yani bakışı sadece dünyayı anlamaya değil, kendini anlamaya da dönüktü. Size bakarken bile, sanki sizinle beraber, ötedeki bir varlığa yahut genel anlamda Varlığa odaklı bir hali vardı. Az konuşmazdı belki, fakat öz konuşurdu. Sözü gereksiz uzatmaz, malayani konulara girmezdi. Esprilerime zaman zaman da olsa gülmeyen nadir şahsiyetlerden biriydi!
Adnan’ın son harfi karıncaya delalet ediyor zannederim.
Karınca “K” ile başlamıyor mu?
Ee, karınca N ile değil, K ile başlıyor derseniz, ben de size Neml suresini hiç okumadınız mı derim! Karıncanın sabrı, çalışkanlığı, tevekkülü kadar; muazzam iş organizasyon kabiliyeti de Adnan’da tecelli etmiş niteliklerdi.
Allah rahmet eylesin… (Âmin.)
Adnan Büyükdeniz Dünyaya Takılmayan Bir İnsandı
Sadık Yener (Özel sektör emeklisi)
Sadık Bey, Adnan Bey’in öğrenciliğine, evlilik hayatına, iş yaşamına, hastalık sürecine, hemen her imtihanına tanıklık ettiniz. Adnan Bey’i nasıl bilirdiniz?
Adnan rahmetli lise 3. sınıfı AFS (Amerikan Kültürel Mübadele Programı) bursuyla gittiği ABD’de tamamladığı için Boğaziçi Üniversitesi’ne 1976’da kayıt olduğunda hazırlık sınıfı okumadan direkt İktisat 1.sınıfa başlayarak devam etti. Disiplinli, çalışkan ve yeri geldiğinde nüktedan biriydi, okulu zamanında bitirip yurt dışında, özellikle de İngiltere’de LSE’de (London School of Economics) yüksek lisans yapmak istiyordu. Fakat bunun için para gerekliydi, kaç kapı çaldığını şu an tam olarak hatırlamıyorum ama bir gün sevinçle ihtiyaç duyduğu maddi desteği dönemin TÜSİAD Başkanı, armatör ve iş adamı Ali Koçman’dan bulmuştu. Yalnız bu destek öyle karşılıksız değildi, yüksek lisans sonrası Türkiye’ye dönüşte 1’e 2’i çalışma karşılığında idi.
Belki bu mecburi çalışma onun için iyi de oldu. TÜSİAD’da ekonomi araştırma uzmanı ve danışman olarak bulunduğu sürede çok sayıda özel rapora ve çalışmaya imza attı.
Rahmetli Adnan sadece öğrencilik yıllarında değil sonrasında da çok çalışan bir kardeşimizdi. Kurumsal işi dışında da farklı ihtiyaçlara cevap verecek çalışmalar yapıyor, bunun için akşamları ve hafta sonları da yoğun mesai harcıyordu.
Al Baraka Türk’e dâhil olduktan sonra sorumluluk merdivenlerini süratle tırmanmaya başladı ve proje müdürlüğü, dış işler müdürlüğü derken bir gün genel müdür yardımcısı ve sonunda da 2003 yılında genel müdür oldu.
Saliha Hanım’la mutlu bir evlilik yaptı. Bütün bu yoğun iş hayatı ve aile sorumluluğu arasında İstanbul Üniversitesi’nden İktisat Doktoru unvanını aldı. Marmara Üniversitesi’nde dersler verdi.
Vedat Akgiray, Adnan Büyükdeniz, Sadık Yener ve Selçuk Tuğrul
Adnan merhum hayatının son anına kadar üretmekten, ülkesine ve milletine hizmet etmekten geri kalmadı. Tedavi sürecinde görevinin başındaydı.
Hastanede en son ziyaret ettiğimizde iyi olduğunu, taburcu olmasının akabinde ailece küçük bir seyahate çıkacağını ifade etmişti; hayat doluydu, metindi.
Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Mütevazı bir hayat yaşadı. Evlendiği dönemde Karagümrük’te oturdu. Adnan Bey özelinde hayatın hemen her alanında tevazuun yerleştirilmesi için neler yapılmalı?
Önce lisan sonra da lisan-ı hâl. Hayatın sıradan, insani ve fakat anlamsız keşmekeşine iradi ve samimi molalar vererek eski kadim dostluk ve muhabbet ortamlarını yaşatma gayretini, sürekliliğini gösterip birbirimize güzelliği, iyiliği, insan olmayı ve insan kalmayı hatırlatmamız ve örnek olmamız lazım
Adnan Büyükdeniz lisan-ı haliyle bugünün insanına neler söylüyor?
Masumiyet, çok çalışmak ve yaptığı işe odaklanmak, dünyaya takılmayan bir insan olmak.
Bir hatıranızı paylaşmak ister misiniz?
Adnan biraz dağınık bir insandı, günlük hayatın rutin, fani detaylarına kafa yormaz, vakit harcamazdı. O her hal ve şart altında çalışır ve üretirdi; gece-gündüz, hafta içi, hafta sonu demezdi.
Mezuniyet sonrası bekârlık günlerimiz… Ben Fatih’te oturuyorum. O da Karagümrük’te ailesine ait olan mütevazı evde yaşıyor. Bir pazar günü hasbıhal etmek üzere yanına gittim. Oturduğu odada gazyağıyla çalışan bir soba, kurumak üzere asılmış, gün içinde yıkandığı belli olan beyaz bir gömlek. Ertesi günü Pazartesi, çamaşır işini yetecek kadar halletmiş!
Bekâr evi ne olacak! Ben bir iskemleye oturdum. O ise yatağı olan somyaya, yarı yatar vaziyette oturdu; elinde bir tomar kâğıt yine bir şeyler üzerine çalışıyor.
Merhum böyle biriydi.
Adnan Bey’in sizce en bariz vasfı nedir?
Çalışkan, mesleğine sevdalı, yaptığı her şeyle güzelliği yaymaya çalışan bir duruş. Hep Anadolulu olarak kaldı ve ahlâkî duruşuna gıpta ile bakıldı.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar var mı?
Rahmetli güzel ve ilkeli bir hayat yaşadı. Hoş bir sadâ bırakarak sessizce aramızdan ayrıldı. Rabbim rahmetiyle muamele etsin, mekânı cennet olsun. Âmin.
“Ona Ekonomideki Vukufiyeti Sebebiyle “Keynes” derlerdi”
Ufuk Uyan (Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Genel Müdürü)
Ufuk Bey, Adnan Büyükdeniz’le nasıl tanışmıştınız?
Eskişehir Anadolu Lisesi’nden 11 arkadaş Boğaziçi Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerine girdik. Bendeniz de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü kazanmıştım. Bizler Anadolu’dan gelip İstanbul’un ve özellikle de Boğaziçi’nin manzaralı havasında yine İstanbul Erkek Lisesi vb. okullardan gelen Mustafa Özel, rahmetli Adnan Büyükdeniz, Faysal İnci gibi Müslüman bir akımla karşılaşmıştık. Belki uzun zaman birbirimizi fark etmek, yakınlık kurmak nasip olmadı. Ancak Bebek Camii, Hisarüstü Camii ve Hisar’ın altındaki camilerde başlayan karşılaşmalar sonrasında yakın bir arkadaşlık oluştu ve daha sonraki yıllarda özellikle I. Yurt odalarında daha koyu kardeşliğe dönüşecek bir tanışmaya dönüştü. Rahmetli Adnan Büyükdeniz de Boğaziçi Ekonomi’de okuyordu ve ona ekonomideki vukûfiyeti sebebiyle “Keynes” tabiri uygun görülmüştü. Rahmetli, benden bir dönem önce mezun oldu ve London School of Economics’e burs bularak gitti. Ben de onu takip ederek LSE’den kabul aldım, ancak burs bulamadığım için gidemedim. Daha sonra Boğaziçi İşletmede master yaparak öğrenim hayatımı tamamladım.
Öğrencilik yıllarından sonra teşrik-i mesainiz nasıl devam etti?
Öğrencilik esnasında gelişen kardeşlik ve dostluk o dönemde evlerde yapılan ilmî ve İslami görüşmeler şeklinde devam ediyordu. Daha sonra İzmir Şirinyer’deki NATO Müttefik Komutanlığı’nda askerlik görevimi yaptım. Askerliğimi bitireceğim yıl, iş hayatına atılmak için gazetelerden iş bakıyorum. Birkaç alternatif içerisinde TÜSİAD araştırma uzmanı pozisyonu da vardı. Sınavı da İzmir’de yapılacaktı. Rahmetli Adnan’la görüşerek yardımını istedim, o da o zaman genel sekreter olan İhsan Bey’i referans vermişti. O günlerde rahmetli Adnan arayarak “Al Baraka diye faizsiz bir yer kuruluyor” demişti. TÜSİAD ve bir başka alternatifim varken “Rabbim namazımı rahatça kılabileceğim, Müslümanca yaşayabileceğim bir yer nasip etti” diyerek tercihimi Al Baraka Türk’ten yana yaptım, o zamanki adıyla “Proje ve Yatırımlar Müdürlüğü”nü tercih ettim. Daha sonra ben Proje Yatırımlar Müdürlüğü’nde çalışırken Adnan Bey de Al Baraka Türk’e katılarak Pazarlama Müdürlüğü’nde çalışmaya başladı. Faizsiz bankacılığın o ilk dönemlerinde, özellikle yurtdışından randevu almanın zor olduğu tarihlerde faizsiz bankacılığın anlatılmasında, tanıtılmasında son derece önemli görevler üstlendi, ekonomiye vukâfiyetiyle karşımızdakilerin ikna edilmesinde çok rolü oldu.
İnsani yönlerine dair neler söylemek istersiniz?
Çok yardımsever, dürüst, çalışkan, kibar ve beyefendi bir kişiliğe sahipti. Boş işlerle çok uğraşmayan, bilimsel çalışma disiplinine sahip kararlı ve araştıran, nüktedan bir kişiydi. Konuşma yetenekleri çok gelişmişti. Nitekim daha sonra Bilim Sanat Vakfı’nda önemli görevler üstlendi, doktorasını tamamlayarak bilimsel dünya ile bağını sürdürdü.
Uzun yıllar katılım bankası yöneticiliği yaptı. Sektörünüz için ne ifade ediyordu?
Rahmetli Adnan yeni gelişen bir sektör olan katılım bankacılığının ilk özel finans kurumu sürecinde ve daha sonra kamuoyuna anlatılmasında, Türkiye’deki gelişmelerin yurt dışına anlatılmasında etkin bir rol üstlendi. Karşımızda 100 yıllık konvansiyonel faizli bir bankacılık örneği var iken, karşımızda onlarca asırlık dünya bankacılık alışkanlıkları var iken reel ekonomiye hizmet eden, yalnızca üretime hizmet eden bir finans alternatifini anlatmak kolay değildi. Rahmetli Adnan’ın bunu en iyi şekilde yaptığına inanıyorum.
“Sektörümüzün duayenlerindendi.”
Sektörümüzün duayenlerindendi. Sektörün sıkıntılı günlerinde de görev yaptı. Müslüman’ın en önemli özelliği olan “korku ve ümit arasında olmak” konusuna güzel bir örnekti. Hastane dönemlerinden birinde Abdullah Tivnikli Bey’le birlikte hastanede ziyaretine gittiğimizde “Bu murabahaların hesabını nasıl vereceğiz“ diye her zaman olduğu gibi konuşmuştuk. Hep iyi ve doğru olanı (kâr-zarar ortaklığı projeleri) yapma niyetimiz vardı, inşallah Rabbimiz bizi faizin pençesinden kurtardığımız, iyilik yaptığımız kişilerin duasıyla hatalarımızı affeder diyerek umutlandırdık.
Adnan Bey için son olarak neler söylemek istersiniz?
Rabbim rahmet eylesin, mekânını cennet eylesin. Efendimize komşu eylesin! (Âmin.)