İyice ortaya çıktı artık. Belli ki ABD'nin 'öncelikli' gündem maddeleri arasında İran ve Suriye ile 'doğrudan' temas kurmak da var.
Henüz bu yönde atılmış adım ya da adımlar çok küçük. Ancak tarafların beyanlarından 'diyalog' kurmak niyetinde oldukları anlaşılıyor.
Şüphesiz bu süreci başlatan en önemli faktör, geçtiğimiz kasım ayında Barack Obama'nın başkan seçilmesi.
Tabii Türkiye'nin son altı yılda hayata geçirdiği stratejiyi de unutmamak lazım... Özellikle Ortadoğu'daki tüm aktörlerle yakın temas içinde bulunma politikasını...
Seçim kampanyasını 'değişim' sloganı üzerine bina eden Obama, 20 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturur oturmaz hep bu doğrultuda mesajlar verdi dünya kamuoyuna.
Bunlardan biri de ABD'ye düşmanlık besleyen ülkelere uzattığı zeytin dalıydı:
-Sıkılı yumruklarınızı açarsanız, bizim de size elimizi uzatacağımızı bilin.
Henüz yumruklar gevşetilmiş değil. Fakat perdenin önünde çok sıkı tutulmadığı da muhakkak...
Nereden mi çıkarıyoruz bu hükmü?
Elbette dün 'düşman' kabul edilen ülkelerin, mesela İran ve Suriye'nin sergilediği tavırlardan...
***
İran, 'Şer Ekseni'nde yer alan üç ülkeden biri olarak nitelendirilmişti bir önceki ABD Başkanı Bush tarafından.
29 Ocak 2002 tarihli 'Ulusun Birliği' konuşmasında Bush, bu eksende yer alan ülkelerin İran, Irak ve Kuzey Kore olduğunu ilan etmişti.
Ona göre bu üç ülke teröristlere yardım ediyordu.
Ayrıca, kitle imha silahı edinmeye çalışıyordu.
Sonra ne oldu?
Yaklaşık bir yıl sonra Irak işgal edildi.
Sıradaki 'hedef' ülkelerin Suriye ve İran olduğu konuşulmaya başladı.
Neden?
Çünkü her iki ülke de Irak'taki direnişe destek veriyordu.
Şimdi İran ile ABD arasında doğrudan ya da dolaylı görüşmelerin yapılabileceği konuşuluyor.
Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın şu sözleri bu açıdan kayda değer:
-Eğer ortada bir hakkaniyet ve saygı varsa, arabuluculuğa gerek kalmaz.
***
Şimdiye kadar İran ile ABD arasında bu tür temennilerin ötesine geçen "somut" bir diyalog kurulmuş değil.
Ama...
ABD'nin Suriye ile temas kurma fikri kuvveden fiile geçmiş durumda. 'İlk' işaretler de Obama görevi devralmadan çok önce verilmişti zaten.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi 2007'nin ortalarında; eski başkanlardan Jimmy Carter da 2008'in sonunda Şam'ı ziyaret etmişti çünkü.
21 Şubat'ta ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı John Kerry Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed'le görüştü.
Birkaç gün önce de ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu işlerinden sorumlu yetkilisi Jeffrey Feltman ile Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi'nden Dan Shapiro ağırlandı Şam'da.
Suriye'ye Ocak 2005'ten sonra 'ilk' kez yapılan bu üst düzey resmî temas, ABD'nin yıllardır husumet içinde olduğu Şam'a yönelik tutum değişikliğini yeterince ortaya koyuyor sanırım.
Peki Şam yönetimi ne düşünüyor bu konuda?
Önceki gün Beşşar Esed'in ABD'ye Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yapma çağrısında bulunması iki ülke arasındaki buzların hızla eridiğini gösteriyor bize.
Yakında Obama'nın Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell'i Şam'da görmek pek şaşırtıcı olmayacak anlaşılan.
***
ABD'nin 'diyalog' merkezli 'yeni' stratejisi Ortadoğu'daki dengeleri temelinden sarsacak nitelikte.
Kısacası...
Türkiye'nin yakın çevresinde 'tablo' hızla değişiyor.
İran'a giderken ne demişti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül?
-Yakında çok iyi şeyler olacak. İklim buna müsait. Yeni bir çağ açılabilir.
Ne denilebilir ki bu samimi temennilere 'inşallah'tan öte.
İnşaallah...
Kaynak: Zaman