1.5 milyon Gazzeli görünmez mi?
Dünyanın Gazzelilerin maruz kaldığı 'işkence' karşısındaki sessizliğini kınıyoruz. İsrail'i bütün uluslararası yasaların üstünde tutan Batı ve ABD'yle daha yeni milyar dolarlık silah anlaşmaları yapmış olan Arap hükümetleri, bu toplu cezalandırmayı durdurmak için kılını kıpırdatmadı
25/01/2008 (38 kişi okudu)
ABDULBARİ ATWAN (Arşivi)
Gazze daha düne kadar, yarısı çocuk 1.5 milyon 'tutuklu'yu içine alan büyük bir cezaeviydi. Şimdiyse, İsrail Başbakanı Olmert'in bütün geçitleri kapattırması, yakıt, gaz, ilaç ve gıda akışını durdurması sonrası bölge,
Nazi gaz odalarından daha öldürücü olan büyük bir gaz odasına dönüştü.
Sağlığından emin olmak, şartları öğrenmek ve dayanışma girişiminde bulunmak amacıyla Gazze'deki bir akrabamı birini aradım. 'Ölüm daha merhametli' diyordu. Çünkü Gazze halkının yaşadığı işkence katlanılmaz. Yaralı çocuğunuzun gözünüzün önünde erimesini ve ölüm baygınlığına dalmasını hiçbir şey yapamadan izlemek ölümden daha zordur. Zira ne elektrik var, ne ilaç, ne ameliyat odaları. Ölmek dışında hiçbir şey yok kesinlikle.
Morglar bile çalışamaz oldu. Elektriksiz nasıl çalışsınlar ki? Üç günden az bir süre zarfında, felaketzede Gazze'ye yönelik süren İsrail bombardımanında 50 Filistinli şehit oldu. ABD Başkanı Bush'un ve bazı Arapların sıcak dostu Olmert, kendinden emin bir gülümsemeyle saldırıların ve ambargonun sürdüğünü ifade etmek için karşımıza çıkıyor.
İkiyüzlü Batı, Darfur nedeniyle hop oturup hop kalkıyor, Irak'ı işgal ediyor, Iraklıların özgürleştirilmesi ve onları önceki rejimin diktatörlüğünden koruma söylemi altında 1 milyon vatandaşı öldürüyor, Doğu Timor halkı için devlet kuruyor ancak İsrail Filistin halkına katliam yaptığında sessiz kalıp harekete geçmiyor. Çünkü İsrail bütün yasaların üzerinde. Dilediği yapıyor, öldürüyor, yıkıyor ve hesap sorulmaksızın kuşatıyor.
Dünyayı kınamadan önce, Araplar olarak kendimizi kınıyoruz. Zira Arap hükümetleri 'işbirlikçi bir sessizlik'le, kınamak dışında hiçbir şey yapmıyor, İsrail'i öfkelendirmek ve ABD'yi sıkıntıya sokmak istemiyorlar. Niçin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yaralılara ve yardım kafilelerine Refah sınır kapısını açmayı reddetti? Üstelik Mübarek, bu insanlara karşı ahlaki sorumluluktan önce yasal sorumluluk taşıyor. İşgal edildiği sırada Gazze Mısır'a bağlıydı. Acaba Mübarek, kapıyı yaralı çocuklara ve yardım kafilelerine açarsa uluslararası yasaları çiğnemekle suçlanmaktan mı endişeleniyordu? İsrail'i kızdırmamak, Gazzeli kardeşleriyle bağ kurmuş 80 milyon Mısırlıyı öfkelendirmemekten daha mı önemli? Tüm Avrupa ülkeleri çocuklara AIDS virüsü bulaştırma suçlamasıyla Libya'da tutuklanan beş Bulgar hemşireyle ilgili davada Sofya'nın yanında yer aldı ve Libya üzerindeki ambargoyu ancak bu hemşirelerin serbest bırakılması sonrası kaldırdılar.
Bütün Afrika ülkeleri ırkçı rejime karşı adil savaşında Nelson Mandela'nın yanında durdu; binlerce kurban verdiler, topraklarını direnişe açtılar ve ırkçı rejim devrilene kadar direnişi finanse ettiler. Hiçbir Afrika ülkesinin Mandela'yı 'ayarttığını' veya ona destek vermek için karşılık beklediğini duymadık.
Bush'u güller, kılıç dansları ve milyar dolarlık silah anlaşmalarıyla karşılayan Arap liderler, kuşatma altındaki küçük Gazze'de yaşanan bu trajediyi durdurmak için niçin Bush'la konuşmadılar?
Filistin Yönetimi Başkanı Abbas'a ölü vicdanları harekete geçirme amacıyla bir Arap ülkeleri ve dünya turuna derhal başlamamasının nedenini soruyoruz. Ayrıca kuşatma altındaki halkla dayanışma için Gazze'ye yönelmemesinin nedenini de soruyoruz. Gazze'ye gitseydi sevgiyle karşılanacağından, ziyaretinin Filistin'in iç anlaşmazlıklarına şifa olup halkı yeniden birleştireceğinden eminiz.
Abbas'ın İsrail'le müzakereleri durdurma tehdidiyle yetinmesi üzüntü verici. Peki halkına yönelik bu katliamlardan ve İsrail'in Nazi uygulamalarından sonra müzakere veya ortak kaldı mı?
Hamas'ı ve eski içişleri bakanı Said Sıyam'ı da kınamayı unutmuyoruz. Sıyam bu zor şartların ortasında, seçilmiş ve sonrasında devrilmiş hükümetin başbakanı İsmail Haniye'ye karşı, bazı Fetih unsurlarının da bir suikast planladığının ortaya çıkarıldığını açıkladı. Yaraya tuz basmanın sırası mıydı? Şehitlerin morg, yaralıların da kendilerini hayatta tutacak asgari düzeyde ilaç bulamadığı bir zamanda karşılıklı suçlamalar ve yalanlamalara muhtaç mıyız?
Filistin halkı ambargo ve açlığa kahramanca karşı koyuyor, ümmetin servetinden milyarlarca doları silah anlaşmalarına harcayan liderlerinden gelen engellemelere rağmen ölüme karşı koyuyor. Bu silah anlaşmalarının hedefi düşmanla mücadele etmek değil, ABD, Fransa ve Britanya ekonomisini durgunluktan kurtarıp oralardaki işsizlere iş sağlamak.
İsrail'in ümitsizliğinin göstergesi
Bu halkın direnişi İsraillilerin kafasını karıştırıyor, barbar yüzlerini tüm dünyaya gösteriyor, masumları öldürmesinin, bir halkı soykırımdan geçirmesinin ve en çirkin toplu cezalandırmalarda bulunmasının boyutunu gözler önüne seriyor.
Olmert'in ve savunma bakanı Barak'ın şu an Gazze'de yaptıkları gücün değil, İsrail'in ümitsizliğinin göstergesi ve iç yenilgisinin ifadesi. Zira Lübnan'daki son savaşı kazanamadılar, Lübnan ve Filistin'deki direnişi yok edemediler, İran'la nasıl bir ilişki kuracaklarını bilmiyorlar ve dahası Araplar ve özellikle de Körfez ülkeleriyle doğal ilişkiler kurmakta başarısız oldular. Sabreden ve direnen Gazze halkının gönül rahatlığı içinde yaşadığını ifade edersek abartmayız. Diğerleriyse kendi ihmallerinin, işbirlikçiliklerinin ve suskunluklarının karanlığında yaşıyor.
Kaynak: Radikal